Meclisimiz seçim sonrası ek bütçe ve torba yasaların çalışmasını bitirerek Ekim ayına kadar tatile girdi. Bütçe en basit tabiriyle herkesin kendine göre oluşturduğu bir gelir gider dengesi. Birey olsun şirket olsun bütçe oluşturur ve yol haritasını belirler. Gelir gider dengesi gelir lehine fazla ise tasarruf eder yatırım yapar. Gider lehine fazla ise yine tasarruf eder veya borçlanma yoluna gider.
Devletler de aynı yolu takip eder. Bütçe fazlası varsa bu yaşayan halka yatırım olarak, refah olarak, gelir adaleti olarak döner. Bütçe eksiği varsa bu eksiği tamamlamak adına ya tasarruf yapılır bazı yatırım ve harcama kalemleri beklemeye alınır ya da para basma yetkisi ve gücü kullanılarak enflasyon yaratılırken vergileri artırma seçeneği değerlendirilir. 2 yıldır bütçe hedefleri yılın yarısına varmadan bozulduğu için ek bütçe yapmak zorunda kalıyoruz.
Geçen yıl Türkiye Ekonomi Modeli’nin oluşturduğu enflasyon bize ek bütçe yaptırırken bu yıl deprem afeti gerekçe gösterilerek ek bütçe çıkarttık. Oysa bütçeler Eylül ayı içerisinde onaylanan orta vadeli ekonomi programlarının ekidir. Bu yılı istisna tutabiliriz çünkü 6 Şubat depreminin oluşturduğu tahribatı öngörmek mümkün değildi. Fakat enflasyon, kur, cari açık, kamu kaynaklarının israfı ve vergi dengesizlikleri gibi kronikleşmiş sorunlarımıza bir de seçim ekonomisi eklenince tablo ağırlaştı.
“Seçim tamam ya sonrası” başlıklı yazımı Nisan ayında bu köşede kaleme almıştım. Olup bitenlere bakınca ne kadar doğru bir tahminde bulunduğumu bir kez daha anlıyorum. Oysa rasyonel politikalara dönmekten başka bir alternatifimiz kalmadı diyen Sayın Şimşek ile umutlanmış, bu sefer belki başka olur diye ümitlenmiştim. Ama sonuçta kademeli sıkılaştırma ve sadeleşme politikalarına başlanmış gibi gözükse de torbadan çıka çıka yine dolaylı vergiler çıktı.
Bugün başımıza gelenler dün oluşmadı. Birçok bileşenin bir araya gelmesi sonucu oluştu ve birkaç yıldır oluşması beklenen bir durumdu. Çünkü seçim odaklı işleyen bir sistemde sorunlara kalıcı çözümler üretmek yine seçimler nedeniyle mümkün olmuyor. Önce sebeplerine bakmadan faize el attık, sonra bu kur niye çıkıyor dedik kura el attık, araya seçim girince gelir kalemine bakmaksızın personel maaşlarına el attık, baktık enflasyon bunlardan bağımsız çalışıyor onu kendi haline bıraktık. Döndük dolaştık sonuçta olup bitenin bedelini sabit gelirlinin sırtına yükledik.
Ek bütçeyi kalem kalem incelediğimde dayanıklı tüketim mallarından akaryakıta, gazlı içeceklerden harçlara büyük bir ilave gelir kaynağı oluşturulmuş. Motorlu taşıtlardan alınan ilave vergi de buna dair. Hatırlayan kaldı mı bilmem bu özel tüketim vergileri hayatımıza 1999 depremi sonrası geçici girmiş ama geçip gitmemişti. İlk olarak özel iletişim vergisi ismiyle tanıştığımız sonrasında dönüşen evrim geçirip 2001 krizi sonrası hayatımıza ortak olan bu arkadaşımız artık devletin toplam vergi gelirlerinin neredeyse % 65’ini oluşturur hale geldi.
Beyana dayalı olmaması ve tahsil hızı dikkate alındığında mevcut halimizle bu verginin ortadan kalkması mümkün görünmüyor. Ama eleştirdiğim ortalama 20 bin lira kazanan bir vatandaşımız asgari ücret istisnası düşülmesine rağmen en az 35 bin lira gelir vergisi ödüyor. Şimdi soruyorum bu sürdürülebilir bir durum mu? Gelir vergisini sabit gelirliden kurumlar vergisini tahakkuk ettirdiği her 10 mükellefin üçünden alabilen ama dolaylı vergiler marifetiyle gelirine bakmaksızın herkesten eşit toplayan bir sistem sürdürülebilir mi?
Kur Korumalı Mevduat diye bir icat çıkarttık, geçerlilik sürelerini birkaç kez uzattık, üstelik vergi istisnaları getirdik. Şimdi bunun maliyetini bu şekilde tahsil etmek adaletli midir? Vatandaşın bu fedakârlığı yapması beklenirken kamu hangi fedakârlığı yapacaktır? 2021 yılında yayınlanmış tasarruf genelgesini tekrar yayınlayarak kamu tasarruf yapacak mı? Önümüzdeki yerel seçimler dikkate alındığında bedeli sonra ödenmek üzere yine hangi vaatler verilecektir? EYT gibi seyyanen yapılan maaş zamları gibi durmadan uzatılan KKM uygulamasının maliyetleri gibi harcama kalemlerinin öngörülen toplam büyüklüğü nedir ve hangi kaynaklarla karşılanacaktır? En temel ihtiyaç malzemelerinde katma değer vergisini artırırken hala bazı lüks ürünlerde katma değer vergisinin olmaması kayıt dışılıkla mücadele edilmemesi gibi sorunların üzerine gidilecek mi? Piyasada oluşan fiyat karmaşası ile nasıl mücadele edilecek sabit gelirli vatandaşı bu zam yağmurundan kim koruyacaktır?