Değişimde geleceğin tarihi

Emrullah BİLGİN - Değişim

Dünya üzerinde bilinen savunma duvarlarını dahi kaldıran, sınır tanımayan pazar ekonomileri, uluslararası tröstler (bir sanayi dalının, bir ortaklar grubunun eline geçmesiyle gerçekleşen tekelciliğin gelişmiş bir biçimi) günümüzde ekonomik imparatorluklar kurma eğilimindedirler. Bu anlayış ulusal ve uluslararası bilinen ticari kurallardan uzak ve bu kuralları değiştiren, sadece kazanmaya dayalı planların uygulanmasından doğan ekonomik tehditler sonucu uluslararası mafyaları doğurmuştur.
Hiper imparatorluğun başladığı esnada;
Dünya insanın geçmişte yaşadığı Venedik korsanları, Rodos şövalyeleri gibi yöntemleri değişmiş korsan dediğimiz gangster teröristler ve mafyanın sayısı çok daha artmış ve daha güçlü bir konuma gelmiş olacaklardır. Günümüzde bile istihbari çatışmalarda Rus, ABD vs. kaynaklı mafyaların ortaya çıktığı ve ekonomik savaşlarla iç içe olan istihbarat savaşlarında bu mafyaların da kullanıldığı bilinmektedir. Bu mafyalar; gelecekte güçlerini arttırarak, yer ve kaynakları bile belli olmayan uluslararası düzeyde ülke ekonomilerini teslim almış konumda olacaklardır. Hiper imparatorluk geliştikçe, korsanlar güç kazanmaya ve sayıca büyümeye devam edeceklerdir. Bazı korsanlar, günümüzde Somali’de şahit olduğumuz gibi; bölgelerini, limanlarını, boru hatlarını, vs kontrol eden savaş güçlerinin avucunda olacaklardır. Şehirler o denli hızlı genişliyor ve büyüyor ki zaman içinde onlar da hiçbir polis ya da askeri gücün müdahale edemeyeceği birer korsan haline geleceklerdir. Mafya, uyuşturucu trafiği, beyaz kadın trafiği vb. gibi şeylerle uğraşan korsanlar, coğrafya gözetmeksizin kendilerini bir ülke misali korumak için para toplayıp, ticaret yapıp silahlanacaklardır. Karşılarına çıkacak olan polislere, hâkimlere, politikacılara vs. zarar verir hale geleceklerdir. Hipergöçmenler (kimyager, entelektüel, muhasebeci, mühendis vs.) onların tarafına geçmeye ve dünyanın yok oluşunda rol almaya başlayacaklardır.

El-Kaide’de şahit olduğumuz gibi bazı dini ya da politik gruplar da askeri açıdan güçlenerek bazı ülkelerin kontrolünü ele geçirmeye çalışacaklardır. Bunun gibi çeşitli korsan şekilleri ile de karşılaşacağız. Bu güçlerden kimileri demokrasiye karşı olacak kimileri politik eğilimleri yönlendirecektir. Tüm bunlara karşı koyabilmek açısından uluslar, her geçen gün daha büyük bir askeri güce ya da polis kuvvetine yani sayıları gittikçe azalan, hayatlarını ortaya koyabilecek insanlara ihtiyaç duyacaklardır. Paralı güvenlik güçlerine yönelik şirketlerin sayısı artacaktır ve zamanla tüm güvenlik hizmetlerini yerine getireceklerdir. Bu kuruluşlardan kimileri yakın geçmişte Nikaragua’da, Vietnam’da olduğu gibi barışı korumak adı altında, bu gün Suriye’de, Irakta demokrasiyi getirmek ve barışı sağlamak, kimileri bazı ülkeler tarafından uzaktan savaşmak vs. amaçlı görevlendirileceklerdir. Bunların bazıları savaş kanunlarına uymayı empoze eden iyi hal kurallarına, bazıları Cenevre Konvansiyonuna uyacak, bir kısım ise hiçbir kuralı kabul etmeyecektir.
Daha sonra insanlar Amerika’ya ardından da ticari düzene karşı tepki göstermeye başlayacaklar ve bu tepki de ilerde laik öfkeye dönüşecektir. Bu da 70-100 milyon Kızılderili’yi katlederek, medeni! Avrupalılardan oluşan, 13 kolonin bir araya gelip kurdukları Amerika Birleşik Devletleri’ne ve ticari düzene karşı kritik koalisyonlar oluşturacaktır.  Zamanla, dinler gerek politik alanda, gerek sosyal alanlarda günümüzdekinden daha büyük rol oynayacaklardır ve hatta bazı kiliseler yokluk yaşayan insanları etki altına alacak olan finansal, askeri ve politik güçler haline gelecektir. Avrupa Hristiyan kiliselerinin kapitalizme karşı çıkışına ve dini değerlerin siyasi bir şekle bürünüşüne şahit olacağız. Zaman içinde sağcı partiler dini unsurları İslamiyet’e karşı daha çok kullanır hale geleceklerdir. Hristiyanların sayısı, Müslümanlardan daha fazla üstelik Müslüman Ülkeler ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan dünyanın az gelişmiş ülkeleri arasında yer almaktadır. Ancak bazıları doğal zenginlikleri nedeniyle dünyanın en zengin ülkeleri arasındadır.
Mevcut nüfus artış hızları ile 2000’li yılların yarısına kadar ve hatta hesaplara göre ilk çeyreğine kadar dünya üzerinde Müslüman sayısı 1,8-2 milyara ulaşacak, bu durumda Müslüman sayısı Hıristiyan sayısını geçecektir. Zaten bazılarına göre İslamiyet tüm dünyaya yayılacaktır. Asya’da bu din savaşlarında rol alacaktır. Zira Asya’da bulunan ülkeler Hinduizm, Budizm vs. adına savaş vermezler ise tüm Asya ülkelerinde İslamiyet hüküm sürecektir.

Hiper çatışma Silahları
Önümüzdeki 50 yıl içinde, ordular, sivil pazarda kullanılmadan önce kendileri için yeni teknolojiler geliştirecektir. Zira polis ya da savunma ihtiyaçları için hükümetler hiper gözetim ve oto-gözetim teknolojilerini finanse edeceklerdir. Geleceğe ait bu silahlar gözetim temeli üzerine oluşturulacaklardır. Bu yöndeki gelişmelere karşın elektronik ortamda e-bombalar ile bir ordunun iletişim ağını çökertme noktasına gelenler dahi olacaktır. Yeni silahlar nükleer silahlar gibi konvansiyonel olmayanlara kıyasla daha çok kullanılır hale gelecektir. Buna rağmen anlaşmaların hak tanıdığı, BM’lerde vetocu beş büyük güç günümüzde de olduğu gibi nükleer silah bulundurabilecek ve hatta aralarından kimileri nükleer taktik silahlarını, kısa menzilli olmak kaydıyla, kullanma haklarını koruyacaklardır.
Zamanla İran, Mısır, Türkiye, Brezilya vs. gibi birçok ülke nükleer silah bulundurmaya başlayacaktır. Bu ülkelere ek olarak çeşitli ülkeler de enerji sıkıntısı nedeniyle nükleer enerji santralleri ile donanacaktır. Zaman içinde kimyasal, biyolojik, bakteriyolojik, elektronik ve nano teknolojik silahlar da karşımıza çıkacaktır. Kimyasal silahlar iz bırakmadan önemli konumdaki kişileri öldürebilecek, Covit-19’la başlayan yeni toplu salgın hastalıklar isteğe göre yayılabilecek; toz tanesi büyüklüğünde nano robotlar düşmanın vücuduna nüfuz edebilecek; denemeleri de başlatılmış olan klonlama ile hayvanlardan canlı bomba yaratılabilecektir.

Bu silahlar bilim adamı ve Sosyolog Jacques ATTALİ’ye göre sadece güçlü ülkelerin laboratuvarları tarafından değil, aynı zamanda ‘sirkşirketler’ tarafından da üretilecektir ve devlet olmayanlarda, yani uluslar, topluluklar, korsanlar da bu silahlara erişebilecektir. Dünya devletlerine ilave korsan devletler yani terör devletleri de olacaktır. Örneğin yakın bir gelecekte 400 dolara basit bir şekilde bir e-bomba üretmek mümkün olacaktır. İşte bu gelişmeler sonucu insanoğlunu yine ancak insanoğlu koruyabilecek ve kurtarabilecektir. Dünyada süregelen dini ve etnik çatışmalar, yerini ekonomik çatışmalara bırakırken, Ticari sınırların kalktığı Amerika’nın dahi Rusya’dan silah ve mühimmat alabildiği bu pazar ortamında;
Türkiye bu durumda halkı adına dışarıya karşı birlik ve beraberlik içinde bir bütün olarak görünmelidir. Bunun içinde güçlü ve sağlam duruş sergilemeli, sınırlarını korumalı, ulu önderinin de hitabesinde belirttiği gibi müstevlilere fırsat vermemeli, dış güçlerin oyunlarına gelmemelidir. Bireysel çıkarlara dayalı finansal oyunlara son verilmeli, fahiş kazançlar ve fiyatlara fırsat verilmemelidir. Artık ekonomik kırılganlıkların önüne geçilmeli, ülke insanının hayat standardı aşağı yönlü değişmemelidir. Enerjide ve teknolojik ürünler bazında dışa bağımlılıktan kurtulmalıdır. Öncelikle artan nüfusunu besleyebilecek tarım politikaları geliştirmeli ve yüksek teknolojik sanayi ürünleri üretim ve ihracına/satışına önem vermelidir.
Türkiye bu süreçte üretim ayaklarını rehabilite etmelidir, edemezse, dünya sömürü düzeninin bir parçası olmaktan kurtulamayacak ve dünya üzerinde ilk on ülke arasında yer alabilme hedefine ulaşmak oldukça zor olacaktır.
Barış ve sevgi dolu bir gelecek dileğiyle.
Sağlıkla kalın…

İlk yorum yazan siz olun