Dünyanın en önemli sarnıçlarından olan 1500 yıllık Yerebatan Sarnıcı'nın taş cephe ve demir kapısının alüminyum kaplama ve otomatik kapıyla değiştirilmesi uzmanların tepkisine yol açtı.
Bizans döneminde şehrin su ihtiyacını karşılamak için 6. yüzyılda inşa edilen Yerebatan Sarnıcı, koronavirüs salgını döneminde 2020'de kapatılıp açıldıktan sonra restorasyona alınmasının ardından bugün düzenlenen törenle hizmete sunuldu.
Sarnıcın restorasyonu sonrası yapının taş kaplı duvarı kaldırılarak metal ve cam haline dönüştürülürken, özel işlemeli ferforje kapı da sökülerek yerine sensörlü cam otomatik kapı ve üzerine ekran yerleştirildi.
Tarihi yapının dış cephesinde yapılan yenilik tepkilere yol açarken, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Proje Müdürü Merve Gedikli sosyal medyadan yaptığı paylaşımda eski halini niteliksiz olarak tanımlayıp çağdaş bir cephe tasarımı sunduklarını savundu.
"Kadim İstanbul şehrinin tarihine adeta ihanet olmuş"
Değişiklikler sosyal medyada metro istasyonuna benzetilirken, uzmanlar da yaptıkları değerlendirmelerle restorasyona tepki gösterdi.
Mimar Serkan Akın, eserlerin restorasyonunda temel gerekçenin eserin yapısal bütünlüklerini koruyarak gelecek nesillere aslına uygun şekilde aktarılması olduğunu söyledi.
Yeni yapılan dış cephe uygulamasını eleştiren Akın, "Sarnıcın restorasyonu sonrası sosyal medyada denk geldiğim görsellerde ilk bakışta bir yanılsama yaşadım, eski halinin şimdiki halinden aslına uygunluğunu anlamak için işin uzmanı dahi olmaya gerek yok doğrusu. Tarihi bir yapıyı ayakta tutabilmek ve ömrünü uzatmak için eklemeler yapmak oldukça kritik bir müdahaleyken, sarnıç girişine aslını inkar edercesine toplu taşıma istasyonu muamelesi yapmak, kadim İstanbul şehrinin tarihine adeta ihanet olmuş." diye konuştu.
Akın, dünya genelinde kabul görmüş ve 19. yüzyıldan bu yana kabul edilen restorasyon ilkeleri bulunduğuna dikkati çekerek, bunların Camillo Boito tarafından 1883'te yayınlanan "Çağdaş Restorasyonun Beş İlkesi"nde ortaya konduğunu anlattı.
Yerebatan Sarnıcı restorasyonunda bu ilkelere uyulmadığını vurgulayan Akın, şu değerlendirmede bulundu:
"Boito'ya göre 'sağlamlaştırma onarımdan daha iyidir, onarım ise restore etmekten daha iyidir' ve 'ek ya da onarım yapılması zorunluysa somut verilere dayanmalı, yapının görsel bütününe ve biçimine saygılı olunmalıdır.' Görünen o ki dünya mirası olan Yerebatan Sarnıcı disiplinlerarası bir çalışmadan ziyade 'Mimari Mirasın Analizi, Korunması ve Strüktürel Restorasyonu için İlkeler' tamamen göz ardı edilerek hak ediş derdine düşmüş müteahhit aklıyla, metro girişi/iş hanı girişi görünümüyle İstanbul halkına layık görülmüştür. Bu utanç, kadim İstanbul tarihine yeter de artar da."
Mimar-Görsel Tasarım Uzmanı Yasemin Turan ise daha önce var olan taş cephe ve demir kapının kaldırılarak alüminyum doğrama yapılmasını eleştirerek, var olanın korunması yoluna gidilmesi gerektiğini söyledi.
Dış cephede yeni bir uygulamaya gidilmesinin yanlış olduğunu dile getiren Turan, "Bu tarihi yapıda cephenin bu şekilde modernize edilmesini doğru bulmuyorum, modern ofis binasına girer gibi, janjanlı bir giriş olmaz. Yeni uygulamayı öne çıkarmazsın, bu 'ben yeniyim' diyor." şeklindeki görüşünü paylaştı.
Şehir tarihi uzmanı Mehmet Dilbaz da restorasyon sonrası ortaya çıkan görüntünün kabul edilebilir olmadığını ifade etti.
Restorasyon sonrası sarnıcın adeta farklı bir yapıya dönüştüğüne işaret eden Dilbaz, şu ifadeleri kullandı:
"İlk olarak giriş kısmında yapılan değişiklikler ve verilmeye çalışılan modern üslup göz tırmalıyor. Yayınlanan tanıtım videosunda görüldüğü gibi yapının iç kısmına restorasyon sonrasında yerleştirilen heykeller yapıya 'Pagan Tapınağı' havası vermiş. İstanbul'da bazı tarihi yapıların restorasyon sonrası ortaya çıkan görüntüleri maalesef bizleri keşke hiç yapılmasaydı fikrine kadar itiyor. Burada yapılan uygulama da üzücü."