Ülkemiz birkaç aydır yaşamakta olduğu ekonomik çalkantı için bir isim bulmakta oldukça zorlanıyor. Çarşı - pazarın olaylara bakışı ile ekonomi çevrelerinin bakışı arasında tabirimi hoş görün “dağlar kadar” fark bulunuyor. Çarşı - pazar diyor ki: “-Kriz var para yok işler kesildi tahsilat yapılamıyor bunlar yetmez gibi düne kadar çok sağlam bilinen insanlar firmalar bir anda kayboluyor ayrıca konkordato diye bir şey icat edildiği için kime güveneceğimizi bilemiyoruz onun için sadece peşin satmaya çalışıyoruz.” Bu günlerde buna benzer söylemleri mutlaka sizlerde duydunuz.
Peki ekonomi çevreleri olaylara nasıl bakıyor? Gerek dış basında gerekse içeride yer alan ekonomik makalelerde veya danışman şirketlerin Türkiye raporlarında ise stagflasyon, resesyon, depresyon, slumpflasyon, enflasyon gibi terimler yer alıyor. Bu terimlere atıfta bulunan yazıların içeriklerine baktığınızda halk tabiri ile “üzerimize tanımlanamayan bir cisim yaklaşıyor” ve önlem almakta epeyce gecikmiş durumdayız.
Bu terimler hangi anlamları ifade ediyor bakalım;
Enflasyon: Herhalde terimler içerisinde hepimizin iyi kötü bilgi sahibi olduğu tek kelime enflasyondur. Uzun yıllar canavar olarak karikatürize ettiğimiz enflasyon mal ve hizmet fiyatlarında ortaya çıkan sürekli artıştır. Birkaç ürünün fiyatının artması enflasyondan bahsetmek için söz konusu olamaz. Fiyatlar genel düzeyde artış eğilimi göstermelidir. Uzun yıllardan sonra bu ortamın oluştuğunu üzülerek söyleyebiliriz.
Deflasyon: Bu kelime en kısa anlatımla enflasyonun tam tersidir. Yani genel anlamda tüm mal ve hizmet bedelleri sürekli bir düşme eğilimine girer.
Resesyon: Bu kelimeyi Türk ekonomisi için yeni duymaya başladık. Oysa global dünya uzun süredir bu kelimeyi kullanıyordu. Ekonomide küçülme hali için kullanılmakta olan bu terimden bahsedebilmek için ekonominin genel anlamda iki çeyrek yani 6 ay boyunca küçülme yaşaması gerekmektedir.
Depresyon: Bir ekonomide küçülme sürekli hale gelmişse ve diğer ekonomik faaliyetlerde uzunca bir süre canlılığını yitirmişse depresyondan bahsetmek söz konusudur.
Stagflasyon: Bir ekonomide enflasyonist bir ortama rağmen istenen büyüme yakalanamıyorsa yani enflasyon içerisinde durgunluk söz konusu ise bu terim kullanılmaktadır.
Slumpflasyon: Enflasyona rağmen genel ekonomi küçülme eğilimine girmişse o zamanda bu terim kullanılıyor. Enflasyon içerisinde küçülme diyebiliriz.
Biz 2018 yılının ilk yarısında %6’nın üzerinde büyümeyi başarırken, eylül sonu itibarı ile % 24’ün üzerinde bir enflasyon gerçeği ile yüzleştik. Son çeyrekte istenen büyüme rakamları gelmese bile ülkemiz 2018 yılını %3-4 aralığında bir büyüme ancak %25’ler seviyesinde bir enflasyonla kapatacak gibi görünmekte.
Peki 2019 yılında ne olur diye soranlar hükümetin 2019-2021 YEP (Yeni ekonomi programı) ve IMF’nin Dünya Ekonomik Görünümü Raporuna bakabilirler. Satır aralarında bir sorunun olduğu ve çözüme dair nasıl bir yol haritası izlenmesi gerektiğinden bahsediliyor. Her iki veri de 2019 yılında yüksek enflasyon içerisinde düşük büyüme (Stagflasyon) öngörüyor.
Şahsi fikrimde aynı yönde Türkiye 2019 yılında bozulan dengeleri düzeltebilmek adına büyüme kaleminden feragat etmeli. Çünkü büyümek için üretmek yerine dış finansmanı krediye dönüştürüp tüketimi canlı tutmak gibi bir yol seçtik ve bu noktaya geldik.
İçerisinde bulunduğumuz durumun ne olduğuna siz karar verin takdir siz sevgili okuyuculara ait. Ancak işletmelerinizi ayakta tutabilmek varlıklarını gelecek kuşaklara aktarabilmek adına B planınız var mı? Bu soruyu kendinize sormalısınız. Düşen cirolara azalan karlara artan finansman maliyetlerine ve tahsil edemeyeceğiniz alacaklara karşı mutlaka bir alternatifiniz olmalı. Yaşanan süreci lehinize çevirebilmek için B Planına ihtiyaç duyabilirsiniz.