Trump Çağı

Trump Çağı
Trump'ın yeni vergileri ve son günlerde küresel ekonomide yaşanan gelişmeleri ünlü iş insanı ve siyaset bilimci ESEN ERMİŞ ERTÜRK ile konuştuk

Trump'ın yeni vergileri ve son günlerde küresel ekonomide yaşanan gelişmeleri ünlü iş insanı ve siyaset bilimci ESEN ERMİŞ ERTÜRK ile konuştuk.

İlgili herkesin dilinde olan "postmodern merkantilizm" tanımlamasını özetleyerek sohbete başlayan Esen hanım, “Malum akademik terminolojierin izahı mevzunun anlaşılması açısından önemli. ABD, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Bretton Woods Anlaşması kapsamında kurulan WTO, IMF ve ardından GATT gibi örgütlerle, ekonomik liderliğine güvenerek, öncelikle liberal ekonomik politikalar izledi. 1970'lerdeki ekonomik krizin ardından, bu süreç neoliberalizmin benimsenmesiyle devam etti. ABD, Soğuk Savaş'ın ardından SSCB'nin çöküşüyle ​​birlikte dünyanın tek süper gücü olmaya devam etti. Japonya gibi yükselen güçlerin rekabeti nedeniyle ekonomik olarak zorlanırken, Almanya, liberal ekonomik politikalara dayanan ve askeri gücüyle güçlendirilen hakimiyetini koruyabildi. Ancak, 2008'de ABD'de patlak veren ve ardından dünya çapında yayılan ekonomik kriz, özellikle ABD'de, mevcut ekonomik sistemin faydaları hakkında tartışmalara neden oldu.

Kriz başlangıçta bitmiş gibi görünse de, ABD'nin sistemi tek başına, özellikle ekonomik olarak yönetmesinin pek mümkün olmadığı kaydedildi. Bu koşullar altında, 2016'da Başkanlık adayı olan Trump seçimi kıl payı kazandı. Seçim zaferinin ardından Trump iki yol izledi. Bunlardan biri, bazı revizyonlar yaparak ABD'nin mevcut düzendeki konumunu korumaktı. Diğeri ise, Trump'ın her fırsatta dile getirdiği, ABD çıkarlarını desteklemeyen mevcut düzenin ABD'yi tecrit ederek yeni bir düzenin temellerini atmaktı. Trump, kampanyası ve başkanlığı sırasında, ABD'nin II. Dünya Savaşı'ndan sonra kendi kendine kurduğu liberal düzenin artık Amerikan çıkarlarına hizmet etmediğini ve bunun yerine bir engel haline geldiğini iddia etti.

Trump başlangıçta ekonomiye odaklandı, mevcut uluslararası ekonomik düzenin her zaman bir açığa ve bunun sonucunda da rakiplerine kıyasla bir düşüşe yol açtığına inanıyordu. Bu bağlamda, başlıca rakibi olarak görülen Çin'e ve Kanada, Meksika ve AB gibi geleneksel müttefiklerine karşı ticaret engellerini artırarak ve kısıtlamalar getirerek neo-mer-kantilist bir politika uygulamaya yöneldi. Trump'ın "Amerika" sloganıyla somutlaştırılan bu politika, Birincisi," ülkeyi iç meselelere odaklanmaya yöneltti ve uluslararası siyasi yapılardaki taahhütlerinden kademeli olarak geri çekildi. Bu bağlamda, ABD DSÖ ve TPP anlaşmasından çekildi, NAFTA'yı tartışmaya açtı, BM'ye ve onun uzmanlaşmış kuruluşlarına yaptığı yardımı azalttı ve ABD'nin aşırı katkısını eleştirerek NATO'yu sorguladı.

Başlıca neo-merkantilist anlayıştan kaynaklanan politikası nedeniyle Trump, başta ABD tarafından kurulan uluslararası örgütleri hedef haline getirdi. Bir yandan, bu ABD'nin küresel hakimiyetinin temelini oluşturan kurumları zayıflatarak ABD hegemonyasını zayıflattı. Öte yandan, bu örgütlerin bozulması, ABD'nin bu örgütlere üye olan müttefiklerine olan taahhütlerini tehlikeye attı. Bu nedenle, müttefiklerinin gözünde ABD'nin güvenilirliği de azaldı. Son olarak, Trump yönetiminin neo-merkantilist politikalarının ABD'nin uluslararası taahhütlerini aşındırdı ve dış politikada yalnızlaşmasına neden oldu.

Peki aslında yalnızlaştırdı mı yoksa amaç ağırlıklarından kurtulmak için bir dizi stratejiyi hayata geçirmek mi? Küresel işsizliği arttıracağına kesin gözüyle bakılan Trump'ın gümrük vergilerinin sosyolojik açıdan tahribat yapacağı hatta halk ayaklanmalarına neden olacağını söyleyenler haklı mı çıkacak sizce?."

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
2 Yorum