BURSA (İGFA) - Halk dilinde basur olarak bilinen hemoroidin, makat bölgesinde bulunan kan damarlarının genişlemesi, şişmesi ve ele gelmesi durumu olduğunu ifade eden Nev Esentepe Genel Cerrahi Bölümü’nden Doç. Dr. Mutlu Şahin, “Hemoroid tedavisinde öncelikle bağırsak fonksiyonlarının düzenlenmesine, kabızlığın giderilmesine, bol lifli gıdaların tüketilmesine ve sıcak duş uygulamasına başvurulur. Ancak bu tedavilerin cevap vermemesi ve hemoroidin ilerlemesi durumunda hemoroid ameliyatı gerekebilir" dedi.
HEMOROİD İÇ VE DIŞ OLMAK ÜZERE İKİYE AYRILIR
Doç. Dr. Mutlu Şahin, “Basur; anüs içinde, kalın bağırsağın son kısmı olan rektumun alt kısmında ya da anüs çevresindeki derinin alt katmanında oluşur. Kadın ve erkeklerde yaygın olarak görülen hemoroide, her 4 kişiden birinde rastlanır. Basur belirtileri, hemoroid türüne göre farklılık gösterir. Vücudun dışına sarkan basur türü olan eksternal hemoroid; zorlanmayla, ıkınmayla ve temizlenme sırasında kötüleşebilir. Belirtileri; dışkıda kan görülmesi, anüs yakınlarında kaşıntıya yol açan şişlik ya da ağrılı yumru, anüs çevresinde kaşıntı ve rahatsızlık hissi, oturmakla artan ağrı olarak sıralanabilir. İç hemoroid de ise belirtiler, dışkıda kan görülmesi, tuvalet kağıdına lekelenme şeklinde kan olması, makattan basur memesinin sarkması olarak sıralanabilir” dedi.
UZUN SÜREN KABIZLIK HEMOROİDE SEBEP OLABİLİR
Anal kanalda bulunan toplardamarlarda oluşan genişleme ve balonlaşmanın hemoroid olarak tanımlandığını belirten Doç. Dr. Şahin, “Toplardamarların genişlemesi ya da şişmesiyle birlikte kişide kanama, ağrı veya kaşıntı gibi belirtilere yol açar. 20 yaşından önce nadiren görülen hastalık çoğunlukla 45 ila 65 yaş arasındaki kişilerde görülür. Toplumda oldukça sık görülen basur, çoğunlukla uzun süren kabızlığa ve tuvalette fazla vakit geçirmeye bağlı olarak oluşur. Dışkılama sırasında zorluk yaşanması, bölgedeki kan akışını etkiler. Zamanla damarlardaki kan, bölgede havuzlanarak hemoroid oluşumuna yol açar. Bu durum aynı zamanda gebelik sırasında görülen basurun da sebebidir” dedi.
BİRÇOK TEDAVİ SEÇENEĞİ MEVCUT
Kişinin hayat kalitesinin düşmesine neden olan hemoroidin ilaçla, girişimsel tedavi yöntemleriyle ve/veya cerrahi operasyonla tedavi edilebildiğini ifade eden Doç. Dr. Mutlu Şahin, “Birinci ve ikinci evrede olan hemoroid vakaları için tercih edilen ilaçlı tedavi yöntemlerinde kortizon içerikli pomatlar, ağrıyı azaltmaya yönelik analjezik kremler, kan dolaşımını düzenlemeye yardımcı diğer ilaçlar kullanılır. İlaçlara ek olarak, ılık suya oturma banyosu da önerilebilir. Girişimsel tedavi yöntemlerinden biri olan skleroterapi, halk arasında iğne tedavisi olarak da bilinir. Skleroterapi yönteminde ilaç, direkt olarak hemoroid dokusunun içinde bulunan damarlara enjekte edilir. Lazerle yakma tekniği de bir diğer girişimsel tedavi yöntemidir. Birkaç seansta yapılan lazerle tedavi yönteminde damar yumağının kapanması hedeflenir.
Cerrahi yöntem olarak günümüzde kabul edilen altın standart yöntem “Ligasure ile Hemoroidektomi” olup tekrarlama riski en düşük olan yöntemdir. Bir başka cerrahi yöntem olan “Longo Yöntemi”nde ise hekim, hemoroid dokusunu makatın iç kısmına çeker ve kan akımını keser. Böylece hemoroidlerin sönmesi sağlanır” dedi.
TEKRARLAMA POTANSİYELİ VARDIR
Son olarak Doç. Dr. Şahin, “Mevcut hemoroid ameliyatla düzeltilse bile hastalığın tekrarlama potansiyeli vardır. Ameliyat uygulanan hastalarda %1,5-15 arasında, ameliyat uygulanmayanlarda -50 oranında tekrarladığı (nüks) bilinmektedir. Nüks nedenleri arasında; ameliyat sırasında uygulanan cerrahi teknik, kabızlığın devam etmesi, beslenme alışkanlıklarının düzeltilmemesi sayılmaktadır” diyerek sözlerine son verdi.