Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülkenin, kriz yaşayan toplumların etnik ve dini kimliklerine göre yardım hassasiyetini belirlemesi, uluslararası insani yardımdaki eşitsizlikleri sıkça gündeme getiriyor.
Ukrayna krizinin ardından ülkeden gelen mültecileri ağırlama ve insani yardımda büyük seferberlik gösteren Avrupa'nın, aynı tutumu Orta Doğu ve Afrika kökenli mültecilere göstermemesi, insani yardımdaki ayrımcılığın son örneklerinden biri olarak kayıtlara geçti.
"Ukrayna krizi, kökleşmiş ırkçı politikaları ortaya çıkardı"
Cenevre merkezli sivil toplum kuruluşu Avrupa-Akdeniz İnsani Yardım Takibinden martta yapılan açıklamada, "Avrupa'da resmi makamların ve medyanın, mülteci kriziyle sonuçlanan Ukrayna krizine yönelik yaklaşımı, Avrupalı olmayan etnik grupları dışlayan ve ayrımcılığa tabi tutan kökleşmiş ırkçı politikaları ortaya çıkardı." değerlendirmesi yapıldı.
Açıklamada, Orta Doğu ve Afrika'dan deniz yoluyla Avrupa'ya ulaşmaya çalışan göçmenlerin Yunanistan'dan geri itilmesi ve Polonya'nın Belarus sınırında bekleyen binlerce sığınmacıyı içeri almaması, Avrupa'nın insani yardımdaki ayrımcı tavırlarına örnek olarak verildi.
Avrupa ülkelerinin insani yardım ve mültecileri ağırlamadaki ayrımcı tutumunun, uluslararası insan hakları hukukunun "mağdurun her türlüsüne saygı duyma", "çatışmalarda taraf tutmama", "yardımları ayrımcılık yapmadan ihtiyaç esaslı sağlama" ve "yardımları siyasi, ekonomik ve diğer amaçlardan bağımsızca yapma" prensiplerine aykırı düştüğü vurgulandı.
"Ukrayna krizi, insani yardıma dair dünyanın neler yapabileceğini gösterdi"
Ukrayna krizi, aynı zamanda Avrupa ve uluslararası camianın dünyadaki diğer insani krizlere ilgisini azalttı.
Uluslararası bağışlar ve insani yardım faaliyetleri, Ukrayna krizine yoğunlaşırken, insani krizin olduğu diğer bölgelere yönelik yardımlarda azalma görüldü.
Konuya ilişkin AA muhabirine konuşan Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Bağışçı İlişkileri Direktörü Mark Manly, dünyada son zamanlarda patlak veren bazı krizlerin uluslararası gündemde tazeliğini korurken, on yıllardır süren diğer krizlerin ise ikinci plana atılmaya meyilli olduğu görüşünü savundu.
Dünyadaki bazı insani krizlerin diğerlerinden daha fazla veya daha az ilgi görmesinin birden fazla sebebi olduğunu belirten Manly, şunları söyledi:
"Medyanın her krize farklı gözle yaklaşması, siyasi faktörler ve bölgesel yakınlık gibi nedenleri sayabiliriz. Dünyaya baktığımızda birçok ülkede siyasetçiler, bu konuda halktan baskı görüyor ve halk da medyanın yansıttıklarına göre tavır alıyor. Bunun sonucu olarak bazı krizler yakinen takip edilirken, bazı krizler de gereğinden az alaka görüyor."
Manly, Ukrayna krizinde uluslararası camianın iyi bir sınav verdiğini vurgulayarak, "Ukrayna krizi, insani yardıma dair dünyanın neler yapabileceğini gösterdi. Özellikle Avrupa ülkeleri, sınırlarını açarak Ukraynalı sığınmacıların girişini sağladı ve hükümetlerin yanında toplumlar da harekete geçerek krizin çözümü için uğraştı. UNHCR olarak görmek istediğimiz, diğer milletlerden mültecilere de benzeri yardımların yapılmasıdır." diye konuştu.
Ukrayna krizi, yardım faaliyetlerini zorlaştırdı
Manly, UNHCR olarak dünya genelinde 12 ayrı bölgede acil durum seviyesinde krizlerle ilgilendiklerini hatırlatarak, bu bölgelerdeki sivillerin, bu yıl ihtiyaç duydukları para yardımının yarısını bile alamadığına işaret etti.
Ukrayna krizinin, dünyanın diğer bölgelerindeki insani krizlerle mücadele kapasitesini azalttığına dikkati çeken Manly, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu yıl itibarıyla dünya genelinde çatışma, şiddet ve diğer sebeplerden ötürü 89 milyondan fazla kişi, ülke içinde ve dışında yerinden edilmiş durumda. Ukrayna krizinin yol açtığı gıda ve akaryakıt fiyatlarındaki artış, mevcut insani krizlerde dalgalanma etkisi yarattı. Bu durum hem bizim hem de diğer insani yardım kuruluşlarının faaliyetlerini daha zor hale getirdi."
Türkiye, mültecilere cömertçe ev sahipliği yapıyor
Manly, daha adil bir uluslararası insani yardım dağılımı için bağışçılara, ihtiyacın bulunduğu her bölgede UNHCR'nin gerekli yardımı sağlayabilmesi için "ülke ve bölgelere özel değil, esnek bağış yapma" çağrısında bulundu.
Türkiye'nin yıllardır çok sayıda mülteciye cömertçe ev sahipliği yaptığını vurgulayan Manly, "Mülteci ve ülke içinde yerinden edilen sivillere ev sahipliği yapan ülkelere, ihtiyaç duydukları desteğin verileceğini temin etmeliyiz. Bu, aynı zamanda 2016'da çok sayıda ülkenin taahhüdüyle kabul edilen New York Mülteciler ve Göçmenler Bildirisi'nin bir parçasıdır." ifadelerini kullandı.
Kaynak: Anadolu Ajansı