2017 yılı başlarında Küresel Ekonomi için belirsizliği işaret etmiş ve buna en büyük gerekçe olarak göreve yeni gelen Amerika Başkanı Trump’ı işaret etmiştim. O güne kadar beklentiyi alan gerçekleşeni ise satan finans çevreleri sayın başkanın görev süresince ona ayak uydurmakta oldukça zorlandılar. Gece yarısı sosyal medyadan mesaj atan diplomatik dil kullanmayan, borsa yükselmiyor diye FED başkanına kızan kısaca oldukça renkli bir başkana sahip Amerika.
Kimi çevrelerce Amerika çıkarlarına hizmet eden, kimilerine göre her şey dağınık kalsın bırakın uğraşmayın diyen ama her durumda küresel ekonominin taşlarını yerinden oynatan başkana rağmen dik durmayı başaran FED, bu güne kadar olan süreci doğrusu en iyi şekilde yönetebilmeyi başardı. Göreve gelmesiyle temel politikaları doğrultusunda enerjiden ticarete askeri ilişkilerden jeopolitik sorunlara kadar dünyanın geri kalanını umursamadan birçok problem çıkarmayı başaran Sayın Başkan NATO’dan çıkabileceklerini bile dile getirdi.
2020 yılında yapılacak seçime odaklanan Amerikan Başkanı, başka neler yapar kestirebilmek gerçekten mümkün değil ama biz FED ile olan kavgasına bakalım. Çünkü biz ve bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri bu kısmı ilgilendiriyor. (Ekonomik anlamda) FED faiz indirir mi?
Can alıcı sorunun cevabını FED toplantı tutanaklarında arayanlara göre Temmuz veya Eylül ayında bir indirim söz konusu. Hatta tekrar parasal genişlemeden bahseden çevrelerde var. Yani 2008 yılına geri döneceğiz bol ve ucuz para, dünya ekonomilerine canlılık kazandıracak böylece büyüme hızları tekrar normalleşecek. Bizi ilgilendiren kısmı FED’in faiz indirim kararı diğer merkez bankalarını tetikleyeceği için finansmana erişim daha ucuz ve kolay olacak. Dış finansman ihtiyacımızın zorlandığı bir dönemde bu bizim ekonomimizin tekrar normalleşmesi adına çok önemli bir gelişme. Zira hakikaten bankacılık sistemi dışardan alacağı sendikasyon kredileri için birkaç yıl öncesinin çok üzerinde maliyetlere katlanıyor.
Ben dünyada yaşanan ekonomik sorunların artık sadece FED’in faiz politikası ile çözüleceğini düşünenlerden değilim. Trump ile FED arasındaki ağız dalaşı bana göre uçuruma sürüklenen küresel ekonomi için algı oluşturma çabasından ibaret. Her şeye rağmen canlandırılamayan küresel ekonomi için iyimser bir hava oluşturma gayreti de diyebiliriz. Söz konusu olan üretim, satış, arz ve talep gibi kavramlar ise burada konuşulması gereken gerçekçi ekonomi politikaları olmalıdır. Gelir adaletsizliği ya da ülkelerin teknolojiye ayak uydurmalarına geçmişte hizmet etmeyen düşük faiz politikaları sadece gelişmekte olan ülkelerin kaynaklarını transfer etmeye yaradı.
Dünyanın amiral gemisinde ekonomi aslında tam da Trump’ın istediği gibi gidiyor. İşsizlikten enflasyona büyüme rakamlarından doların diğer para birimlerine karşı değer kaybına kadar her şey yolunda. Bunu bozabilecek yani FED’i faiz indirmek zorunda bırakacak bence 3 ana unsur var:
1- Dünya ekonomisi yavaşlama gösterirse. (Küresel büyüme küçülüyor)
2- Amerika da işsizlik rakamları bozulma gösterir ve sabit sermaye yatırımları düşerse. (Bu yıl için öngörülerle uyumlu gidiyor)
3- Ticaret savaşları büyürse. (Bu konuda Sayın Trump’tan dolayı ne olacağını kestirmek mümkün değil. Ancak attığı her adımın kendi ekonomisine de zarar verdiğini sanırım anladığı için söylemleri eskisi kadar sert değil)
Daha geçen hafta İran’a vurmaya niyetlenip sivil kayıplar olacak diye vazgeçen, her gün bir başka ülke ile alakalı diplomasiden uzak açıklamalar yapan Sayın Trump, 2020 seçimlerine hazırlanırken daha nelere imza atabilir tahmin edebilen var mı?
Küresel ekonomik gelişmelerin bizim ekonomimiz üzerinde yaratacağı etkiyi bilerek FED’in faiz indirimine umut bağlamak yerine kendi ekonomimizin dinamiklerine özellikle de ihmal edilen reel sektörün sorunlarına odaklanmamız daha doğru olur diye düşünüyorum. Buradan çıkmanın en az hasarlı seçeneği üretim kanallarını açık tutmaktan geçmektedir.