20-21 Ekim tarihlerinde Avrupa Birliği üyesi ülkelerin Brüksel’de toplantı konusu “Doğalgazda Tavan Fiyat Uygulamasına Geçilmesi” fikri idi. Ortada olmayan bir ürün için nasıl bir tavan fiyat koyacakları açıkçası merakımı uyandırmıştı. Neyse ki bir sonuca ulaşamadılar da merakım giderilmiş oldu.
Küresel ekonomi her gün gelen yeni veriler ışığında sağa sola savrulurken yaklaşan fırtınanın oluşturacağı hasarı kestirmek mümkün değil. Bazıları izlenen politikaların 2023 yılında Amerika’da enflasyonun hızlı düşmesine ve Avrupa Birliği bölgesinin hızla toparlanmasına yarayacak görüşünü savunurken, bazıları da resesyonun (ekonomik durgunluk) kaçınılmaz olduğunu ve beklenenden çok daha uzun süren büyük etkilerin oluşacağını öne sürüyor.
Dolar endeksine baktığımızda her gün gelişmiş bir ülke para biriminin tarihi dip seviyeleri gördüğüne şahitlik ediyoruz. Yıllarca dünyanın rezerv para birimi olan İngiliz paundu dahi dolara karşı çaresiz. Paund bir yana İngiltere’de hiç kimsenin alışık olmadığı şeyler yaşanıyor. İngiltere Maliye Bakanı piyasa tepkisi nedeniyle görevden alınırken Başbakan istifasını sunuyor. İngiltere gibi bir ülkenin hiç alışık olmadığı bu süreçlerin temelinde uygulanan ekonomi politikaları ve küresel enerji krizi yatıyor. Oysa enerji krizini planlamış olmalıydı koca koca devletler. Çünkü Rusya-Ukrayna çatışmasına ve sürecin olabildiğince uzamasına en çok onlar katkı yapmakta. Boris Johnson’un bitmek bilmeyen skandalları sonrasında istifası sonucu görevi devralan yeni Başbakan ekonomik programının kurbanı oldu ve istifa etti.
Oysa Birleşik Krallık 2021 yılında % 7,4 büyüyerek covid sürecinin etkilerini çok çabuk atlatmış gibi gözükmekteydi. %5’in altında işsizlik oranı, kişi başına 47.000 dolar milli geliri ve % 5’lerde seyreden enflasyonu her şeyin yolunda olduğunu söylemekteydi. Fakat 2022 yılında sanki lanetlenmiş gibi her şey kötüye gitti. İngiltere Merkez Bankası’nın yükselen enflasyona karşı faiz silahını ilk kullanan banka olmasına rağmen enflasyon yükselmeye devam ediyor. Büyüme düşerken cari açığı hızla artıyor. Artık herkes Birleşik Krallık için resesyonun hatta daha kötüsü olan stagflasyonun kaçınılmaz olduğunda hemfikir. Yeni İngiltere Başbakanı bu tehdide karşı bir ekonomik program oluşturmaya çalıştı ancak gelen piyasa tepkisi önce Maliye Bakanı’nı sonra Başbakanı yedi.
Pekâlâ neyi içermekteydi bu program bir göz atalım; Göreve geldiğinde İngiltere’nin covid sürecinde yaşadığı olumsuzlukları da programına dahil eden Sayın Truss önceliğini 2021 yılında yakalanan büyüme üzerine kurgulamıştı. İş odaklı büyümeyi ve yatırımı artırmak için vergileri düşürmek temalı bu cesur program covid sürecinde neredeyse iflas eden ulusal sağlık sistemini reform edeceğini de belirtmekteydi. Düşük vergi, yüksek ücret, yüksek büyüme oranlı bir model hayal ederken İngiltere tarihinde Sayın Thatcher’in buna yakın bir programla Birleşik Krallığı nasıl ihya ettiği hikâyesine güveniyordu ancak Dünya o günkü dünya değildi şartlar ise çok daha başkaydı. Hele enerji alanında böylesi bağımlı bir ekonomiyi arza dayalı bir büyümede ısrarcı hale getirme projesi IMF tarafından dahi tenkide uğradı. Yüksek gelir grubuna uygulanması düşünülen vergi indirimleri ise kamuoyu tarafından büyük bir eleştiri konusu haline geldi.
Tüm finansal çevrelerce alay konusu yapılan Sayın Truss’ın ekonomik programı aslında tecrübe edilmiş bir programın kopyası olsa dahi Küresel Finans Sistemi bunun sonuçlarını Başbakan’dan önce gördü. Bu düzenlemeler bütçe açığını artıracak dolayısıyla borçlanmayı artıracak enflasyon daha da yükselecek ve büyümeye hiçbir katkısı olmayacaktı. Gelen tepkiler üzerine yakın dostu olan Maliye Bakanı’nı görevden aldı. Böylece Birleşik Krallık’ta bir yılda 4 Maliye Bakanı değişirken Başbakan Truss da istifasını sundu. Bana göre bu istifa neo liberal politikaların da iflas kararıdır. Buraya kadar sadece İngiltere’de olup biteni özetledik ki bence kış aylarında buna benzer bir çok istifa veya protestolarla karşılaşma ihtimalimiz oldukça yüksek.
Fransa, İtalya özellikle Almanya yaşadığı enerji kriziyle nasıl mücadele eder bilemem ancak Avrupa Birliği Merkez Bankası’nın atmadığı ya da atamadığı adımların faturasını Avrupa’da alt ve orta sınıf ödeyecek. Bir çeşit kumarhane kapitalizmine dönen küresel ekonomi politikaları bozulan imajını nasıl tazeler bilemem ancak enflasyonla yaşamak bir yana kamuoyunun büyük bir bölümü başkalarının savaşının bedelini niçin ödediklerini sorgulamaya başlarsa şaşmayın.