İzmir depreminin simge bebeği Elif'in annesi hukuk mücadelesini sürdürüyor

İzmir depreminin simge bebeği Elif'in annesi hukuk mücadelesini sürdürüyor
Enkaz altından 65 saat sonra çıkarılan Elif bebeğin annesi Seher Perincek, aynı enkazda yitirdiği oğlu Umut'un adını kurduğu vakıfla yaşatırken, binanın yıkılmasına ilişkin davada sanıklara verilen cezaların artırılması için de çalışıyor.

İzmir depreminin simge isimlerinden 3 yaşındaki kızı Elif'in de olduğu 3 çocuğuyla enkazdan çıkan ancak oğlu Umut'u yitiren anne Seher Perincek, binanın yıkılmasına ilişkin davada sanıklara verilen cezalara itiraz etti.

Ege Üniversitesi Emel Akın Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seher Perincek, İzmir'de 30 Ekim 2020'de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depreme, 4 çocuğuyla Bayraklı ilçesindeki Doğanlar Apartmanı'nda bulunan evinde yakalandı.

İki çocuğuyla depremden bir gün sonra enkazdan çıkarılan Seher Perincek'in 3 yaşındaki kızı Elif ise 65 saat sonra kurtarılması ve bir arama kurtarma görevlisinin parmağını tuttuğu anlarla hafızalara kazındı. Kardeşleri kadar şanslı olamayan 7 yaşındaki Umut Perincek ise hayatını kaybetti.

Depremin üzerinden geçen yaklaşık 2 yılda üç kızının yaralarını sarmaya çalışan, yitirdiği oğlunun yokluğuna alışmaya çalışan Perincek, oğlunun adıyla kurduğu Yüreklere Umut Vakfı ile ülke genelinde çok sayıda okula ana sınıfı, kütüphane, laboratuvar kurdu, çeşitli etkinliklerle çocukların yaşamına dokunmaya çalıştı.

Yıkılan binayla ilgili yürütülen hukuki süreci de duruşmaları izleyerek yakından takip eden Perincek, müteahhit Çetin Doğan'a verilen 18 yıl, proje müellifine verilen 12 yıl, sürveyana verilen 4 yıl 5 ay hapis cezalarını tatmin edici bulmayarak İzmir Bölge Adliye Mahkemesi'ne itirazda bulundu.

Olası kasttan ceza talebi

Davanın müştekilerinden Seher Perincek, yaptığı açıklamada, haklarında "bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olmak" suçundan ceza verilen sanıkların "olası kast" hükümlerince cezalandırılması gerektiğini savundu.

Cezaların bilinçli taksirden verilebilmesi için kişinin olayın neticesinde açığa çıkacak sorunlardan rahatsız olması ve önlemeye yönelik çabası olması gerektiğini savunan Perincek, sanık Çetin Doğan'ın bina yapımında kaliteli malzemeler kullanmadığını, düzgün işçilik yapmadığını, bunların bilirkişi raporlarında da gösterildiğini, bu nedenle herhangi bir iyi niyetinden söz edilemeyeceğini ileri sürdü.

Binanın beton basınç dayanımının 20 Mpa olması gerekirken 1,9 Mpa çıktığını söyleyen Perincek, şöyle konuştu:

"Beton kalitesi kötü ama betonu tutan etriye denen demirler var. Bunların aralıklarının, sayısının projede belirlenmesi gerekiyor. Bunlarla ilgili bilgi yok. Bizim 2 blok bitişikti. Aralarında deprem derzi denilen boşluk bırakılması gerekiyormuş. Bununla ilgili hesap yapılması gerekiyormuş. Kafadan boşluk bırakılmış. 2 blok birbirine çarparak yıkım gerçekleşmiş. Beton kalitesi kötü ama proje müellifinin yaptığı hatalar da bu yıkımın daha da ağır ve vahim olmasına sebebiyet veriyor. Sürveyanların işçiliği ve malzemeyi kontrol etmesi gerekiyor. Sürveyan da en az müteahhit ve mühendis kadar sorumlu. Fenni mesul hala firari. Ülkemizde eli kolu rahat nasıl dolaşıyor hala bilmiyoruz. Bu kadar ağır can kayıpları söz konusu olan davada hala ulaşılamadı."

Perincek, depremde binaların yıkılmasının zemindeki sıvılaşmadan kaynaklandığına ilişkin bir algı bulunduğunu ancak bilirkişi raporlarının zeminde sıvılaşma olmadığını gösterdiğini belirterek, "İzmir'de fay hattı sadece beş binanın altından mı geçmiş? Doğanlar Apartmanı özelinde bir çürük raporu yok. Sadece Bayraklı Belediyesi Deprem Etüt Araştırma Merkezinin düzenleyip eski yöneticiye teslim ettiği tavsiye niteliğinde rapor mevcut. Yöneticinin bu raporu tüm maliklere tebliğ etmemesine ilişkin yasal mücadelemiz de devam ediyor." ifadelerini kullandı.

"Yüreğimizin hala yarısı yok"

Yaşadığı acıları başkaları yaşamasın diye mücadele verdiğini anlatan Seher Perincek, çocuklarıyla duvarın altında kaldıkları ve enkazdan çıkarıldıkları anları unutamadığını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Orada yaşananları telaffuz edemezsiniz, anlatamazsınız. Manevi yükü o kadar ağır ki hele yitirdiğiniz o can, yüreğinizin hala yarısı yok. Hiçbir zaman da geçmeyecek. Elif, umut oldu ama Elif'in Umut abisi artık yok. Yine depremler olacak, tek gayretimiz başka Elif'ler umut olmasın. Herkes kendine çekidüzen versin ki başka çocukların canı yanmasın, anne babalar yavrularını kaybetmesin. Başka yavrular anne babasız kalmasın. Umut her zaman kızlarımın ağızlarında. Hiçbir zaman Umut kelimesi silinmiyor. Umut hala bizimle. Umut'un yüreğinde yaşadığına inanıyor her biri. Onlarla beraber büyüdüğüne inanıyor."

HABERE YORUM KAT