Gündem Fethiye (MUĞLA İGFA)
Muğla’da 71 sivil toplum kuruluşu ve siyasi parti, DSİ 21. Bölge Müdürlüğü önünde “Su hakkımızı talep ediyoruz” başlıklı bir basın açıklaması yaptı. Bugün gerçekleştirilen açıklamada, kentteki termik santrallerin su kaynaklarını soğutma suyu olarak kullanmasına tepki gösterilirken, yurttaşların suya erişiminin kısıtlandığı belirtildi.
Basın açıklamasını grup adına Muğla Çevre Platformu Gökova Meclisi Gönüllüsü Candan Süsoy okudu. Açıklamada, 20-28 Ekim tarihleri arasında “Yargı kararına uy, termik santralleri kapat” çağrısıyla yola çıkan Muğla Adalet Kervanı’na değinilerek, “Yargı kararının uygulanarak Muğla’daki üç termik santralin kapatılmasını talep eden Muğla Adalet Kervanı tamamlandı. Tozlanmış dosyalar arasında 30 yıldan beri beklemeye devam eden mahkeme kararının uygulanması, kömürlü termik santrallerin derhal kapatılması ve Muğlalılara ödettiği ağır bedellerin son bulması için Muğlalılar yollara döküldü, çığlık çığlık adalet talep etti. Kimden talep ettik? Anayasasında hukuk devleti yazan ülkemiz yöneticilerinden” denildi.
Gündem Fethiye’nin “Muğla Adalet Kervanı”nı gün gün izleyerek neler yaşandığını aktardığı ve özel röportajlar yaptığı haberlerin kronolojik olarak sıraladığı sayfa.
“SUSUZLUK, MUĞLALILARA ÖDETİLEN AĞIR BEDELLERİN SADECE BİR BOYUTU”
Muğla Adalet Kervanı yoldayken Bodrum’a su sağlayan iki barajın içme suyu iletimin kesildiği haberini aldıkları ifade edilen açıklamada, “İklim krizinin ağır sonuçlarını yaşıyoruz ve su fakiri bir ülke olma yolunda ilerlediğimiz gerçeği ile yüzleşiyoruz. Ancak Muğlalılar çok iyi biliyorlar ki yaşamakta oldukları susuzluk doğal değil. Günlük hayatlarımızı sürdürülmez hale getiren susuzluk, yetkililerin on yıllardır adaleti geciktirmesi sonucu Muğlalılara ödetilen ağır bedellerin sadece bir boyutu” ifadeleri kullanıldı.
“BU DEVASA YAŞAMSAL SORUNU DERT ETMEDİLER”
Açıklamada, su krizinin Muğla’da herkesin bildiği bir sır olarak varlığını sürdürdüğü ve bilim insanları tarafından su kıtlığı hakkında uyarıların yapıldığı belirtilerek, “Ne bakanlıklar, ne valiler, ne halkın seçtiği yerel yöneticiler ne de milletvekilleri bu devasa yaşamsal sorunu dert etmediler. Zira onların derdi müştereklerimiz olan bu zenginliklere, yani sömürülen toprağa, suya, yaşam alanlarına ‘yerli ve milli servet’ diyerek bir avuç sermaye sahibine çitletmekti” sözlerine yer verildi.