Dünyada pek az kişi, zaman açısından gelecek yıllara uzanan ve tüm dünyayı içeren bir ilgi alanına sahiptir. Genellikle, bu bilgi ve yeteneğe sahip olanlar dünyada veya ülkelerinde değişim veya farklılık yaratanlar, gelecekteki değişimi görerek insanlara yön veren lider kişilerdir.
Dünyada ki hızlı gelişim, değişim ekonomik model tanımamakta ve kendi sınırlarını aşmaya devam etmektedir.
Kapitalist ve Kominist ekonomik modellerin, model uygulayıcıları tarafından çıkarları doğrultusunda doktrinlerin veya vaat edilen düzenin dışına çıkılması hep tartışılmıştır. Bu tartışmalarda bilinen modellerin dışında ama bu modellerden türeme karma birçok ara ekonomik sistem, sosyalist sistem, klasik sistem, neoklasik sistem, liberal sistem gibi modeller ileri sürülmüş, bazı ülkelerde ekonomik model olarak da uygulanmıştır. Ama bu modellerin hepsi insan odaklı olarak tanıtılmasına rağmen çıkar siyasetlerine dayandırılması nedeniyle insan odaklı olmaktan uzaklaşmış ve vaat edilen düzeyde uygulanamamıştır.
Dünya modeli, özellikle hızlanan sanayileşme, hızlı nüfus artışı, yaygın kötü ve dengesiz beslenme, yenilenemeyecek kaynakların tükenmesi ve çevre bozulması olmak üzere, dünya çapında önem taşıyan özellikle bu toplumsal eğilimlerle ilgili, üniversitelerde ve sosyal araştırma kuruluşlarında, Türkiye de, Avrupa ve Amerika’da veya diğer ülkelerde bir çok tez ve araştırma mevcuttur ve yayınlanmıştır.
Bu tür eğilimlerin kısa sürede tespitinin doğru sonuç veremeyebileceği gibi geçici sosyo ekonomik olgular, iç çatışmalar ve savaşlar nedeniyle sonuç saptırıcı olabiliyor, diğer bir yönden de birbirleriyle bağlantılı olabiliyor, gelişmeleri ay veya yıl gibi kısa dönemde değil de, on yıl ya da yüz yıl gibi uzun dönemler içinde ölçülmesi gerekmektedir. Kurulan modelle, bu gelişmelerin nedenleri, aralarındaki ilişkileri ve gelecek yüzyıl sonuna dek doğuracakları sonuçların ortaya konulması gerekmektedir.
Prof. Dr. Dennis Meadows ve ekibince bu yönde yapılan bir araştırmaya göre;
1. Dünya nüfusunda, sanayileşmede, çevre kirlenmesinde, gıda üretiminde ve doğal kaynakların tüketilmesinde bugünkü büyüme eğilimi süregelecek olursa, gezegenimizde ekonomik büyüme gelecek yüzyıl içinde sınırına dayanacaktır. Olasılığı en fazla olan sonuç gerek nüfusta gerekse sınai kapasitede oldukça ani ve kontrol altına alınmayan bir düşüşün ortaya çıkmasıdır.
2. Kaynakların tükenmesine sebep olan doğrusal ekonomi modelleri değiştirilerek ekolojik ve ekonomik bir denge kurma olanağı sağlanacaktır. Dünya çapında bir denge, dünya yüzeyindeki her bireyin temel maddi ihtiyaçlarına doyumunu sağlayacak ve her bireyin beşeri potansiyelini geliştirmesi için eşit fırsata sahip olmasına olanak verebilecek nitelikte olmasıdır. (International Economic Researches and Financial Markets Congress (IEFRM) Uluslararası Ekonomi Araştırmaları ve Finansal Piyasalar Kongresi 7-8-9 November 2019 – Gaziantep)
3. İnsanlar, birinci sonuç yerine ikinci sonucu elde etmek için çaba harcamaya karar vermeleri halinde ne kadar çabuk harekete geçerlerse başarı olasılıkları o ölçüde artacaktır. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde sistemlerin dinamik davranışlarını anlayabilmek amacı ile bir yöntem geliştirilmiştir. Bu yönteme ‘sistem dinamiği’ adı verilmektedir. Bu yöntem herhangi bir sistemin yapısının en az bu yapıyı oluşturan öğeleri kadar önemli olduğunun bilinmesi ve kabul edilmesi esasına dayanmaktadır. Tanımlanan dünya modeli, bir sistem dinamiği modelidir.
Dinamik model kurma teorisi, üstel olarak büyüyen miktarlar için, şu ya da bu nedenle, olumlu bir geri besleme halkasının söz konusu olacağına işaret etmektedir. Olumlu geri besleme halkasına, bazen, “kısır döngü” adı da verilmektedir. Herkesçe bilinen bir örnek, ücret-fiyat kısır döngüsüdür.
Ücretlerin artması fiyatların artmasına, fiyatların artması ise, giderek ücretlerin artmasına yol açar ve bu gidiş böylece sürer. Olumlu geri besleme halkasında, halkanın herhangi bir öğesinde meydana gelecek bir artış, başlangıçta değişmeye konu olan ilk öğenin daha da artması ile sonuçlanacak bir değişme dizisi başlatır ve kapalı bir neden sonuç ilişkisi oluşturur.
Türkiye’de faiz-enflasyon neden sonuç ilişkisi tartışıla dursun, BM Ticaret ve kalkınma konferansı (UNCTAD) resesyon yaratmadan daha yüksek faiz oranları ile fiyatları aşağıya çekebilmeye dair her hangi bir düşüncenin ihtiyatsız bir kumar olduğunu belirtmiştir.
BM ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) gibi gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının faizleri artırmaya devam etmesinin küresel ekonomiyi resesyona ve ardından uzun süreli durgunluğa itme riski taşıdığını bildirmiştir.
Sonuç olarak gelişmiş ekonomilerdeki hızlı faiz artışları ve mali sıkılaşmanın, Kovid-19 salgını ve Ukrayna'daki savaştan kaynaklı ardı ardına gelen krizlerle birleşerek hali hazırda küresel ekonomideki yavaşlamayı gerilemeye dönüştürdüğü ve ekonomide istenen "yumuşak inişin" olası görünmediği olumlu bir durum olarak değerlendirilemez. Gelişmiş ekonomilerdeki para ve maliye politikası hamlelerinin dünyayı küresel resesyona ve uzun süreli durgunluğa itme riskini taşıdığına dikkat çekilmektedir.
Bu durum; 2008'deki mali krizden ve 2020'deki Kovid-19 şokundan daha kötü zarar verme riski olduğu, uluslararası uzmanlar ve kuruluşların ortak görüştür.
Emeğin değerinin nüfusla ters orantılı olarak değer kazandığı bir dünyada, dünden gelen çarpık ekonomik sistemler nedeniyle gelirde azalmalar, bu az gelirin, artan nüfusla dengesiz paylaşımı, dün olduğu gibi bu günde insanoğlunun yaşam standartlarını aşağıya çekmesi en önemli sorunudur.
Bu sarmaldan kurtulmak ve refah düzeyini yükselmek için üretimi artırmak; üretimi artırmak için üretimi/üretim araçlarını desteklemek, tüketimi azaltmak; tüketimi azaltmak için nüfusu kontrol altına almak, tüketim yöntemlerini değiştirerek ara ve alternatif ürünler koymak, gelir dağılımını dengeli bir biçimde yürütmek olabileceği ekonomi çevrelerince kabul görmektedir.
Dünyada ve Türkiye de ki bu değişimde; ekolojik ve ekonomik dengelerin kurulamaması, krizler, savaşlar ve toplumsal çalkantılarında etkisiyle hayat standartlarının istenilen ve beklenen düzeyde sağlanamaması sonucu yokluklar, açlıklar, sefalet ve göçler gibi unsurlarla karşı karşıya kalan insanoğlu olumsuz yöndeki bu değişime bir süre daha katlanmak zorunda kalabilir.
Mutlu ve huzurlu bir gelecek dileğiyle…