Covid-19 ülkemizde ilk vaka olarak 10 Mart’ta teşhis edildi. Yaklaşık 2 aydır uğraştığımız bu sorunun ne yönde seyredeceğini zannederim kimse bilmiyor. Beklenen aşı çalışmaları için bir yıldan bahsedilirken henüz tedavi aşamasında da beklenen müjdeli haber gelmiş değil. Kağıt üstünde yapılan çalışmalar Haziran ayından önce normale dönemeyeceğimizi teyit ediyor. Virüsün küresel ekonomide daha şimdiden yarattığı tahribat geçmiş krizlerle mukayese edilmeyecek hale gelmiş durumda.
Amerika’dan gelen işsizlik verileri, Çin’in ilk çeyrek büyüme rakamları, Avrupa Birliği’nden gelen üretim rakamları öylesine dramatik durumda ki toparlanma nasıl olacak açıkçası kestiremiyorum. Petrol keşfedildiğinden bu yana herhalde bu fiyatları hiç görmemişti. Ülke olarak küresel taraftan etkileneceğimizi bilmekle beraber hasarın ne derecede olacağını öngörebilmek mümkün gözükmüyor.
Küresel taraf bir yana ülke olarak 11 Mart’tan bu yana ekonomik anlamda süreci hasarsız atlatabilmek adına birçok tedbir yürürlüğe geçti. Kronolojik olarak kısa başlıklarla bakalım:
Merkez Bankası politika faizini indirerek bankalara likidite imkanları tanıdı. Zorunlu karşılıklarda yapılan indirimle piyasaya 30 milyarın üzerinde ek likidite sağlandı. 18 Mart - 30 Haziran arasında vadesi gelen reeskont kredi ödemeleri 90 gün uzatılarak 40 milyarın üzerinde bir kaynak daha yaratıldı.
BDDK kararları ile geri ödenmeyen kredilerle ilgili esneklikler sağlanırken sermaye yeterliliği hesaplamalarında kolaylık sağlandı. Son yapılan düzenlemeler ile bankalar kredi kullandırmaya teşvik edildi.
Hazine ve Maliye Bakanlığı gelir vergisi katma değer vergisi sürelerini uzatırken SGK ve muhtasar ödemeleri de 6 ay ertelendi.
Çek kanunu ve icra iflas takipleri durduruldu. Nafaka alacakları dışındaki tüm icra ve iflas takipleri durdurulurken ihtiyati haciz kararları uygulanmayacak ve talepler alınmayacak. Bu süre 30 Nisan’da bitiyor ama ben uzatmanın devam edeceğini düşünüyorum.
İşçi çıkartmak yasaklandığı gibi personel sayısını azaltmayacağınızı taahhüt eden firmalara işe devam desteği kredi olanakları sağlanırken yatırım teşviklerinde kredi faiz desteği esnetildi.
Turizm sektörü için erken rezervasyon avanslarını geri ödeyebilmeleri için finansman sağlanması konusunda bankalarla anlaşıldı.
KGF limiti artırılarak öncelik gelişmelerden olumsuz etkilenen, teminat eksiği bulunan firmalar ve Kobilere verildi. Ayrıca bu başvurularda vergi borcu ya da SGK borcu yoktur belgelerinin aranmamasına karar verildi.
Kısa çalışma ödeneği, esnek çalışma, sosyal destekler ve vefa grupları gibi birçok alanda yeni uygulamalar hayata geçirildiği gibi gelişmelerin seyrine göre ek önlemlerinde alınabileceğini söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.
Hayata geçirilen birçok yeni uygulamaya rağmen iş dünyasının öne çıkan en büyük sıkıntısı finansmana erişememek. Kamu bankaları bir tarafa özel bankaların kredi kullandırmakta nazlandığına dair her gün bir haber çıkıyor. Reel sektör çalışanı olarak bunun doğru olduğunu teyit edebilirim.
Birde masanın diğer tarafına bakalım. Bankalar hangi kaynağı kime nasıl dağıtacak? Bankaların dağıttığı krediler onlara emanet edilen mevduatlardan oluşuyor ve banka yönetimleri ortaklara ve müşterilere karşı sorumlu. Kredi verirken bu sorumluluğu taşımayacak mı? Güneşli günlerde şemsiye tutmakla itham ediyoruz onları ancak birbirimize vadeli mal dahi vermekten çekindiğimiz şu günlerde onlardan ne yapmasını bekliyoruz? Birçok işletmenin borcu yüzdürdüğü bilinirken mevcut kaynağın daha rasyonel dağıtılması gerekmez mi?
Virüs bahane sorunumuz borçluluk. 2019 Dünya Bankası verisine göre dünyanın gayrisafi hasılası 86 trilyon dolar iken borçlar 250 trilyon doları geçmiş. Dünya borcu yüzdürmekle meşgul iken virüs sisteme olan güveni sarstı. Bu gelirle bu borçların ödenemeyeceği artık ciddi olarak tartışmaya açıldı. Neoliberal politikalar insanlara ihtiyaçları kadar değil istekleri kadar harcamayı öğretti. Oysa ihtiyaçlar sınırlı, istekler ise sınırsızdı. Salgın sonrasında bireylerin tasarruf alışkanlıkları işletmelerin ise nakit yönetim anlayışları kökten değişecek.
Bankaları eleştirelim kabul fakat asıl bu borçluluk nasıl oluştu, kaynakları nereye harcadık işletme sermayesi için kullandığımız finansmanla ne yaptık, markamıza ve kurumsallığa hangi yatırımları yaptık diye düşünelim. Olmayan tasarruflarımızı borcu yüzdürmek için değil üretimi ayakta tutmak için kullanalım.