Çölyakla ilgili doğru bilinen 11 yanlış

Çölyakla ilgili doğru bilinen 11 yanlış
Gastroentroloji Uzmanı Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, migren, depresyon, kemik erimesi, infertilite, huzursuz bağırsak sendromu gibi birçok hastalığın temelinde yatan çölyak hakkında doğru bilenen yanlışları anlattı.

Çölyak modern çağın hastalığı

Hayır, aksine kökeni milattan öncesine dayanan bir hastalık. Dünyanın en yaygın genetik hastalığı olan çölyak, ince bağırsağı ve birçok organı tutan, bağışıklık sistemini etkileyen bir hastalık. Eski Yunancada karın anlamına gelen “coeliaca” kelimesinden adını alan hastalığın izlerine M.Ö. 1. yüzyılda bile rastlanıyor. Arkeolojik kalıntılar insanoğlunun Mezopotamya’daki ilk ıslah edilmiş buğdayla beslenmeye başladığından itibaren bu hastalığa yakalandığına gösteriyor. İlk tanı ise 1888'de İngiliz patolog Samuel Gee’nin hastalığın histolojik bulgularını ince bağırsak biyopsilerinde göstermesiyle konuldu. Hastalığa yol açan etken maddenin buğdaydaki glüten olduğu da 1950’lerde kesinleşti.

Yaygın bir hastalık değil!

Aksine, dünyada en yaygın görülen hastalığıdır. Hastalığın tanımlandığı ilk yılarda görülme sıklığının 4 bin ila 5 bin kişide bir olduğu düşünüldüğünü belirten Gastroentroloji Uzmanı Prof. Dr. Şafak Kızıltaş “Oysa bugün yapılan çalışmalar, birçok toplumda ve ülkemizde çölyak hastalığının her 100 kişiden birinde gözlendiğini ortaya koyuyor. Bu oran Kuzey Avrupa’da 60-70 kişide bire, Batı Avrupa’da da yüzde 5-6’ya çıkıyor. Tanımlanan hastaların sayısına bakıldığında, bunun buzdağının su üstündeki bölümü olduğu benzetmesi yapılabilir. Saptanamayan hastaların çok daha büyük bir kitle olduğu düşünülüyor” dedi.

Çölyak, genetik bir hastalık değildir! 

Hayır! Bu hastalık genetik geçişlidir. Çölyak, tek yumurta ikizlerinden birinde varsa diğerinde de yüzde 75 oranında görülüyor. Birinci derece akrabalarda yüzde 20, ikinci derece akrabalarda da yüzde 5 oranında rastlanıyor.

Çocuklukta ortaya çıkar!

Bu hastalığın ortaya çıkış bulguları çok farklı olabilir. Süt çocukluğu, oyun çocukluğu gibi erken dönemlerde ortaya çıkabildiği gibi, 70 ve 80 yaşlarda tanımlanabilen geç olgular da bulunmaktadır. Yani çölyak, her yaşta görülebilen bir hastalıktır. 

Tek belirtisi şişlik ve karın ağrısıdır

Çölyak’ın birçok belirtisi vardır. Klasik bulguları karın ağrısı, ishal, kansızlık, kilo alamama, boy kısalığı, fiziksel ve ruhsal gelişme geriliği, diş minesinde sorunlar ve kemik erimesidir. 

Çölyak yalnızca sindirim sisteminde hastalık yapar

Aksine, çölyak tüm vücut sistemlerinde çeşitli hastalıklara neden olabilir. Kadınlarda adet düzensizliği, kısırlık, hamilelikte sık düşükler çölyaktan kaynaklanabildiğini belirten Prof. Dr. Kızıltaş, çok farklı hastalıklara yol açabileceğini vurgulayarak şu bilgileri verdi:

“Çölyak, karaciğer fonksiyonlarında sorun, kalp kası bozukluğu, D ve B grubu vitamin eksikliği, folik asit eksikliği, dermatit, ağızda aft, ülser, nörolojik bozukluklar, depresyon, böbrek ve eklem hastalıklar gibi farklı sorunlara neden olabilir.” 

Huzursuz bağırsak sendromunun nedeni çölyaktır

Huzursuz bağırsak sendromu, farklı bir hastalıktır. Ancak Çölyak görülme sıklığının, dispepsi (karında ağrı, gerginlik, erken doyma, iştahsızlık, bulantı, geğirme) ve huzursuz bağırsak sendromu sorunu olan hastalarda yüzde 2-3 ‘e çıktığı bilinmektedir. 

Glüteni azaltmak çölyakı tedavi eder

Bir çay kaşığının sekizde biri kadar un tüketilmesi halinde bile, alınan glüten hastalığı tetikliyor. Mekanizma şöyledir; yiyeceklerin bağırsaklardaki emilimi sırasında vücudun savunma mekanizması glütene karşı savaş açar ve antikorların ince bağırsaktaki fırçamsı yüzeye saldırmasıyla bağırsak duvarında hasar olur. Bu hasar nedeniyle besin maddeleri emilmeden sindirim sistemi yoluyla atılır. Glütenli besinlerin az tüketilmesi sorunu bir parça hafifletse de tedavi etmez. Çölyak hastaları bu sorunla karşılaşmamak için içinde hiç glüten barındırmayan yiyecekler yemelidir. 

Tanı için kan tetkiki yaptırmak yeterlidir!

Yalnızca kan tetkiki yeterli değildir. Tanı için en önemli yöntem, hekimin muayenesi, hastanın öyküsünün iyi dinlenmesi ve hekim farkındalığıdır. Kan tetkiklerinde çölyak antikorlarına bakıldığını belirten Prof. Dr. Şafak Kızıltaş, çölyak antikorlarının (Anti-EMA IgA, Anti-ttg IgA) pozitifliği oranı hastalıkta yüksek olduğuna dikkat çekerek ince bağırsak biyopsilerinin alınması gerektiğini belirtti.

Kızıltaş, “Bazen ince barsak biyopsileri de yeterli gelmeyebilir. Bu gibi durumlarda doku tipi tayininin yapılması ( HLA DQ2-HLA DQ8 ) önerilmektedir. Çölyak hastalarının yüzde 95’inde bu doku tipleri pozitiftir, bu nedenle Çölyak hastalığının olup olmadığını göstermede önemli rol oynar” dedi.

Glüten içeren yiyeceklerden uzak durmak yeterlidir

Çölyak’ın tedavisinde en etkin yöntem, glüten içeren yiyecekleri yememek olsa da, yine glüten içeren temizlik ve kozmetik ürünlerinden de uzak durulması gerekir. 

Glütensiz yiyecek diyetine zaman zaman ara verilebilir

Bu hastalığın tedavisinde en önemli adım, glüten tüketimine son verilmesidir. Üstelik bu diyet, hiç ara verilmeden ömür boyu sürdürülmesi gerekir. Diyetine özen gösteren kişilerin ince bağırsağında 6-12 haftada düzelme başlar. Bir yılın sonunda da hastaların yüzde 70’inde tam iyileşme sağlanır. Bir yılda düzelmeyen hastalarda bağışıklık sistemini baskılayan bazı ilaçlar kullanılır.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT