Bahar aylarının gelmesi ile birlikte özellikle Anadolu’da kene alarmı başladı.
Bazı illerimizde ilaçlamalar başlarken kene ısırması konusunda Herkes Duysun’a açıklamalarda bulunan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Azap, açık alanlarda gezintiye çıkanları dikkatli davranmaları yönünde uyardı.
“KENE TUTUNMASININ KENDİNE AİT BELİRTİSİ YOK”
Kene tutunmasının kendine ait bir belirtisi olmadığının altını çizen Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Azap, “Keneler ısırırken tükürüklerinde salgıladıkları ağrı kesici madde salgılıyorlar. Kene ısırığı demek doğru olmaz çünkü kenelerin dişi yoktur. O yüzden ‘ısırmak’ yanlış bir ifade oluyor. O yüzden ‘tutunma’ demek lazım. Keneler tutunup kan emiyorlar. Bu durumu insanlar hissetmezler. Dolayısıyla herhangi bir ağrı, yanma gibi belirtiler olmaz. Ağrı hissetmedikleri için genellikle gözle muayene sırasında tesadüfen fark edilir. Fark edilen kene bünyesinde enfeksiyon taşıyorsa o enfeksiyona bağlı bulgular ortaya çıkar. Hastalığın kuluçka süresine bağlı olarak aradan günler, haftalar geçmesi gerekir. Dolayısıyla kene tutunmasının kendine ait bir belirtisi olamaz.” dedi.
KENE TUTUNMASI GÖZLEMLENDİĞİNDE NE YAPILMALIDIR?
Kene tutunmasının erken fark edilmesinin önemine değinen Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Azap, şu ifadeleri kullandı:
“Kene eğer bir hastalık taşıyorsa ve ne kadar uzun süre tutunmuş kalırsa hastalık gelişme olasılığı da o kadar artar. Bu nedenle kenenin olabildiğince çabuk çıkarılması gerekmektedir. Dolayısıyla da erken fark etmek önemlidir. Bu nedenle kene tutunması olasılığı olan aktiviteler yapıldıysa (piknik, bahçede çalışmak…) eve döndükten sonra ya da orada bulunulan zamanda açıkta kalan vücut bölgelerini ara sıra gözden geçirmek gerekmektedir. Keneyi tutmak için bir cımbız veya pens gibi bir alet kullanılmalıdır. Bunun dışında el ile çıkarmak da mümkün ama çıplak elle çıkarırken kene ezilir ve kenenin emdiği kan ve dolayısıyla kenenin vücudundaki mikropta o sırada insana bulaşabilir. Bu yüzden çıplak elle tutmamak lazım. Bir bez paçası ile olabilir, bir pantolon gömlek düğmesini sökülüp onun ipiyle bir kement yapılıp cilde tutunduğu yerden çekilip çıkarılabilir. Tüm bunlar dışında bir sağlık kuruluşuna da başvurulabilir.”
“KENENİN ÜZERİNE KİMYASAL MADDE UYGULANMAMALI”
Kenenin üzerine kimyasal maddelerin uygulanmaması gerektiğini önemle vurgulayan Azap, “Kene tespit edilirse de sadece mekanik yolla çıkarılmalıdır. Kenenin üzerine hiçbir kimyasal madde uygulanmamalı. Örneğin kolonya, alkol, bazen zeytinyağı, salça, gres yağı, benzin, mazot, sigara izmariti gibi şeyler uygulanıyor. Bu tür şeyleri asla yapmamak gerekir. Çünkü bu kenenin midesinin bulanmasına yol açarak kusmasına sebep olacaktır. Eğer kene kusarsa çok yoğun bir mikroorganizma enjekte eder. O yüzden keneyi kusturmadan tamamen mekanik yolla vücuttan çıkarılmalıdır.” dedi.
“KENELER BEN İLE KARIŞTIRILIYOR”
Yavru kenelerin ben ile karıştırıldığını söyleyen Prof. Dr. Alpay Azap, “Keneler küçük hayvanlar olduğu için ben ile karıştırılıyor. Özellikle kenenin larva ve nimf formları (yavru) küçük oldukları için dikkat çekmeyebilirler.” şeklinde konuştu.
“İLK 10 GÜN ÇOK ÖNEMLİ”
İlk 10 günün oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Alpay Azap, sözlerine şöyle devam etti:
“Kene tutunmuş olan kişilerin kendilerini hastalıklara karşı özellikle de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına karşı yakın takip etmeleri gerekmektedir. Ateş, yaygın kas- eklem ağrısı, baş ağrısı, bulantı kusma gibi belirtiler kene çıkarıldıktan sonraki ilk 10 günde ortaya çıkar. İlk 10 gün bu belirtiler açısından uyanık ve dikkatli olmak önerilir. Eğer bu belirtilerden herhangi biri olursa da en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna gitmeleri gerekir.”
“KKKA KALICI BİR HASARA NEDEN OLABİLİR”
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının kişide kalıcı bir hasara neden olabileceği belirten Prof. Dr. Azap, “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) dediğimiz hastalık yüzde 5 ölüm riski taşıyan dolayısıyla bu önemli bir orandır. Eğer geç tanı konulmuşsa, hastalık ilerlemiş ve kanamalar başlamışsa ölüm olasılığı yüzde 25’e kadar çıkıyor. Kanama olmuş kişiler iyileştiklerinde de bazı organ hasarları kalıcı hale gelmiş olabiliyor. Örneğin böbrek yetmezliği ya da vücudun farklı yerlerinde oksijensiz kalmasına bağlı olarak dokuların hasarları olabiliyor. Onların düzelmesi de ayları bulabiliyor. Bazen de hiç düzelmeyip kalıcı olabiliyor.” ifadelerini kullandı.