Hepimizin hayatında keşkeleri de olmuştur iyi kileri de. "Ben asla keşke demedim / demem" diyen yanılıyordur bana göre. Hayat yarısı dolu bir bardak gibidir. Bu bardağa bakınca suyu görmemek, ya da boş olan kısmını görmemek mümkün mü?
Yaşadığımız sürece küçüklü büyüklü ‘’keşke’’lerimiz de ‘’iyi ki’’ lerimiz de olacaktır. Asıl olan hangisinin peşine takılıp yol aldığımızdır.
Eskiden keşke ile başlayıp keşke ile biten cümleler kurup sorgulardım geçmişimi. "İyi kilerim ne kadar da az! "derdim. Oysa aslında böyle olmadığını, ‘’iyi ki’’lerime haksızlık ettiğimi, ‘’keşke’’lerimin yerine "iyi ki’’lerim koyabildiğimde onlara daha çok sarıldığımda anladım.
Keşkeler yaşanmamışlıktır ya da yarım kalmışlıktır. Bu yüzden üzer bizi, yıpratır, yorar. Daha doymamışken sofranın önümüzden toplanması gibi, sevdiğin bir kitabı yarım bırakmak gibi. Aklımızdakilerle, gözümüzdekilerle göçüp gitmektir.
Her keşkenin yerine iyi ki konulmaz dediğinizi duyuyor gibiyim. Mesela ‘’keşke o gün gitmesine izin vermeseydim. Keşke sağlığım yerinde olsaydı’’... Böyle yokluklarda “iyi ki” bize yardımcı olamaz elbette. Bu yüzden yanımızda olan sevdiklerimize ve sağlığımıza sık sık şükretmeliyiz çünkü onların olmadığı gün “keşke”ye mecbur kalırız. Onlar dışındaki şeyler için keşkesiz yolumuza devam edebiliriz diye düşünüyorum.
Sanki yaşımız ilerledikçe kıymık batar gibi, batmaya başlıyor bu keşkeler. Zamanı geri sarmak için çabalayıp duran hayal kırıklıkları, ha bire bize cık cık deyip duruyor. Sanki canını daha çok acıtmak istiyor, kıymığı daha derine batırmak istiyor. “Kararını verdin, bunu seçtin, şimdi bunu yaşayacaksın. Başka türlüsü yok” diyor. Sen de oturup, hayallere dalmaya başlıyorsun. İşte o an keşkeler yarenin oluyor sarılıp duruyorsun onlara.
Bence keşke, bir rüya hali. Uyurgezerlik hali. Kabus hali. Hayattan kopuk bir şey. Akan olaylar zincirinden kopan bir parça. Bir akıl yanılsaması. Mazoşistçe ‘’keşke şöyle yapsaydım, keşke böyle yapsaydım’’ demek hoşumuza gidiyor. Yaşadığımız hayatı avcumuza alıp, ona gözümüz gibi bakmak yerine göz ardı etmek daha kolay geliyor. Başka yolları merak etmek, başka hayatlara özenmek, başka şekilde yaşasaydık sanki cennette olacağımıza inanmak. Yani keşkeleyip durmak.
Halbuki iyi ki öyle mi? İyi ki insana iyi geliyor. İyileştiriyor. İyi ki ile başlayan cümlelerde illa güzel bir şey bulunuyor. ‘’İyi ki oraya gittim, iyi ki onunla konuştum’’. İyi ki ile huzur buluyoruz. Elimizden geleni yapıyoruz. Öbür türlüyü düşünmüyoruz.
Bu yüzden ‘’Keşke’’ cümlelerimizi ‘’iyi ki’’ ile başlayacak şekilde yeniden yazalım. İçimize bir huzur dolsun. Hikâyemiz daha akıcı, gönlümüz daha rahat olsun. Ne dersiniz?
"Keşke" ne kadar korkaksa, "İyi ki" de o denli cesurdur...
Biz de cesur olalım. Acısıyla-tatlısıyla hayatta yaşadığımız her şey bizim için birer tecrübedir. Geçmişe gidip, olumsuz olduğunu düşündüğümüz anlarımızı değiştirmeye gücümüz ve imkânımız olmadığına göre, yaşadıklarımızla barışık olalım ve onları bize ders veren öğretmenler olarak görelim.
Zamanın her anı değerlidir, ama bu söz geçmiş zaman için pek geçerli değildir. Geride bıraktığımız zaman ne altındır, ne gümüştür, ne de başka herhangi bir değerli taştır. Eğer öyle olsaydı, parası olan bastırırdı parayı, satın alırdı geçmişi ya da gelecek zamanı. Oysaki ne kadar zengin olursak olalım, geçen zamanı geri getirmemiz mümkün değildir. İşte bu yüzden içinde bulunduğumuz an bizim için çok daha kıymetlidir ve iyi ki ile başlayan cümlelerin temeli şimdiki zamanda atılır.
Bu hayatı bir daha yaşama şansımız yok. Bu nedenle, keşkelerin esiri olup hayata küserek yaşamayalım. Bunun yerine "iyi ki"lere sarılalım. "İyi ki şimdi tekrar o hatayı yapmadan ve "keşke" demeden yoluma devam edebiliyorum" diyelim.
"Keşke"leriniz, "iyi ki"lerinizden çoksa eğer, telafi için elinizi çabuk tutun. Ölmeden önce, "keşke"lerinizi telafi etmenin çaresine bakın. Dedim ya keşkeler yıpratır, iyikiler ümitlendirir. Ümitlerinize sarılın. Cesur olun.