Binali Yıldırım, '21. yüzyıl Türkiye'nin yılı olacaktır'

Binali Yıldırım, '21. yüzyıl Türkiye'nin yılı olacaktır'
AK Parti Genel Başkanvekili ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Aksakallılar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım, "Herkes aklını başına alsın. 21. yüzyıl Türkiye'nin yılı olacaktır, Türklüğün yüzyılı olacaktır. Bunun ayak seslerini duyuyorum" dedi.

AK Parti Genel Başkanvekili ve TDT Aksakallılar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım'ın himayelerinde, Türk Devletler Teşkilatının Aksakallılar Konseyi ile Kültür ve Turizm Bakanlığının desteklediği Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi 2022-2023 Akademik Yılı Açılışı ve Uluslararası Türk Dünyası Sempozyumu programı başladı.

Üniversitenin Prof. Dr. Erdoğan Büyükkasap Kongre ve Kültür Merkezi Türkistan Salonu'nda düzenlenen programın açılışında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sempozyum için gönderdiği kutlama mesajı okundu.

Burada konuşan Yıldırım, Türklerin uzun süre esaret altına girmediğini, isimleri değişmişse de bağımsızlıklarına olan tutkularının hiç yok olmadığını söyledi.

Türk Devletleri Teşkilatı'nın yapısını anlatan Yıldırım, 11 Kasım'da Semerkant'ta düzenlenecek tarihi zirvede, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni de gözlemci üye olarak görmeyi arzu ettiklerini, bunun da gerçekleşeceğini, gerekli altyapı çalışmalarının sürdürdüğünü bildirdi.

"Türk devletleri ve Türkler deyince işi üyelerle sınırlı tutmak yanlıştır. Balkanlar'da, Orta Asya'da, Uzak Doğu ve Orta Doğu'da birçok ülkede bulanan soydaşlarımızı da işin içine kattığımız zaman 300 milyon nüfustan bahsediyoruz. 20 milyon kilometrekarelik bir coğrafyadan bahsediyoruz." diyen Yıldırım, üyelerle sınırlı olan 5 milyon metrekarelik coğrafyada, nüfusun 170 milyon, gayrisafi hasılanın ise 1,5 trilyon dolar seviyesinde, toplam ticaret hacminin ise 700 milyar dolar olduğunu söyledi.

Yıldırım, şöyle devam etti:

"Dünya refahından Türk devletleri hak ettiği payı henüz alabilmiş değildir. Enerji, doğal kaynaklar ve stratejik topraklar bakımından dünyanın bütün ülkelerinden farklı bir konumda olmasına rağmen dünyanın refahından hak ettiği payı aldığı söylenemez. Daha da düşündürücü olanı, Türk devletlerinin 700 milyar dolarlık bir dış ticareti olmasına rağmen bu ticaretin sadece 18 milyar dolarını kendi aralarında yapmaktadır. Bu da toplam ticaretlerinin yüzde 3'ünden azdır. Burası, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Amaç nedir? Topluluklar, insanlar ve kurumlar niye bir araya gelir? Dayanışma için, güçlenmek için refahlarını artırmak için.. O halde enerji bizde, doğal gaz bizde, petrol bizde, dünyanın namütenahi madenleri bizde, Avrasya coğrafyası bizde, batı ile doğuyu birleştiren yüzyıllar boyunca hem insanların hem malların hem de zenginliğin göç yolları olmuş tarihi İpek Yolu bizde, gel gör ki dünya refahından ve kendi aramızdaki refahı güçlendirmede hak ettiğimiz yerde değiliz."

20. yüzyıl ile 21. yüzyılın başının birbirine benzer olduğunu dile getiren Yıldırım, "20. yüzyılın başında, Birinci Cihan Harbinden sonra ne yazık ki Türkler, Türk devletleri birbirinden ayrı kalmıştır. Araya demir perde girmiştir ve bu hasret 21. yüzyılın hemen öncesinde otuz yıl önce Türk devletleri, Kafkaslar'da, Orta Asya’da bağımsızlıklarını elde etmişlerdir. Bu 76 yıllık kesinti 2,5 nesil anlamına gelmektedir. İki buçuk nesil kopukluk vardır. O halde geçen 30 yıl önemli bir süredir fakat Türk devletlerinin birbiriyle entegrasyonu için henüz yeterli olmamıştır." dedi.

Türk Devletleri Teşkilatı'nın varlığı ve faaliyetlerinin zaman zaman Batı dünyasında tartışıldığına dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:

"Efendim 'Türk Devletleri Teşkilatı ne demek oluyor? Acaba 'Eski rüyalarını mı hatırlıyorlar' gibi sözler kulağımıza geliyor. Herkes şunu bilmelidir. Türk Devletleri Teşkilatının kuruluş amacı, gayet açık ve sarihtir, bölgede var oldukları coğrafyada refahı artırmak, ortak ulaşım altyapısını iletişim altyapısını geliştirmek, ortak kültürlerini yaşatmak ve savunmalarını savunma imkan ve kabiliyetlerini birbirleriyle paylaşmak. Yani Kafkaslar'da Orta Asya'da barışı, huzuru, kardeşliği daim kılmak amacını gütmektedir. Türk Devletleri Teşkilatı'nın amacı kimseyi korkutmak değildir ama hiç kimseden de korkmadığını ortaya koymaktır. Bizim amacımız gelişmiş sömürgeci ülkeler gibi emperyal güçler gibi başka ülkeleri esaret altına alıp onları iliklerine kadar sömürmek değildir. Bizim amacımız refahı bölgesel olarak, küresel olarak adil bir şekilde yaygınlaştırmaktır."

Dünyanın zor günlerden geçtiğini, Avrasya coğrafyasında en büyük sıkıntıyı çekenin de Türkiye olduğunu dile getiren Yıldırım, Türkiye'nin bir geçiş ülkesi olduğunu, bu topraklarda bölgede ve Türkiye'de yaşayan insanların geleceğini, huzurunu, kardeşliğini daim kılmak için gereken her şeyi yapmanın görevleri olduğunu belirtti.

Türkiye'nin terörle mücadelesini anlatan Yıldırım, "40 yılı bulan terörle mücadele veren bir ülkeyiz. Büyük bedeller ödemiş bir ülkeyiz. Yetmedi Irak'ta, Suriye'de ve Libya'da yaşanan, Rohingya ve Myanmar'da yaşanan, Afganistan'da yaşanan, son zamanlarda Rusya-Ukrayna arasında yaşanan sorunlara en büyük bedeli ödeyen ülkelerin başında geliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle bölgede Balkanlar başta olmak üzere Orta Doğu'da, mavi vatanda, Kafkasya'da ve Orta Asya'da huzurun kardeşliğin daim olması için ortaya koyduğu gayret çaba her türlü takdirin üzerindedir." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dünya beşten büyüktür" sözünü hatırlatan Yıldırım, "Eğer bir 5 ülkeden bir tanesi sorunun bir parçası ise o zaman çözüm hayal. Böyle bir şey mümkün değil. Dolayısıyla bu çarpık yapı mutlaka düzeltilmelidir. Bu yönde de Cumhurbaşkanımızın uzun süreden beri dillendirdiği 'dünya beşten büyüktür' tezi bugün görüyoruz ki gecikmeli de olsa birçok ülke tarafından, birçok devlet adamı tarafından yüksek sesle tezahür ve telaffuz edilir hale gelmiştir. Bu da bir gelişmedir. Biz haklı olmayı değil haklı konumda kalmayı tercih ediyoruz. Şimdi uluslararası topluma düşen bir an önce gereğini yapmak ve dünyanın en büyük çatı örgütü BM'nin yeniden yapılanması için kolları sıvamaktır. Ne kadar geç kalırsa insanlık o kadar daha fazla beden ödeyecektir." diye konuştu.

Bugün ne yazık ki adil olmayan ve adı konmayan bir savaşın olduğunu belirten Yıldırım, " Rezerv paraların silah olarak kullanıldığı ve keyfi, doğrudan savaşların değil vekalet savaşlarının yürüdüğü, uluslararası sularda münhasır ekonomik bölgelerde ülkelerin hak ve menfaatlerine göz dikildiği bir dünyadan bahsediyoruz." ifadesini kullandı.

Yıldırım, bu şartlar altında Türkiye'nin gerek 780 bin kilometrekare vatan toprağında gerekse 462 bin kilometrekare Mavi Vatan'da hak ve menfaatlerinden asla vazgeçmeyeceğini vurguladı.

"Herkes aklını başına alsın. 21. yüzyıl Türkiye'nin yılı olacaktır, Türklüğün yüzyılı olacaktır. Bunun ayak seslerini duyuyorum. Bugün memleketim Erzincan'da gerçekleştiğimiz bu uluslararası sempozyum yeni yüzyılın bir habercisidir. Yıllar sonra bu toplantı anılacaktır." diyen Yıldırım, dilin egemenlik olduğunu, dilini koruyamayanın egemenliğini de koruyamayacağını söyledi.

Dil birliğinin önemini vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Hepimiz Türk'üz. Ama birbirimizle ne yazık ki başka bir lisanla iletişim kuruyoruz. O halde yapmamız gereken ilk iş, dil birliğini sağlamak olmalıdır. Alfabe birliğini sağlamak olmalıdır. Tarih birliğini sağlamak olmalıdır. Hepimiz Türk'üz, Türk ortak paydasında tarihimizi baştan sona gözden geçirmek mecburiyetindeyiz. Hangi boydan hangi soydan olursak olalım özümüz birdir aslımız birdir. O bakımdan Türk Devletleri Teşkilatı'na, Aksakallılar Konseyine, genel sekreterliğimize diğer misyonlarımıza büyük görev düşüyor. Akademisyenlerimize büyük görev düşüyor. Türk akademisine, bütün sivil toplum kuruluşlarımıza büyük görev düşüyor. Hiç kimse, kimseden görev almayı beklememeli durumdan vazife çıkarıp ortak ülkü etrafında ortak hedefler etrafında çalışmaları kendi alanımızda sürdürmeliyiz. Üniversitelerimize, akademisyenlerimize büyük sorumluluk düşüyor. Esasında yapılacak iş o kadar da zor değil. Biz bugün Türk devletleri ve Türkler olarak kısa bir araştırma ile gördük ki 2 bin 500 tane ortak kelimemiz var. Çağımızda 1000 kelimeden az bir iletişimle kelime ile konuşma yapılabildiğine göre alfabe konusunda adımlarımızı süratle tamamlamalı ve ortak dili, ortak iletişimi ivedilikle tesis etmeliyiz."

Yıldırım, Türk Devletleri Teşkilatı'nın 40. yıl vizyonunun çok ama çok önemli bir belge olduğunu, bunun 4 yıllık eylem planlarının birincisinin hayata geçtiğini, Türk Yatırımı Fonunun kurulması ve daha birçok faaliyetin yürürlüğe girmek üzere olduğunu anlatarak, 11 Kasım Semerkant Zirvesi'nde bunların nihayetlendirileceğini söyledi.

Üniversitenin akademik yıl açılışında konuşan öğrencinin, iklim değişikliğine dikkati çekmesinin kendisini çok heyecanlandırdığını anlatan Yıldırım, "Bu dünyayı bu hale getirenlerin arasında biz de varız. Ama bizim katkımız, kapitalist, gelişmiş olarak kabul edilen ülkeler kadar değil. Dünyamızı daha çok onlar kirlettiler aymaz bir şekilde. Sanayileşmede çevre hassasiyetini göz ardı ederek denizlerimizi, doğamızı ne yazık ki hor kullandılar ve küresel ısınmanın asıl sorumluluğunu onlar taşıyor." dedi.

Karbon ayak izine ilişkin değerlendirmede bulunan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Karbon izinin ve karbon emisyonunun azaltılması konusunda da dünyayı kirletenlerin, yükü ve faturayı gelişmemiş, az gelişen taksiratı olmayan ülkelere yıkma gayretini de ibretle izliyoruz. Bir zamanlar 90'lı yılların başında Polonya bağımsızlığına kavuşunca Avrupa Birliği o yıllarda ben de Baltık ülkelerinde ihtisas eğimindeydim bir tartışma vardı. Avrupa Birliği ülkeleri Polonya'ya diyor ki 'Tamam sen bağımsız oldun Avrupa ülkesisin ama lütfen şu Baltık'ı kirletmeyin. Kanalizasyonlarınızı atıklarınızı Baltık Denizi'ne vermeyin.' Polonya'nın da cevabı çok ilginçtir. Onlara şunu söyledi. 'Yıllardır siz her türlü içine ediyorsunuz, Baltık'ı bu hale getirdiniz, şimdi bana bunu yapmayın diyorsunuz. Benim bunu yapacak gücüm yok buyurun siz yapın. Değilse siz ne kadar Baltık'ı kirlettiyseniz bende o kadar kirleteceğim ondan sonra oturup beraber temizleyelim.' Bu aslında şu anlama geliyor. Verilen tahribatın, zararın bedelini külfetini herkes hak ettiği kadar paylaşmalıdır. Çevre hassasiyetine gelince Türkiye gelişmiş ülke kategorisine konuyor. Başka konular gelince gelişmekte olan ülke kategorisinde yer alıyor. Böyle bir çifte standartla karşı karşıyayız. Şartlar ne olursa olsun ama biz genç Damla kızımızın dediği yolda, iklim değişikliğini gelecek nesillere gençlerimize emanet edecek olduğumuz bu toprakları dünyayı daha fazla tahrip edilmesine izin vermeyeceğiz."

Yıldırım, çevre hassasiyetlerini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı eylem planı doğrultusunda gerçekleştireceklerini bildirdi.

Türkiye'nin amacının dostlarını artırmak, düşmanlarını azaltmak olduğunu, dış politikalarının omurgasını da bunun teşkil ettiğini belirten Binali Yıldırım, şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanımızın Ukrayna-Rusya savaşının sona ermesi, esirlerin değiştirilmesi, tahıl koridorunun açılarak dünyada kıtlığın önlenmesine yönelik samimi gayretlerinin arkasında bu gerçek vardır. Batılı ülkeler her dönemde olduğu gibi Ukrayna'ya yaptıkları desteklerde de yine hesaplarını yapmaktan geri durmuyorlar. Biz hesap kitap yapmadan masum bebelerin ölmemesi için sivillerin bu anlamsız savaştan zarar görmemesi için insanlık vazifemizi kolaylaştırma ve arabulucu olma rolümüzü samimi bir şekilde sürdürüyoruz. O yüzden bütün dünya Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye'nin bu yaptıklarını takdirle yad ediyor. Biz bir milletiz birçok devletiz. Eskiden 'bir millet iki devlet' derdik şimdi bir millet 7 devletiz belki bu daha da artacak."

HABERE YORUM KAT