Herkes haklı

Erdal Küçükşehir

İstanbul Sanayi Odası Başkanı Sayın Erdal Bahçıvan ile Merkez Bankası Başkanı Sayın Şahap Kavcıoğlu’nun konuşmalarını dinlerken Nasreddin Hoca’nın kadılık yaptığı günlerden bir hikâye geldi aklıma.

Bir ahbabı makama gelip komşusundan dertlenir ve Hoca’ya sorar; “-Allah için şimdi ben haksız mıyım?”

Hoca der ki: “-Evet haklısın”

Dertlenen gider bu sefer onun şikayette bulunduğu şahıs gelir başlar anlatmaya; “-Bana demediğini bırakmadı el alem içerisinde beni rezil etti bu hiç olacak iş mi hoca söyle haksız mıyım?”

Hoca dinler ve “-Haklısın efendi” diye cevap verir. Bunlara şahitlik eden Hocanın hanımı ortalık sakinleşince; “-Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi, herkese haklısın dedin hiç böyle iş olur mu?”

Hoca; “-Hatun sen de haklısın” der.

Burada ilk gelen ahbabı sanayici, şikâyetçi olduğu kişiyi de bankacılık sistemi olarak düşünelim;

Sanayici finansmana erişemediğini, piyasaya ait bir öngörüsünün kalmadığını, yüksek enflasyon ve girdi maliyetleri nedeniyle zarar ettiğini, plansız programsız müdahaleler sebebiyle nasıl iş yapacağını bilemediğini söylüyor ki son derece haklı. Hakikaten bir çalışan olarak 2021 Haziran döneminden bu yana kırılan tedarik zincirleri nedeniyle kimi zaman hammadde kimi zaman siparişlerin teslimi konusunda büyük sorunlar yaşanıyor.

Üstelik gelişmekte olan ülkelere yaptığınız ihracatların bedellerinin ödemelerinde gecikmeler oluyor. Buna bir de getirdiğiniz dövizi bozdurma zorunluluğu eklendi. İşleyişte çoğu sanayici kendi dövizini mecburen bozdurup ithalat yapmak için tekrar döviz almak zorunda kalıyor ve kambiyo zararı ediyor.

Yerli girdi oranı yüksek sektörler için bunu söyleyemem ancak ara malı üretimine dayanan bir sanayi profilimiz var. 100 birim üretip ihracat yapmak için neredeyse 75 birim ithalat yapıyorsak karar alırken daha dikkatli düşünmek zorundayız. Bununla beraber emtia piyasalarında yaşanan dalgalanmalar ve tedarik aksamalarına yakalanmamak için bir miktar stoklu çalıştığınızda stokçulukla itham ediliyorsunuz. Enflasyon ve faizin kontrol altında olduğu hiçbir yerde kimse stoklu çalışmaz. Zira stok, maliyeti üstlenmek istemez. Ancak yarın ne olacağını öngöremiyorsanız en azından çalışma sermayenizi kaybetmemek için stok bulundurursunuz. Çünkü fırtına dindiğinde cironuz yada kağıt üstündeki varlığınız değil elinizde kalan çalışma sermayeniz sizin gücünüzü gösterir.

Şikayet edilen bankacılık sistemini dinlediğinizde ise sizi bambaşka bir gerçek bekliyor. Evet politika faizi %14. Oysa kullanımı onlarca şarta bağlı reeskont kredilerinden başka kamu bankaları da dahil olmak üzere böyle bir oran piyasada söz konusu değil. Pekala, Sayın Kavcıoğlu’nun “-Biz %14 ile veriyoruz, %20’den fazla ödemeyin” sözünü nereye koyalım? Gerçek böyle mi? Politika faizi dediğiniz şey sadece kısa vadede bankacılık sisteminin ihtiyaç duyduğu likiti temin etmede kullanılıyor. Krediler için gereken asıl kaynak bankalardaki mevduatlar ve yurtdışından bulunan uzun vadeli krediler. Bankacılık sisteminde bulunan mevduatın büyük kısmını kuru kontrol altına almak için ‘Kur Korumalı Mevduata’ çevirdik. Yurt dışından borçlanmanın ise maliyeti neredeyse yıllık % 10’ları buldu. Üstelik kimse bu oranla beraber kur riski almak istemiyor.

Bu arada Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu birçok adım atarak kullandırılan kredi maliyetlerini teminat oranlarını yükseltti. Bu durumun sonucunda bankacılık sistemi elindeki kaynağı kullandırmak için hem yüksek bir oran talep ediyor hem de vadeyi olabildiğince düşürme yoluna gidiyor. Bir de kullanılan kaynaklar nereye gidiyor sorunu var ki bu cevabı yoruma açık. Yıllardır kullandırılan krediler nereye gidiyor diye ben çok sormuştum biraz da yetkililer sorsun.

Evin hanımını vatandaş olarak düşünürsek o da şu soruyu soruyor; “-Yahu kim kredi almış, kim bununla araba arsa almış, sanayici ne istihdam etmiş, hangi üretim zorlukları yaşanmış, neyle borçlanmış, tahsilatını nasıl yapmış ben bilmem. Benim alım gücüm düştü eskiden emekli olur tazminatımla hiç olmazsa başımı sokacak bir ev alabilirdim. Şimdi cebime 200 lira koysam pazardan çıkamıyorum. Gelen faturalara yetişemiyorum, ne olacak bu halim ben haksız mıyım?”

İktidar ise tıpkı Nasreddin Hoca gibi, “-Sen de haklısın” diyor. Seçim sürecine girilmiş olduğunu dikkate aldığımızda alınacak sıkılaştırma önlemlerinin faturasını kimse ödemek istemiyor. Şimdi enflasyonu kontrol altına almak için sıkı para politikası izlememiz halinde ciddi bir daralma yaşanacak.

“-Sorunları sorun etmez iseniz sorun kalmaz” diyen rahmetli Süleyman Demirel gibi seçime kadar herkes haklı olmaya devam edecek.

İlk yorum yazan siz olun