Enflasyon düşer mi?

Erdal Küçükşehir

Fiyat düzeylerinin sürekli artış halinde olması durumuna enflasyon denilmektedir. Türkiye 1950’lerden itibaren tanıştığı bu terimle uzun yıllar beraber yaşamak zorunda kaldı. Sadece 1993 -2002 döneminde yıllık enflasyon ortalaması % 70’in üzerinde seyretmiştir. Bugün yerine otopark yapılan Meram son durakta Şükrü Doruk İlkokulu’na giden bir çocukken her gün aldığım simit ile gazozu aynı paraya vermeyen bakkalın, “Evladım zam geldi” demesiyle şaşkın olan küçük zihnim, akşam rahmetli dedemin izahatıyla anlamıştı zammın ne olduğunu. Halk tabiriyle zam, akademik dille enflasyon. Sonuç aynı. Düşen satın alma gücü cebinizden haberiniz olmadan devletin alıp götürdüğü rakamlar. Uzun yıllardan sonra 2003 yılında % 18’e düşen enflasyon sonrasında % 10’ların altına inmiş ve toplum olarak nasıl sevinmiştik.

10 yıldan uzun süredir Türkiye’de uygulanmaya çalışılan para politikası enflasyon hedeflemesi üzerine kurgulanmış ve bütün araçlar bu doğrultuda hazırlanmıştır. 2006 yılında resmi olarak enflasyon hedeflemesi rejimi kabul görmüş ve bağımsız Merkez Bankası bu hedefi yakalayacak para politikalarına odaklanmıştır. Her ne kadar hedefler 2010 haricinde tutmamış olsa bile Türkiye gibi uzun yıllar yüksek enflasyona alışmış bir ekonomiyi büyük oynaklıkların olmadığı düşük bir düzeye çekmek bazı iktisatçılara göre başarı kabul edilebilir. Özellikle 2006 - 2012 döneminde bu politika nihai hedef kabul edildiği için büyüme istihdam döviz kuru faiz gibi araçlar göz ardı edilse de tüm bu veriler siyasi istikrar ve dünyada yaşanan para bolluğu sayesinde olumlu seyretmiş, Türkiye gelişmiş ülkelerle olan mesafeyi hızla kapatmaya başlamıştı.

Fakat gelin görün ki Haziran ayı enflasyon verisinin açıklanmasıyla yeni bir tartışma daha başladı. Siyasiler faizin yüksek seyrinin enflasyonu artırdığını savunuyor. Ekonomi tarafı ise yaşanan iklimsel olayların gıda üzerinde olumsuz etki yaptığını ve dış etkiler ve belirsizlikler sonucunda dünyada emtia fiyatlarının arttığını söylüyor.

Enflasyon niçin ortaya çıkar? Burada temel olarak iki farklı enflasyon türünden bahsetmek gerekmektedir. Bunların ilkinde talep arzdan fazladır. Yani herhangi bir eşya ya da hizmet alacaksınız. Bu mal ya da hizmete olan tüketim talebi üretim ve arzdan fazla ise doğal olarak o mal ya da hizmetin fiyatı artacaktır. Bu terim olarak Talep Enflasyonu olarak kabul edilmektedir. Üretim aşamasında kullanılan faktörlere (işçilik, kira, faiz, navlun) yapılan ödemelerin ya da üretimde kullanılan girdilere yapılan ödemelerin (enerji, hammadde gideri vb.) artması sonucu bir fiyat artışı söz konusu ise bu duruma da Maliyet Enflasyonu denmektedir. Uygulanan para politikalarında eğer Talep Enflasyonu söz konusu ise yani halkın alım gücü yüksekse ve üretilen mal ya da hizmet bu talebi karşılamıyorsa faiz artırımı ile talep düşürülür ve tüketiciler tasarrufa yönlendirilir. Bunun tersinde ise yani faizi düşürdüğünüzde muhtemelen tüketim artacak enflasyon yükselecektir. Ama ülkede maliyet enflasyonu söz konusu ise faizler bir maliyet unsuru olduğu için faizin düşmesi maliyeti düşürecek dolayısıyla enflasyonu düşürecektir. Yani şıklardan biri söz konusu ise yapılacaklar bellidir. Ancak her iki enflasyon türü aynı anda yaşanıyor ve dış etkenler de (enerji maliyetleri, uluslararası ilişkiler, kuraklık vb.) kontrolünüz dışında gelişiyorsa işiniz daha zor demektir.

Bu izahı yıllardır yapsak da pek anlamaya çalışan olmadı. Özellikle Haziran ayında % 40’ın üzerinde çıkan üretici fiyat endeksi son gelen elektrik ve doğalgaz zamları ile % 50’leri zorlayacak. Pandemi koşullarında henüz etiket fiyatına yansımayan bu artış eminim ki normalleşme ile beraber yansımaya başlayacak ve Temmuz - Ekim döneminde daha yüksek tüketici enflasyonu ile karşılaşacağız. Küresel para politikaları sonucu hammadde ithal eder gibi enflasyon da ithal etmeye başladık ve bu daha başlangıç. Küresel tarafı görmezden gelip faiz kur büyüme rezerv gibi tartışma konularıyla o kadar çok vakit harcadık ki. Şimdi kredi kartına taksit kısıtlaması yabancı merkez bankalarıyla swap anlaşmaları, akaryakıtta ÖTV ayarlamaları ile ipin ucunu tutmaya çalışıyoruz. Birçoğuna göre pandemi yasaklarının bitmesiyle bu süreç başladı iddiası var ancak 2020 yılının Eylül ayından bu yana market raflarında temel ihtiyaç ürünleri zaten her ay düzenli fiyat artışı göstermekteydi. Yasakların kalkması hizmetler sektöründe ciddi fiyat artışlarını beraberinde getirmiş olsa dahi sokaktaki sabit gelirli insanımızın satın alma gücü aylardır düşmekteydi.

Enflasyonla mücadelenin çözümü çok bilinmeyenli bir denklem filan değil. Sadece bunun sonuçlarına katlanacak bir siyasi irade ister. Üzülerek söylemeliyim ki arsaların markalardan değerli olduğu ülkemizde faturayı ödeyen daima sabit gelirliler olmaktadır. Başlıkta sorduğumuz soruya kendimiz cevap verelim. Bu süreçte enflasyonun kısa vadede düşmesini unutun büyük ihtimalle yükselecek. Unutmayın çıkmaz sokaktaysanız geri adım atmak ilerlemektir.

İlk yorum yazan siz olun