Amerika'nın Seçimi

Erdal Küçükşehir

Amerikan halkı seçimini yaptı ve 45. Başkan olarak Donald Trump’u seçti. Seçim sonuçları henüz netleşmemişken kapanan Japonya piyasalarında başlayan deprem tüm dünyayı etkisi altına aldı. Söz konusu ülke Amerika olunca tüm dünyanın ekonomik dengeleri ne yazık ki değişiyor. Bütün kamuoyu medya sermaye desteğine rağmen Amerika’da başkanlığı kaybeden ekonomik sisteminin ta kendisidir. Amerikan ekonomisi iyiye gidiyor algısı bütün dünyaya verilirken Amerikan halkı Trump’ı seçerek ekonomik hayal kırıklıklarını sandığa yansıtmış oldu.

Trump’ın başkanlığı kesinleşince dolar gelişmiş ülke para birimlerine karşı değer kaybederken dış finansman ihtiyacı olan gelişmekte olan ülkelerin para birimleri dolara karşı değer kaybetti. Borsalar ilk tepki sonrası toparlanırken emtia fiyatlarında bir artış yaşandı. İlginç olan Amerikan Borsası’nda beklenen düşüş de gerçekleşmedi. Bu yazıyı yazdığım ana kadar dünyada tahvil piyasaları ve borsalarda kaybedilen para 1 trilyon doları çoktan geçmişti. Tüm dünyada ekonomik parametreleri karıştırmayı başaran Sayın Trump, Amerikan halkına ekonomik olarak neler vaat etmişti hatırlayalım:

1- Birçok dilimden oluşan vergi sistemini 3’e düşürmeyi taahhüt etti. Burada alt gelir grubundan hiç vergi almayacağını söylerken emlak vergilerini tamamen kaldıracağını, ticari vergileri ise % 15 oranında azaltacağını da beyan etti. Karmaşık vergi sisteminden ve özellikle sayfalarca beyanname vermekten bıkmış olan halkta bu vaadin karşılık bulduğu görülüyor. Oluşacak mali açığın ne olacağına dair hiçbir net konuşma yapmadı.

2- Uluslararası ticarette Amerika’nın çıkarlarının önceliği olduğunu bu yüzden Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşması (NAFTA), Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) ve Avrupa Birliği ile sürdürülen ikili ticari görüşmelerin fesh edileceğini söyledi. Geçen haftalarda bahsettiğim korumacı ekonomi modeline bir dönüşü çağrıştıran bu söylemler eyleme dönüşürse sonuçları ne olur kestirmek mümkün değil ancak en büyük kaybı Avrupa ve Çin yaşayacaktır. Çin mallarına koymayı taahhüt ettiği ek gümrük vergilerini koyması durumunda hangi sistematik etkinin ortaya çıkacağı ayrı bir mesele. Özellikle Almanya ve Çin’in elinde bulundurduğu Amerikan varlıklarını düşünürsek bu söylemi Trump herhalde zamana bırakacaktır. Aksi durumda oluşacak kur savaşlarının yaratacağı tahribatı düşünemiyorum.

3- Asgari ücret konusunda Trump bütün seçim kampanyası boyunca nabza göre şerbet verdi. Bir gün asgari ücreti yüksek bulurken diğer konuşmasında bu saat ücretleriyle insanlar nasıl geçiniyor anlamak mümkün değil dedi. Bu konuda ne yapacağı net değil.

4-İşsizlik konusunda % 4,9’larda seyreden seviyenin daha aşağı düşeceğini iddia ediyor. Özellikle teknolojik gelişmeler sonucu işsiz kalanların artacak altyapı yatırımları ve vergilerin düşmesi ile oluşacak yeni yatırımlarda istihdam edileceğini söylüyor. Amerika’da kamu hizmetlerinin (altyapı yollar, köprüler, demiryolları v.b) birçoğunun yıllardır yatırım almadığı bir gerçek. Bu yatırımların hem arz ekonomisini hem de istihdamı olumlu etkileyeceği düşünülebilir. Hatta Amerika’nın üretim artışı ile oluşturacağı büyüme emtia fiyatlarına yansıyacaktır.

5- Fed başkanı için ülkeye yaptıklarından dolayı utanmalı diye açıklama yapan Trump ile beraber 2018 yılında görev süresi sona eren Yellen’in kesin değişeceği söylenebilir. Görev süresi bitimine kadar artık dünya Yellen’i değil Trump’ı dinleyecek. Faiz artırımlarını satın alan piyasalar belirsizlik karşısında ne tepki verecek bilmiyorum. Bir müddet daha aylık Fed tutanaklarında ne diyor diye takip etmeye devam ederken bedelini yine diğer ülke halkları ödeyecek.

Kısaca bunlar Trump’ın Amerikan halkına taahhütleri. Ancak şunu hep ifade ettim 2008 sonrası ne Amerika ne de dünya ekonomisi eskisi gibi olmadı olmayacak. Beklenen büyüme rakamları sadece hayal olarak kalacak. Çünkü dünyanın parasını yönetenler ekonomileri büyütmek için pompaladıkları paranın alt gelir gruplarına ulaşmasını sağlamadılar. Finansal kuruluşları kurtarırken sermayenin kendi arasında dolaşmasına göz yumdular. Her G20 zirvesinde gelir dağılımındaki uçurumun önlenmesi gerektiğini söylediler ama üretime dayalı politikalar yerine emtia borsa faiz üçgeninde dönüp duran başıboş paranın açtığı tahribatı görmediler.

Kapitalizm kendi oluşturduğu bu açmazın içerisinde insanlık onurunu yok ederken popülist politikalar dünyanın yükselen trendi oldu. Sisteme karşı oluşan dip dalgalarını yüzeyde göremeyenler Fransa’da yükselen aşırı sağ akımlar ya da İngiltere’de yapılan referandumun sonucu gibi gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalıyor. Birkaç yıl önce yapılan Yunanistan ve İspanya seçim sonuçlarını nasıl ekonomik iflaslar tayin etmiş ise Amerikan halkı da aynı gerekçelerle sisteme karşı çıktığını söyleyen adayı seçti. Bütün servetini bu sisteme borçlu olan Sayın Başkan söylediklerini yapabilecek mi bilinmez ancak bindik bir alamete inşallah hayırlı bir yere gideriz.

İlk yorum yazan siz olun