Gelecekte değişimin tarihi

Emrullah BİLGİN - Değişim

Dünya yakın geçmişte iki kutuplu bir yapıya sahipken S.S.C.B’nin yani Rusya’nın bağımsız devletler topluluğuna dönüşmesi ile yeni bir dünya düzeni ortaya çıkmıştır.

Bu anlamda NATO, Varşova Paktını zayıflatıp ayrıştırarak yenidünya düzenin oluşmasında başarılı görülebilir. Bu sosyoekonomik düzen değişikliği dünyayı tek kutuplu hale getirmiş gibi görünse de Avrupa Birliği, Çin, İngiltere ve Fransa - Almanya gibi ülkelerle çok uluslu, çok kutuplu bir düzen oluştuğunu göstermektedir.

Ancak teknolojik yeniliklere açık ve yenilikleri uygulama alanı olarak ekonomi, insan yapısı ve pazar açısından diğer gelişmiş ülkelere göre daha uygun ve önde görülen ABD, bilim ve teknoloji sınıfının lideri olmaya yakın gelecekte de devam edeceğe benzemektedir.

Bilim adamı Jacques ATTALİ’ye göre Amerika Birleşik Devletleri, elektronik, nükleer, kimyasal vs. gibi tüm alanlarda çalışmalarına devam edecek ve yüksek maliyetli çeşitli teknolojileri kullanacak olan yeni bir Amerikan Askeri Birlik ‘Future Combat System’ (gelecekteki savaş sistemi) çok yakın bir gelecekte yine ABD tarafından oluşturulacağını belirtmektedir.

Çin, Hindistan ve hatta Japonya ile Rusya askeri bütçelerini en azından Fransızların ya da İngilizlerin seviyesine gelecek şekilde arttıracaklardır. Artacak olan giderleri paylaşmak amaçlı birçok ulus mevcutlarının bir kısmını birleştirerek korsanlara ve ticari düzenin düşmanlarına karşı bir birlik oluşturacaklardır. Sonraki yıllarda da bu birlik, ticari düzene hükmedemediğini görüp çok merkezli düzene geçip strateji değiştirip dünyanın kalanı ile ilgilenmeyi bırakacaktır. Korsanlara karşı kendilerini korumak amaçlı o denli büyük önlemler alacaklardır ki, bizleri de bu ülkelere seyahat ederken detaylı kişisel bilgiler vermek durumunda bırakacaklardır. İşte bu günlerde bile gündem oluşturan çip uygulamalarını daha etkin olarak ortaya koyacaklardır.

Avrupa ve başka yerlerde kimileri, askeri bütçelerini kısıp, silahsızlanıp, düşman ile işbirliği yapıp savunmayı kabullenmeyeceklerdir. Böylece nükleerden arınmış farklı düzende devletler doğacaktır. Bunun dışında savaşı önlemek amaçlı pazar demokrasileri barışı, ileride düşmanları konumuna gelme olasılığı olanlara yayacaktır. Günümüzde ve gelecekte özgür bir şekilde pazar demokrasilerinde yaşamak isteyenler; karşılarında, açıkça kendilerini yok etmek istediklerini ifade eden karşıt grupların varlığını kabul etmeyecektir.

Hiçbir ülkenin hedefi günümüzdeki şekilde kalmayacaktır; Kore’nin silahları Japonya’ya doğrultulmuşken günün birinde Amerika ve Çin’e yöneltilecektir. Taleban’ın Afganistan’a, Hizbullah’ın yani İran’ınkiler bugün İsrail’e yöneltilmişken yarın Kahire, Riyad, Cezayir, Tunus, Casablanka, İstanbul, Roma ardından Madrid, Londra ve Paris’e yönelecektir. Demokrasiler bu tehditlerin karşısında önleyici önlemler alıp güçlü durup karşı tarafı sindirmelidir. Korsanlara karşı caydırma hareketlerinden netice almak olanaksızdır zira toprakları yoktur, onları kendilerine toprak vererek sakinleştirmek ise imkânsızdır. Mafyayı Kolombiya ile Afganistan’ın kontrolü tatmin etmeyecektir, kökten İslamiyetçiler İsrail’inyok olmasını, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’tan ya da Suudi Arabistan’dan çekilmesini yeterli bulmayacaktır vs.

Birlik bu sorunu önlemek amaçlı kitlesel imha silahlarına başvurmamalıdır zira dış politikasını insan hakları üzerine kurup bunu ihlal etmemesi gerekir. Bunların dışında dünyanın asıl karşılaşacağı savaş, suyun ve petrolün kıtlık savaşıdır. Geçmişte nasıl karbon ve demir için savaş yapıldıysa bu günde su, petrol gibi ender bulunan diğer hammaddeler için savaş yapılacak ve bu savaşlar devam edecektir. Petrolün fiyatı gün geçtikçe artacak ve en çok petrol tüketimi yapan ülke olarak Amerika Birleşik Devletleri, Suudi Arabistan’ı ve Irak’ı kontrol etmeye devam edecektir. İran da Amerika Birleşik Devletleri’nin bu kontrolüne zaman içinde girecektir. ABD hem İran’ı hem de Çin’i takip etmek amaçlı Asya’daki mevcudiyetini sürdürecektir, Meksika körfezini hiç olmadığı kadar sıkı kontrole alacak ve bunların hepsi Çin ile Rusya, Amerika ile Çin, Türkiye ile İran arasında olası anlaşmazlıklara neden olacaktır.

İçme suyu da gelecekte çeşitli savaşlara neden olabilir. Dünya’nın üçüncü yeraltı içme suyu kaynağı Guarani, Brezilya, Arjantin, Paraguay ve Uruguay arasında tartışma unsurudur. Hindistan’ın kendi topraklarında doğan suyu kontrol etme talebi, Türkiye’nin Fırat ile Dicle’yi kontrol etme projesi, ilgili ülkeleri telaşlandıracaktır, ya da Nil nehrinden yararlanan 10 ülke gibi birçok ülke su sıkıntısı arttıkça aralarında anlaşmazlıklar yaşayacaktır. Sibirya, Fas, Cezayir, Güney İspanya, ilerde iklim değişmesiyle uğruna savaşılacak topraklar haline gelebilir. Birçok ülke sınır komşusuyla savaşacak, kimileri komşusunu ortadan kaldırmaya kalkışacaktır. Kısacası demokrasi ile birlikte uluslararasında yeni çatışmalara zamanla şahit olacağız. Uluslar, aralarındaki sorunları sükûnet içinde çözemezlerse sivil savaşlar ve ardından yeni devlet oluşturmaları ile kendimizi karşı karşıya bulabiliriz.

Bu tür anlaşmazlıklar Kongo’da, Rusya’da, Orta Asya’da, Hırvatistan, Ermenistan, Türkiye ve İran arasında ya da gelişmiş ülkelerin çeşitli grupları arasında da yaşanabilir. İran; Pakistan, Çin sınırından Filistin’e kadar olan bölgeyi kontrol altına alabilmek için; Nijerya, komşularının hammaddelerini yönetebilmek için Kazakistan, Türkçe dilini kullanan bölgelerin tamamını kontrol edebilmek için Rusya, İslamiyet’ten ve Çin’den kendini koruyabilmek için Çin, Taiwan’ı geri alabilmek Kazakistan’ı kontrol etmek ve Sibirya’yı alabilmek için ABD ise Taiwan’ı, İsrail’i ya da Avrupa’yı korumak için vs. savaşa girebilirler. Türkiye ile Yunanistan’da, Amerika ile Meksika’da tanık olduğumuz ve anlam veremediğimiz kadar hırslı olan çatışmalar, günün birinde bu ülkelerden biri diktatör olursa, tekrar gündeme gelecektir. Eskiden beri korsanlar yerleşik düzendekilere para ve güç uğruna saldırırlar ve denizdeki hükümleri ile yerleşik düzendekilerin iletişim kurmalarına mani olurlar; gelecekte ise korsanlar hareket eden her şeyi (uçak, kamyon, tren, gemi vs..) hedef alır hale geleceklerdir.

Ticareti durdurmak, turizmi, iletişimi, sirkülasyonu sonlandırmak amaçlı korsanlar yerleşik düzende yaşayanları beklemedikleri anda vurup sindireceklerdir. Bunun için modern şirketlerin tüm silahlarını kullanmaktan çekinmeyerek bizleri çok acı sahnelerle karşı karşıya bırakacaklardır.

Çok merkezli dünyanın başlıca güçleri bu yaşanacaklara karşı koymaya çalışacaktır. Hiper çatışmalar o kadar yayılacak ki kuzey ülkeleri güney ülkeleri ile İslam ismini kullanan teröristler uyuşturucu kartelleri ile birleşecek ve aynı anda sıcak ya da soğuk; özel ya da devlete değin savaşlar yaşanacaktır.

Savaş kurallarına saygı gösterilmeyecektir. Günün birinde tüm bu çatışma kaynakları tek bir savaşta birleştiği takdirde ya da petrol, su, din, demografi çatışmaların başrol oyuncularının karşı karşıya geldiği Meksika, Tayvan ya da Ortadoğu’da hiper çatışma ile karşılaşılabilir.

Dünya kimilerinin toprak, kimilerinin para ve özgürlük için çarpıştığı bir savaş meydanına dönüşecektir. Bu büyük savaşlar dünyayı derinden sarsacak 1. ve 2. dünya savaşlarından daha tehlikeli ve daha şiddetli olacaktır. Çünkü dünya artan nüfusunu beslemekte zorlanacak, belki de bazı dünya ülkeleri nüfus azaltmalarına veya nüfus transformasyonuna göz yumacak ve nükleer silahları bile kullanabilecektir.

Bu politikaları kışkırtan, savunan iktidar heveslisi demokratik politikacılar günümüzde bile az olmamakla birlikte, gelecek yıllarda daha sert, daha kararlı ve insanları daha kolay yönlendirici diktatör politikacılar türeyecektir.

Hatta süper güçlerin işlerine yaradığı sürece destek de bulacaklardır. Kimileri için doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına ulaşmada, ABD ve AB politikalarına rağmen, Rusya’nın sıcak denilere ulaşma politikaları, Karadeniz’den komşusu Türkiye’nin Karadeniz enerji havzalarını kullanımına sessiz kalması karşılığında, doğu Akdeniz yani sıcak denizlere inme isteği, Rusya’nın Türkiye ile birlikte hareket etme politikaları bu enerji ve su savaşlarının bir parçası olabilecektir.

Türkiye doğu Akdeniz politikalarından vazgeçmeyecek, ancak iki savaş arasında kalmadan elindeki askeri güç, ivedilikle hayata geçireceği nükleer enerji ile nükleer silah oluşumları ve diğer argümanlarla kendini korumaya yönelik politikalar oluşturabilmelidir. Türkiye bu savaşların ortasında kalmak yerine, güçlenerek farklı siyasi ve sosyal politika uygulamaları ile kendini uzak tutmayı başarmalıdır. Türk ve dünya insanının yeni savaşlardan uzakta, barış dolu geleceğe doğru yol alması, Türkiye’nin kendi kendine yeten ülkeler arasında yer alması tek umudumuz olacaktır.

Barış dolu nice mutlu yıllar dileğiyle…

İlk yorum yazan siz olun