Son haftaların en popüler konusu ticaret savaşları. Ne de olsa global ekonominin kaptan köşkünde oturan Amerika'nın başkanı en büyük ticari partnerine seçim vaatlerinin gereği bir takım yaptırım kararları uygulamakta kararlı. Bunu büyük bir gösteri ile imzaladığı kararnamelerle ortaya koydu. İlk bir kaç gün bunu umursamayan dünya ekonomisi Çin'den gelen açıklamalarla ne oluyor demeye başlarken gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerde yansımaları görülmeye başlandı. Ekonomi hakikaten enteresan bir alan. Bazen öğrendiğiniz teoriler iş hayatında çöp oluyor bazen algılarla gerçekler birbirini tutmuyor.
Amerika Çin'i fikri mülkiyet haklarını ihlal etmek ve haksız rekabet oluşturmakla suçlayarak bu ülkeden ithal edilen yaklaşık bin 300 ürüne ek gümrük vergisi koydu. Bunu bir de ulusal güvenlik meselesi olarak yaptı. Bunu Çin'in Amerika menşeili 128 ürüne ek vergi koyması takip etti. Karşılıklı havada uçuşan listeler sonucunda ise borsalarda düşüşler, kurlarda olumsuz hareketler emtia fiyatlarında gelgitler yaşanmaya başladı.
Hani belki unuttuğumuz küresel felaket senaryoları tekrar yazılıp çizilmeye başlandı. Oysa ne güzel bütün borsalar aylardır soluksuz yukarı çıkıyor, gelişmekte olan ülkelere para yağmaya devam ediyor, büyük fonlar tarihi kazançlar yazıyorlardı. Sayın Trump gibi uluslararası yatırımları olan ticareti bilen birinin ateşlediği bu fitilin hangi sonuçlara sebep olacağını bilmemesi ihtimali var mıdır?
Seçildiği günden bu yana iç siyasetin yorduğu başkan seçmenin algısı doğrultusunda bir karar verdi. 2008 sonrası tüm dünyanın küreselleşmeden kaçındığı ve daha muhafazakar söylemler ve korumacı modeller üzerinde durduğunu unutmayalım. Amerikan halkında yaşanan ekonomik problemlerin ana kaynağı olarak daha ucuza ülkeye getirilen Çin malları algısı var. 2017 de 570 milyar $ açık vermiş bir dış ticaret dengesinden bahsediyoruz.
Bu açığın yüzde 85'i Çin, Kanada, Avrupa Birliği, Meksika ve Japonya'dan yapılan ithalatlardan kaynaklanıyor. Oysa 1970'lere kadar ticaret fazlası veren bu miktarı dünyanın aç bölgelerine göndererek onların büyütürken kendi ticari mallarını yeni pazarlar bulan bir Amerika vardı. Sonrasında dünyada oluşan sermaye ve tasarruf fazlalığı daralan pazarlar Amerika için yeni bir fırsat oluşturdu. Amerika tüm dünyanın tasarruf fazlasını kendine çekerken bozulan dış ticaret dengesini umursamadı.
Gelişen ülkeler ihracat ile büyürken Amerika küresel ticaretin merkezi olmuş yani her durumda kazanan olmuştu. Bu günün dünyası ise çok farklı. Global hale gelen tedarik zincirleri sonucu rakibinize karşı aldığınız önlem size geri dönüyor. Mesela siz Çin den çelik ithalatına vergi koyuyorsunuz böylece Amerikan çelik endüstrisini koruduğunuzu sanıyorsunuz. Çin ise sizden alacağı arazi araçlarına vergi koyarak sizin daha fazla zarar görmenize sebep oluyor. Zaten Amerikan borsalarında bir çok şirketin kararlar sonrası nasıl düştüğüne bakarsak daha şimdiden kim ne kazandı anlarız.
Bazı ekonomistlere göre Çin elinde tuttuğu Amerikan tahvillerinin bir kısmını satmaya kalkarsa bu küresel ekonomi için nükleer bir savaşa eşdeğer etki yaratır. Orta ve uzun vadede bu adımların ülke maliyetlerini artırma potansiyeli taşıdığını herkes biliyor. Ama söyledik, ya algılar ve gerçekler çok farklı Kasımda ara seçimlere hazırlanan Trump Amerikan halkının algılarına oynamayı tercih ederek kuyuya bir taş attı. Şimdi oturup seyredeceğiz bu taşı kaç kişi çıkaracak.