TBMM Başkanı Şentop: Türkiye enerji güvenliği konusunda bölgesine ve Avrupa'ya somut katkılar yapıyor

TBMM Başkanı Şentop: Türkiye enerji güvenliği konusunda bölgesine ve Avrupa'ya somut katkılar yapıyor
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Türkiye, gıda güvenliği konusunda olduğu gibi enerji güvenliği konusunda da her zaman bölgesine ve Avrupa'ya somut katkılar yapıyor, yapmaya da devam edecek." dedi

Şentop, Endonezya'nın başkenti Cakarta'da G20 Parlamento Başkanları (P20) Zirvesi kapsamında düzenlenen "gıda ve enerji güvenliği ile ekonomik güçlükler" konulu oturumda konuştu.

Meclis Başkanı Şentop, sözlerine, Endonezya'da bir futbol maçında çıkan izdihamda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet dileyerek başladı.

Küresel düzeyde önemli sınanmalarla karşılaşılan bu dönemde gündemin en üst sırasına güvenlik sorununun yerleştiğini söyleyen Şentop, gıda ve enerji güvenliğinin, birçok boyutu bulunan güvenliğin en önemlileri arasında yer aldığını dile getirdi.

Kovid-19 salgını sürecinin, küresel düzeydeki bazı önemli emtiaların üretimi ve lojistiğinin kesintiye uğramasına neden olduğunu belirten Şentop, "Bu durumun küresel düzeyde ne derecede olumsuz sonuçlar doğurabileceğini tecrübe ettik. Artık geride bırakmayı umduğumuz salgın süreci ve onun olumsuz etkilerinden toparlanmaya çalıştığımız bu dönemde Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş ise gıda ve enerji güvenliğinin, en az askeri güvenlik kadar önemli olduğunu bir kez daha herkese hatırlattı." diye konuştu.

Küresel bir emtianın savaş nedeniyle ilk kez kesintiye uğramadığına işaret eden Şentop, küresel tahıl tedarikinde önemli yer tutan Rusya-Ukrayna Savaşı'nın gıda güvenliği konusundaki kırılganlığı göz önüne serdiğini dile getirdi.

"Milyonlarca insanı etkileyecek bir kıtlığın önüne geçildi"

Şentop, savaşın milyonlarca insanı ciddi bir tehditle karşı karşıya bıraktığını, gıda güvensizliğini daha da şiddetlendirdiğini ifade etti.

Başta az gelişmiş ülkeler olmak üzere dünyanın birçok ülkesi için söz konusu bölgeden gelecek tahılın hayati önem taşıdığına dikkati çeken Şentop, "Acil olarak çözülmesi gereken bu sorun karşısında Türkiye olarak Cumhurbaşkanı'mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın üstün gayretleri, BM ve diğer uluslararası ortaklarımızın da destekleri, Rusya ve Ukrayna'nın makul yaklaşımıyla elimizden geleni yapmaya çalıştık. Bunun sonucunda ortaya çıkan anlaşma sayesinde tahıl ve ilgili gıda ürünlerinin yanı sıra gübrelerin de ithal edilebilmesini garanti altına aldık." dedi.

Tarihi İpek Yolu'nun canlandırılması projesinin en önemli bileşenlerinden biri olarak "Orta Koridor Girişimi"ni kararlılıkla sürdürdüklerini belirten Şentop, bu kapsamda ulaştırma konusundaki altyapı yatırımlarıyla Çin ve İngiltere arasında tren yolu ulaşımının mümkün kılınacağını, bu sayede küresel tedarik zincirinin kesintisiz işlemesine önemli katkı sunulacağını söyledi.

"Enerji krizi çok boyutlu hale geldi"

Enerji güvenliğinin acilen çözülmesi gereken bir konu olduğunu vurgulayan Şentop, yıllardır tartışılsa da bu sorunun giderek çok boyutlu ve karmaşık hale geldiğine işaret etti.

Yaşanan savaşın, dünyanın enerji arzının istikrarı açısından ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdiğini söyleyen Şentop, "Şiddetli şekilde devam eden bu savaşın, enerji arz güvenliği için yarattığı tehdit ve enerji fiyatlarındaki çalkantılar, salgın nedeniyle zaten bozulan küresel ekonomi üzerinde doğrudan olumsuz etkiler yaratıyor. Sonuç olarak enerji kaynakları ve güzergah çeşitlendirmesinin önemi doğal olarak arttı." diye konuştu.

Yenilenebilir kaynakların kullanımının teşvik edilmesinin, enerji güvenliğinin sağlanması için önemli stratejilerden olduğunu belirten Şentop, şöyle devam etti:

"Bu geçiş, ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde daha iyi planlama, koordinasyon ve yönetişim gerektiriyor. Türkiye, gıda güvenliği konusunda olduğu gibi enerji güvenliği konusunda da her zaman bölgesine ve Avrupa'ya somut katkılar yapıyor, yapmaya da devam edecek. Ülkemizin Avrupa'ya entegre elektrik piyasası, büyük Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru hattı ve yine Bakü-Tiflis üzerinden Erzurum'a ulaşan doğal gaz boru hattı gibi altyapı projeleri (BTC, BTE, TANAP gibi) bunun tezahürü. TANAP projemizdeki adımlarımızla 'Güney Gaz Koridoru' için gereken iş birliği imkanlarına da hazırız."

"Gıda ve enerji güvenliğinin korunması için uluslararası iş birliği hayati"

Şentop, Türkiye'nin yalnızca doğal gaz arz güvenliğinde değil, rüzgar ve diğer yenilenebilir enerji alanlarında da güvenilir bir ortak haline geldiğini vurguladı.

Avrupa'nın enerji arz güvenliği için güvenilir ve stratejik bir partner olarak iyi niyetli yaklaşıma sahip ülkelerle gereken her türlü yapıcı iş birliğine açık olduklarını dile getiren Şentop, Türkiye'nin Orta Doğu ve Akdeniz havzasında enerji merkezi rolünün güçlenmesinin bölgesel enerji güvenliğine ilave somut katkılar sunabileceğine dikkati çekti.

Şentop, uluslararası iş birliğinin küresel düzeyde hem gıda hem de enerji güvenliğinin korunması ve geliştirilmesi için hayati önemde olduğunu kaydetti.

Şentop, Endonezya'nın başkenti Cakarta'da G20 Parlamento Başkanları (P20) Zirvesi kapsamında düzenlenen "Efektif Parlamento ve Etkili Demokrasi" konulu oturumda yaptığı konuşmarda ise dönüşen dünyanın, sosyolojik dinamiklerde, ekonomik sistemlerin aktörlerinde, iletişim teknolojilerinde ve ulusal ve uluslararası politikalardaki önceliklerde de dönüşümleri beraberinde getirdiğini belirtti. Şentop, dünyanın hızla küreselleşmesinin beraberinde insanlık için önemli kazanımları sağladığı gibi yine çözülmesi gereken yeni sorunlar getirdiğini kaydetti.

Bir taraftan bunları çözebilecek ortak değer ve normların gelişmesine katkı sağlarken diğer taraftan bu normların suistimal edilmesi gibi arızaları da yanında taşıdığına işaret eden Şentop, küresel ekonominin, bir yandan zenginlik ve refahı artıracak imkanlar sunarken diğer taraftan bunların adil paylaşımına ilişkin sorunları da ortaya çıkardığını söyledi.

"Aşırı tüketim kültürü dayatılıyor"

Tüm ülkelerin tek bir ekonomi ve finans sistemine eklemlenmesinin sermayeyi merkezsizleştirdiğini kaydeden Şentop, şöyle devam etti:

"Ama diğer taraftan bazı çok uluslu şirketler, sahip oldukları finansal kaynaklar sayesinde ulus devletlerin ekonomik yetkilerini bir anlamda ele geçirme gayretine girişiyorlar. Üstelik küreselleşme ile tüm dünyaya bir aşırı tüketim kültürü dayatılıyor, insanların öncelikli vazifelerinin tüketmek olduğu bir anlayış hakim kılınmaya, böylelikle israfa dayanan sosyo-ekonomik yapılar inşa edilmeye çalışılıyor. Yerkürenin bir başka noktasında ise insanlar yiyecek ekmeğe, en temel ihtiyaçlarını giderecek ürünlere, hatta musluklarından akabilecek suya muhtaç kalıyor. Küresel ekonomik sistem demokratik bir toplumda vatandaşlığın görev ve sorumluluklarını ikinci plana atarak, vatandaşlık ve ortak kimlikleri aşındırıyor. İnsanların apolitikleştiği, yalnızlaştığı ve sadece daha fazla tüketebilme odaklı kararlar aldığı bir durumla karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu durum, demokrasilerin sağlıklı işleyişi için de tehdit oluşturuyor. Popülizmi geçer akçe haline getiriyor."

"Özgürlüklerimize ve demokrasilerimize karşı meydan okuma"

Yeni ekonomik yapının kimi aktörlerinin, hukuk ve siyaseti yeni zorluklarla yüzleşmek zorunda bıraktığını ifade eden Şentop, bu aktörlerin, sınır aşan sermayeleri ile hukuki sorumluluklardan kaçınarak herhangi bir siyasi sorumlulukları veya demokratik meşruiyetleri olmadığı halde karar alma ve politika oluşturma süreçlerinde ulus devletlerden daha etkin olmaya çalıştığını ifade etti.

"Bu durum, hem ulusal hem uluslararası düzeyde adil bir dünya arayışımıza, özgürlüklerimize ve demokrasilerimize karşı giderek şiddetlenen bir meydan okumadır." diyen Şentop, "Habermas'ın dediği gibi iktidar demokratikleştirilebilirken, para demokratikleştirilemiyor." ifadelerini kullandı.

Bu yüzden tüm bunların demokrasinin geleceği açısından endişe verici olduğunu dile getiren Şentop, "Gücü elinde bulunduran ve sermayeyi bir şekilde kontrol edebilen bazı devletler; aralarında ihtilaflar bulunan başka ülkelere ve hatta aralarında sözleşmeler bulunan, müttefiklik bağı ile bağlı olan devletlere karşı bunları silah olarak kullanmaya, daha da ötesi bu sayede demokratik süreçleri etkilemeye çalışıyorlar." dedi.

Hatta bunların çoğu zaman masum halkların refah, huzur ve güvenliğine büyük zararlar verecek şekilde yapıldığını dile getiren Şentop, "Bu bağlamda, parlamentolarımızın ve uluslararası kuruluşlarımızın, bir yandan ticaret ve ekonomik aktiviteleri kolaylaştırır ve teşvik ederken diğer taraftan kurallara dayalı, öngörülebilir, tek taraflı yaptırımların silah olarak kullanılamadığı, sözleşmelerin keyfi bir şekilde bozulamayacağı bir sistemi tesis edecek şekilde mevcut düzenlemeleri ve kurumları gözden geçirmesi gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Parlamenter diplomasinin, refahın paylaşımı bağlamında insani bir anlayışı hayata geçirecek, hükümetleri bu yönde teşvik edecek şekilde kullanılması gerektiğini ifade eden Şentop, "En önemlisi; insanları sağlıklı bir siyasi zeminde buluşturmak, bilinçli seçmenler olarak demokratik haklarını kullanmaya davet etmek için biz parlamenterlere de sorumluluklar düşüyor." diye konuştu.

"Ukrayna'da patlak veren savaş zorluklar üzerinde çarpan etkisi gösterdi"

TBMM Başkanı Şentop, bugün dünyanın oldukça zor bir dönemden geçtiğine dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Uluslararası alanda çok sesliliğe ihtiyaç artarken çok taraflılığın ve uzlaşının etkisinin azaldığı, tek taraflı politikaların yaygınlaştığı, iç politikada popülizmin, yabancı düşmanlığının, İslam düşmanlığının ve kutuplaşmaların maalesef giderek arttığını görüyoruz. Küresel çapta enflasyondaki yükseliş, tedarik zincirlerinin bozulması ve uluslararası ticaretteki aksamaların küresel bir ekonomik resesyonu tetiklediğini gördük. Tüm bunların üstüne Ukrayna'da patlak veren savaşın, küresel ölçekte hem gıda hem de enerji güvenliğini derinden tehdit etmesi, dünyamızın karşı karşıya olduğu zorluklar üzerinde bir çarpan etkisi gösterdi. Dünya genelinde insanların temel ihtiyaçlarına dahi erişimde sıkıntılar yaratan bu durum, siyasi kurumlara güveni azaltıyor. Ekonomik zorluklar, popülist, korumacı ve yabacı düşmanı, hatta özellikle İslamofobik ve İslam düşmanı siyasi hareketlerin yükselmesine sebep oluyor; bu da demokrasileri daha kırılgan ve savunmasız hale getiriyor."

"Kutuplaşmaları artırıyor"

Yeni teknolojilerin de demokrasiler üzerinde önemli etkileri olduğunu vurgulayan Şentop, sosyal medya platformlarının vatandaşların siyasete doğrudan katılmasına olanak sağlaması, sivil toplum için daha etkin bir iletişim kanalı olmasıyla demokrasiler açısından çok önemli faydaları olmasına rağmen birçok riski de beraberinde getirdiğinin altını çizdi.

TBMM Başkanı Şentop, bu platformların, radikal görüş ve ideolojiler de dahil olmak üzere her türlü düşünce ve hareket üzerine adeta bir büyüteç tutarak ana akımlaşmasına yol açtığı için radikal görüşlerin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladığını ve kutuplaşmaları da artırdığını söyledi.

Sosyal medya platformlarının; dezenformasyon, mezenformasyon ve yalan haberlerin, eşi görülmemiş bir hızda yayılmasına sebep olduğunu anlatan Şentop, şunları kaydetti:

"Dezenformasyon ve yalan haberlerin küresel ölçekte devlet ve devlet dışı aktörler tarafından hasımlarına karşı kullanılması; demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını tehdit eden bir sınama olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik bu platformları yöneten çok uluslu şirketler neyin ifade özgürlüğü, neyin nefret söylemi, neyin dezenformasyon olduğuna bizzat kendileri karar veriyor. Hangi standartlar, kriterler veya değerlerle yönetildiği belli olmayan, temel amaçları karlarını maksimize etmek olan bu şirketlerin doğru ve etkin bir şekilde regüle edilmemesi, denetlenmemesi dünya çapında demokrasiler için büyük bir tehdit teşkil ediyor.

Bu konuda uluslararası bağlayıcı ve ortak standartların, kontrol mekanizmalarının hayata geçirilmesi için adım atmakta daha fazla gecikmemeliyiz. Ulusal seviyelerde atılacak adımları da bu standartlarla uyumlaştırarak ve buradan elde ettiğimiz tecrübe, iyi yönetişim örneklerini yine parlamenter diplomasi kanalları ile birbirimize aktarmak, cömert davranmak zorundayız. Ulusal hukuk düzenlerini tanımak istemeyen, kendi kurallarını kendileri koymak isteyen çok uluslu medya şirketlerine karşı uluslararası sözleşmelerle etkili ve güçlü bir hukuki düzenleme alanı oluşturmak mecburiyetindeyiz."

"Parlamentolarımız daha etkin adımlar atabilir hale gelmeli"

Sorunların, demokratik değerler ve pratikler sayesinde aşılabileceğini vurgulayan Şentop, "Dolayısıyla, demokrasilerimizin içinde olduğu bu sorunların bir numaralı muhatabı ve bu sorunların üstesinden gelebilecek birinci aktör; temsilcileri olduğumuz parlamentolardır, yani bizleriz. Parlamentoların küresel güçlük ve değişimlere çok hızlı bir şekilde uyum sağlamaları gerekiyor. Karşı karşıya kaldığımız yeni meydan okumalara karşı parlamentolarımız daha müteyakkız, proaktif ve etkin adımlar atabilir hale gelmelidir." görüşünü paylaştı.

TBMM Başkanı Şentop, kovid-19 salgını süresince parlamentoların bu konuda ne kadar başarılı olabileceklerini gösterdiğini anlatarak, parlamentoların önceliklerinden birinin, demokrasiye yönelen tehditleri tespit etmek, bununla ilgili hem ulusal mevzuat çalışması yapmak hem de parlamenter diplomasi kanallarını kullanarak bu konularda uluslararası iş birliğini teşvik etmek olduğunu söyledi.

Parlamentoların demokrasinin temel taşı olduğunu ifade eden Şentop, parlamentoların güçlendirilmesinin, huzurlu toplumlar oluşturmanın da anahtarı olduğunu dile getirdi.

Şentop, "Parlamentolarımız arasındaki iş birliğini güçlendirmeli, bilgi ve tecrübe paylaşımını geliştirmeli, parlamenter girişimlerimizin sayısını ve etkinliğini de artırmalıyız." dedi.


Muhabir: Yusuf İzzettin Çelebi,Aynur Ekiz

HABERE YORUM KAT