Türkiye'de yaratılan para tarihi ortalamalarına yakın seyrediyor

Küresel çapta sıkı para politikalarına geçişin başlaması ile yaratılan para miktarında düşüş gözlenirken, heterodoks politikalarla reel sektöre desteğin sürdüğü Türkiye'de yaratılan para miktarının tarihi ortalamalarda korunması dikkati çekiyor.

Küresel çapta artan faiz oranları, dünya genelinde bol para döneminin sonuna yaklaşıldığına işaret ederken, emsallerinin aksine heterodoks politikaları benimseyen Türkiye'de yaratılan paranın tarihi ortalamalarına yakın seviyelerde korunması dikkati çekiyor.

İktisadi olarak faiz oranı ile para arzı oranı arasında ters bir ilişki bulunurken, faiz oranlarının düşürülmesi ile kredilerin daha ucuz bir hale gelmesi amaçlanıyor. Bu sayede piyasada da para arzı artmış oluyor.

Mevcut küresel ortamda yükselen enflasyon karşısında önde gelen merkez bankalarının faiz oranlarını agresif bir şekilde artırması, para arzının da kısılması anlamına geliyor.

ABD'de salgının ardından faiz oranlarının sıfıra indirilmesi ile en geniş tanımlı para arzı göstergesi M3, ani bir yükselişle rekor seviyelere tırmanmıştı. Bu dönemde ülkede M3 Para Arzı 2008 küresel finans krizi dönemindeki seviyeleri bile aşarken, yaşanan bol para döneminde hisse senedi gibi riskli varlıklara yönelim artmış ve rezervlerde önemli ölçüde yükseliş gözlenmişti.

Gelinen noktada bol para döneminin sonuna yaklaşılırken, dünyanın birçok ülkesinde hisse senedi piyasalarında oynaklığın arttığı ve para arzı verilerinde düşüş yaşandığı görülüyor.

ABD'de Mart 2022'de 21 trilyon 809,2 milyar dolarla tarihinin en yüksek ikinci seviyesine ulaşan M3 Para Arzı, ülke merkez bankasının agresif bir şekilde faiz artırımlarına başvurması ile mayısta 21 trilyon 754,2 trilyon dolara geriledi. Söz konusu verinin, gelecek aylarda faiz oranlarındaki artışla daha da düşmesi bekleniyor.

Söz konusu düşüş, reel sektöre para musluklarının da kısılacağı anlamına gelirken, bu durum resesyon endişelerini besleyen bir gelişme olarak öne çıkıyor.

Dolaşımdaki para miktarındaki artış, para arzının altında

Küresel resesyon endişelerinin tartışıldığı bir ortamda faiz oranlarını artırmayarak reel sektörü desteklemeye devam eden Türkiye'de, M3 Para Arzı'ndaki artış tarihi ortalamalarına yakın seyrediyor.

Yıllık bazda 2019'da yüzde 29,5, 2020'de yüzde 32,8 artış kaydeden M3 Para Arzı, geçen yıl yüzde 51,1 yükseldi.

Söz konusu artış bu yılın ağustos başı itibarıyla yüzde 40 düzeyinde gerçekleşti. 2011-2021 dönemini kapsayan son 10 yılın verilerine bakıldığında, M3 Para Arzı'ndaki artış yüzde 38 düzeyinde bulunuyor. Bu da yüksek enflasyonist ortamda TCMB tarafından bu yıl içinde yaratılan paranın tarihi ortalamalarına yakın seyrettiğine işaret ediyor.

M3 Para Arzı hacmi, 5 Ağustos itibarıyla 7 trilyon 234 milyar lira seviyesinde bulunuyor. Bu rakam geçen yılın sonunda 5 trilyon 166 milyar lira düzeyinde gerçekleşmişti.

Öte yandan son 10 yılda ortalama yüzde 24 artış kaydeden dolaşımdaki para miktarı, 5 Ağustos 2022 itibarıyla 293 milyar lira düzeyinde gerçekleşti. Dolaşımdaki para miktarındaki artışın, para arzının altında kalması dikkati çekiyor.

Para basmak ile para yaratmak kargaşası

Analistler, para basmak ile para yaratmak (parasal genişleme) kavramlarının birbirinden farklı olduğunu vurgulayarak, merkez bankalarının yıpranan ve aşınma, kirlilik gibi nedenlerle güvenlik özellikleri zayıflayan paraları değiştirmenin yanı sıra ek nakit talebini karşılamak için sürekli para bastığını söyledi.

Para yaratmanın ise bankacılık ve para piyasasındaki kredi işlemleri sonucunda parasal tabanın genişlemesini ifade ettiğini anlatan analistler, dolayısıyla para basımının paranın fiziksel olarak üretilmesi, para yaratmanın ise piyasadaki toplam para arzının artışı anlamına geldiğini kaydetti.

Analistler ayrıca, reel ekonomide faaliyet gösteren işletmelerin kredi talebi bankalar tarafından karşılandıkça sektörde yeni mevduatlar oluştuğunu, bu yeni mevduatlar için gerekli rezervlerin bulunmasıyla da para arzının genişlemeye başladığını belirterek, Merkez Bankası'nın bu sürece müdahalede bulunabilse de tamamen kontrol edemeyeceğine dikkati çekti.

Banknot üretimi bankaların talepleriyle belirleniyor

Emisyon hacmi, tedavülde olan banknotların toplam değerini ifade ederken, para basma yetkisini elinde tutan TCMB, bankaların banknot taleplerini karşılıyor. Bankalar ise banknot taleplerini, gerçekleştirdikleri bankacılık işlemleri sonucunda belirliyor.

Bu açıdan bakıldığında, emisyon hacmindeki değişim, bireylerin ve piyasanın nakit taleplerinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla piyasaya verilen banknotlar, doğrudan bankaların TCMB nezdindeki mevduat hesapları karşılığında elde ettikleri parayı ifade ediyor. Söz konusu banknotların miktarı ise TCMB tarafından değil, bankaların talepleriyle belirleniyor.

Analistler, merkez bankalarının sınırsız para yaratması ve banknot basabilme yetkisinin ayrıştırılması gerektiğine işaret ederek, bu ikisinin tamamen farklı kavramlar olduğunu vurguluyor.

Merkez bankaları, bankalara sınırsız biçimde, düşük maliyetli ve kolay erişilebilir fon sağlayarak, bankaların fonlama maliyetlerini düşürebiliyor.

Bu durum kredi genişlemesine imkan sağlarken, iktisadi aktörlerin nakit talebini artırmaları koşuluyla da emisyon hacminde yükseliş yaşanabiliyor. Bu itibarla parasal genişleme ve banknot basımı birbirinden tamamen farklı iki kavramın karşılığı olarak öne çıkıyor.

İlk yorum yazan siz olun

Ekonomi Haberleri