TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Türkiye'de deprem risk ve etkilerinin deprem öncesi, anı ve sonrasını kapsayacak araştırmalara ihtiyaç duyulduğunu belirterek, "TÜBİTAK olarak deprem araştırmalarına yönelik açtığımız özel çağrıda 39 üniversiteden 394 araştırmacının yer aldığı 80 projeyi destekledik." ifadesini kullandı.
TÜBİTAK'tan yapılan yazılı açıklamada, 30 Ekim 2020'de İzmir'in Seferihisar ilçesine 23 kilometre mesafede, yerin 16,5 kilometre altında 6,9 büyüklüğünde deprem meydana geldiği anımsatıldı.
Açıklamada, TÜBİTAK'ın depremin ardından hemen harekete geçtiğine işaret edilerek, 8 deprem kayıt istasyonu ve 5 adet GPS hassas konum belirleme sisteminin 31 Ekim-3 Kasım 2020 tarihlerinde deprem bölgesinde kurulduğu bildirildi.
Bir ay boyunca sismik etkinlik ve deformasyon gözlemlerinin gerçekleştirildiği ve elde edilen bulguların bilim camiasıyla paylaşıldığı aktarılan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Ayrıca yapılan çalışmalarda depremin merkez üssüne olan uzaklığına karşın olağanüstü derecede etkilenen Bornova havzasının stratigrafik özelliklerinin sismik yansıma yöntemi ile ortaya konulması hedeflendi. Hatlar boyunca elde edilen sismik görüntülerle Bornova havzasındaki kayaç istifinin yapısal özellikleri ve geometrisinin yanı sıra bölgede yer altında gömülü durumdaki fay da görüntülendi."
Açıklamada, TÜBİTAK MAM Yer Bilimleri Araştırma Grubu'nun, projeden elde etmiş olduğu tecrübeyle, Türkiye'de deprem kuşakları üzerindeki ve yakınındaki sismik tehlikeye maruz kalma potansiyeli taşıyan yerleşim yerlerinde benzer nitelikte çalışmaları gerçekleştirebilme kabiliyetinin kanıtlandığı ifade edildi.
Sismik görüntüleme çalışmalarının sağladığı yer altı görüntülerinin, mikro-sismik deprem aktivitesinin izlenmesi, paleosismolojik çalışmalar ve kabuk deformasyonunun izlenmesi gibi deprem araştırma çalışmalarına katkısının yapılan çalışma ile bir kez daha gözler önüne serildiği vurgulanan açıklamada, "Yer altının mevcut 'resmini' bilerek gerçekleştirilen deprem izleme çalışmalarının, deprem anında meydana gelebilecek yer davranışının anlaşılmasında çok kıymetli faydalar sağlayacağı ortaya konuldu." değerlendirmesinde bulunuldu.
Kuşadası Körfezi'ndeki tüm aktif fayların özelliklerinin belirlenmesi amaçlanıyor
Açıklamada, aktif fayların görüntülenmesine yönelik 2021 ve 2022'de araştırma gemisi TÜBİTAK MARMARA ile 2 adet deniz araştırma seferi düzenlendiği belirtilerek, araştırma projesi kapsamında, Kuşadası Körfezi içinde hem uluslararası hem de ulusal sulardaki tüm aktif fayların haritalanarak bunların özelliklerinin belirlenmesinin amaçlandığı kaydedildi.
Deprem olgusunun Türkiye'de çok boyutlu ve çok disiplinli araştırmalarla incelenebilmesi amacıyla 2021 yılı başında TÜBİTAK Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB) tarafından 'Deprem Araştırmaları' başlıklı özel bir çağrı açıldığı bildirilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"TÜBİTAK'ın deprem araştırmalarına destek verdiği bu çağrı aracılığıyla Türkiye'de kentleşme stratejileri, yerleşim kararları, inşaat modelleri, mimari tasarımlar ve planlamalarda bilim ve teknoloji tabanlı yöntem ve çalışmalardan azami şekilde faydalanılması amaçlandı. Ayrıca depremin risk ve etkilerinin anlaşılmasına yönelik disiplinler arası veya çok disiplinli araştırmalara uzun vadede katkı sağlanması planlandı."
Son 5 yılda depremle ilgili akademik projelere 150 milyon lira bütçe ayrıldı
Açıklamada, görüşlerine yer verilen TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, TÜBİTAK olarak sadece son 5 yılda depremle ilgili akademik projelere 150 milyon liraya yakın bir bütçe ile destek sağlandığını ve bu desteklerin 11 milyon lirasının İzmir depremine yönelik olduğunu bildirdi.
ARDEB tarafından başvuruya açılan "Deprem Araştırmaları" çağrısında yeni bir destek modeliyle yola çıktıklarını belirten Mandal, çağrının detaylarına ilişkin şu bilgileri verdi:
"Hayata geçirdiğimiz bu çağrıda bizim açımızdan önemli olan gerçekleştirilecek araştırmaların jeoloji ve jeofizik alanlarının yanı sıra bütünsel olarak şehir ve bölge planlama, inşaat, mimarlık, mühendislik, kamu yönetimi gibi birçok disiplini bir araya getirmesiydi. İşte bu nedenle Deprem Araştırmaları Çağrısı'nda ilk defa 'eşgüdümlü proje' kavramını hayata geçirdik ve desteklediğimiz projelerin sonuçlandıklarında birbirlerini çıktı ve etki bakımından tamamlar nitelikte olmalarını hedefledik. Dünyadaki en etkin deprem kuşaklarından birinde yer alan ülkemizde, deprem risk ve etkilerinin deprem öncesi, deprem anı ve deprem sonrasını kapsayacak araştırmalara ihtiyaç duyulmakta. TÜBİTAK olarak deprem araştırmalarına yönelik açtığımız özel çağrıda 39 üniversiteden 394 araştırmacının yer aldığı 80 projeyi destekledik. Önceki desteklerimize ilaveten sadece bu çağrıya özel 65 milyona yakın fon ayırdık. Desteklenen projelerin 34 tanesi 'Çok Yönlü Yer Bilim Araştırmaları' başlığında, 17'si 'Deprem Mühendisliğine Yönelik Dijital Teknolojiler', 16'sı 'Depremin Sosyo-Ekonomik ve Toplumsal Yaygın Etkileri', 8'i 'Yenilikçi İnşaat Modelleri ve İleri Malzeme Teknolojilerinin Kullanımı', 5 tanesi 'Mimari Tasarımlara Yönelik Mühendislik Çözümleri' başlıkları altında toplanıyor. Birlikte iş yapma üzerine odaklanarak bunu sadece başvuru aşamasında değil aynı zamanda bu alanda çalışan araştırmacılarımızı da bir araya getirerek gerçekleştirdik. Yapılan bu çalışmalar 'Türkiye Deprem Platformu' çatısı altında birleştirildi ve dönemsel olarak da kamuoyu ile paylaşılıyor."
Mandal, deprem araştırmaları alanında destek verdikleri projeleri yakından takip ettiklerini, bu yılın sonuna doğru bu alanda çalışan araştırmacılarla, ikinci bir sanal konferansla, tekrar bir araya gelerek proje bulgularını tartışacaklarını belirtti.