Merhaba değerli okuyucular, her yıl “Dünya Kadınlar Günü” sebebiyle, kadınların problemleri bir kez daha masaya yatırılır. Ülkemizde kadınlarla ilgili problemlerin en önde sayılanları ise kadın cinayetleri, töre cinayetleri, kadına yönelik şiddet (fiziksel ve psikolojik) ve kadınların, toplumun en az eğitim alan kesimini oluşturması idi. Bu problemleri, çalışan kadınların bazılarının hem ev işleri, çocuk bakımı hem de iş hayatının zorluklarıyla başa çıkmak zorunda olması, bütçede söz sahibi olamaması gibi problemler takip etmektedir.
Aslında kadının problemi, toplumun problemi demektir. Kadınla ilgili hiçbir problemi, erkeklerin problemlerinden ayıramayız. Çünkü; pek çok vakadan biliyoruz ki; kadının şiddet görmesi demek, kadının gördüğü şiddeti kendi öz çocuğuna yansıtması demektir. Kadının ezilmesi demek, ileride kayınvalide olduğu zaman kendi geliniyle uzlaşmakta zorluk çekmesi demektir. Şiddet gören kadının ruh ve beden sağlığı bozulur. Eş ve anne olan kadının ruh sağlığının bozulması hem çocukların, hem de bütün ailenin ruhsal dengesini, erkeklerin iş verimini ve çocukların da başarısını olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır. Kadının eğitim görmemesi, çocuklarına da yeterli eğitim verememesi demektir.
Aslında kadının problemi, toplumun problemi demektir. Kadınla ilgili hiçbir problemi, erkeklerin problemlerinden ayıramayız. Çünkü; pek çok vakadan biliyoruz ki; kadının şiddet görmesi demek, kadının gördüğü şiddeti kendi öz çocuğuna yansıtması demektir. Kadının ezilmesi demek, ileride kayınvalide olduğu zaman kendi geliniyle uzlaşmakta zorluk çekmesi demektir. Şiddet gören kadının ruh ve beden sağlığı bozulur. Eş ve anne olan kadının ruh sağlığının bozulması hem çocukların, hem de bütün ailenin ruhsal dengesini, erkeklerin iş verimini ve çocukların da başarısını olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır. Kadının eğitim görmemesi, çocuklarına da yeterli eğitim verememesi demektir.
Fiziksel ve psikolojik şiddet bir kadının maruz kalacağı en önemli sorunudur. Kadınların sadece eğitim almayanlarının değil ,eğitimli olanlarının da şiddet görmesi bu problemin sadece Türkiye’de değil dünyanın gelişmiş olarak bilinen ülkelerinde de görülüyor olması meselenin “güçlü olanın zayıfı ezmesi” olduğu anlamına geliyor. Kadının eğitim hakkından, iş hayatından, yeterli gelirden mahrum olması, aile içi sorumlulukların adil bir şekilde paylaşılmaması gibi problemler ise ahlaki eğitim eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Evlilik danışmanlığı ve eğitimle ya da psikoterapi yöntemleriyle şiddetin önlendiği hatta ortadan kalktığı ve kişisel anlamda da gelişim sağlanabileceği bilinmektedir. Bununla beraber ahlaki eğitimin en güçlü şekilde verilebileceği yer ise ailedir.
Namus cinayetlerine baktığımızda ise, bütün bunların ahlaki dejenerasyondan ve psikolojik rahatsızlıklardan kaynaklandığını görebiliriz. Namusla ilgili dedikodularda, haksız suçlamalarda ve hatta iftiralarda erkekler kadar kadınların da rolü vardır.
Din ise güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiştir. Yapılan haksızlıkların çoğu ise din adına ya da gelenekler adına yapılmaktadır. Kadın da erkek de kendi ailelerin de gördükleri psikolojik örüntüye (duygu ve davranış biçimleri ) göre hareket etmektedir.
Toplumda yaşayan bireyler olarak da hepimize düşen görev; ailelerimizden gelen kalıplaşmış ön yargıların değişmesi için gereken bilincin kazanılmasına katkıda bulunmaktır. Aile eğitimi ve psikolojik destek bu anlamda çok gereklidir. Zira şiddet uygulayanlar da şiddete boyun eğenler de bu desteğe ihtiyaç duymaktadır.
Sevgiyle kalın.