Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, Kovid-19 salgını sürecinde alınan tedbirlerin etkisiyle karşılaşılmayan beta enfeksiyonunda kış aylarında vaka sayısının panik yaratmayacak şekilde artabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Ateş Kara, AA muhabirine, son haftalarda Avrupa ülkelerinde artış olduğu bildirilen beta enfeksiyonuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kara, özellikle havaların soğumasıyla kendini gösteren mevsimsel hastalıklardan biri olan ve "kızıl hastalığı" olarak isimlendirilen, daha çok "beta" olarak bilinen enfeksiyonda bulaşın damlacık yoluyla gerçekleştiğini ifade etti.
"Hastalık, aniden gelişen boğaz ağrısı, 39'un üzerinde yüksek ateş, halsizlikle seyreden bir tabloya neden olmaktadır." diyen Kara, beta bakterisinin 90'dan fazla çeşidi olduğunu söyledi.
Bunların bir kısmının kendini koruyabilmek için madde salgıladığını belirten Kara, bu salgılanan maddelerden bir kısmının kişide yüksek ateşe ve bölgede kızarıklığa neden olduğu bilgisini verdi.
"Ciltte döküntüye neden oluyor"
Prof. Dr. Kara, hastalığın özellikle boğazda yutarken çok ciddi bir ağrıya yol açtığını ifade ederek, şu bilgileri verdi:
"Bu bakterilerin bir kısmı boğaza veya bademciklere tutunduğunda bir madde salabiliyor. Bu salınan maddeler de ciltte döküntüye neden oluyor. Bunlar, bakteri tarafından dışarı atılan toksin maddeler, vücutta hasar verici özellik gösteriyor. Beta da özellikle boğaz enfeksiyonuyla birlikte salınan maddelerin neden olduğu bir hastalık.
Çocuklar beta bakterisi ile ilk defa karşılaştıklarında, özellikle gövdede hakim olan, kollar ve bacaklara doğru azalan ciddi döküntü ve kızarıklıkla karşılaşıyor. Kırmızı görünen kızarıklıklara bastırıldığında soluk sarı bir rengin göründüğü tablo çıkıyor. Dudaklarda kırmızılık ve dilde çok daha fazla kırmızılık görünüyor."
Kara, bulaşın yaklaşık 1-1,5 metre mesafeden damlacık yoluyla bulaştığına, beta tanısı konulan bir kişide burun akıntısı ya da tıkanıklığının olmadığına dikkati çekti.
"Ülkemizde de bu dönemde görülmeye başlıyor"
"Kovid-19 salgınının hakim olduğu yaklaşık 3 yıl boyunca beta bakterileriyle çok karşılaşılmadı." diyen Kara, salgın döneminde maske kullanılması, kapalı ortamlarda bulunulması ve hijyene daha fazla özen gösterilmesiyle bu bakterilerin bulaşmasının engellendiğini söyledi.
Kara, şunları kaydetti:
"Salgından sonra tedbirlerin azalmasıyla özellikle betanın sık görüldüğü aylarda, hastalık beklenenden fazla ve hızlı oluyor. Hastalığın görüldüğü aralık, ocak, şubat ve mart aylarında beklenenin üstünde bir vaka sayısı olabilir. Yaklaşık iki hafta önce Avrupa ülkelerinde başladı, ülkemizde de bu dönemde görülmeye başlıyor. Şu an için panik olacak bir durum söz konusu değil. Mevsim, Avrupa'da Türkiye'den biraz daha önce başladığı için ilk olarak o bölgelerde görülüyor. Avrupa'da şu anda hastalık sıklığının artması, bizde de artacağını göstermiyor, panik olmaya gerek yok."
"Tedavi tam yapılmalıdır"
Beta enfeksiyonunun her zaman ağır seyreden bir hastalık olmadığına işaret eden Kara, "Çok nadiren, özellikle tropikal iklimin olduğu bölgelerdeki kişilerde, ciltte kanlanmanın bozulmasına bağlı hasarlı bölge yaraya dönüşebilir. Boğazdaki bakterinin nadirden de olsa akciğere geçmesiyle, akciğerlerde dokunun ölümüne yol açan tablolara neden olabiliyor. İlk gelen bilgilere göre, Avrupa'da çocukların ölümü, bununla ilgili gibi görünüyor." diye konuştu.
Şu anda bakterinin yanı sıra çok sayıda farklı virüsün de dolaşımda olduğunu vurgulayan Kara, ebeveynlere hastalıkların belirti ve bulgularına karşı dikkatli olmaları uyarısında bulundu.
Kara, aniden yükselen ateş, su içerken bile ağrıya yol açan boğaz ağrısı ve aşırı halsizlik halinde beta olasılığı düşünülerek hekime başvurulması gerektiğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:
"Bir hızlı testle bir de boğaz kültürüyle test yapılarak, kesin tanı konulmalıdır. Beta bakterisi, çok nadiren kalp romatizmasına neden olmaktadır. Alınan kültürde beta çıktığında antibiyotik tedavisi çok etkilidir ve 24 saat içinde etki eder. Dikkat edilmesi gereken en önemli şey, hekim tarafından verilen antibiyotiğin ya enjeksiyon şeklinde ya da 10 gün boyunca hap olarak kullanılması gereklidir. Verilen doz ve sürede kullanılmayan antibiyotik, boğaz ağrısını ortadan kaldırabilir ama kalp romatizması gibi ciddi tabloların gelişmesine engellemez. Bu nedenle tedavi tam yapılmalıdır."
Her boğaz ağrısının beta olmadığına ve her boğaz ağrısında antibiyotik kullanılmayacağına vurgu yapan Kara, "Ani gelişen yüksek ateş, boğaz ağrısının dışında hapşırık, burun akıntısı gibi durumlar genellikle virüs kaynaklı enfeksiyonlardır ve bunlarda antibiyotik etki etmez, aksine bağışıklığın düşmesine neden olabilir." diye konuştu.
Muhabir: Yeşim Sert Karaaslan