İlk yarı biterken

Erdal Küçükşehir

Büyük beklentiler içerisinde karşıladığımız 2016 yılının ilk yarısı bitti. Geçen 6 aylık sürenin detaylara girmeden genel olarak ekonomik değerlendirmelerini yapmaya çalışacağım. 2016 yılına girerken ekonomik çevreler iki farklı senaryo üzerinden değerlendirmelerde bulunmuşlardı. Bugün baktığımızda her iki senaryonun da hala geçerliliğini koruduğunu ve bazı koşullarında gerçekleştiğini görmekteyiz.

Aslında ekonomik bir öngörüde bulunmanın günümüz dünyasında ne kadar zor olduğunu kabul etmek lazım. Teorik olarak doğru olanlar uygulamada hiç istenmeyen sonuçlara sebep oluyor. Cari açığımıza çare olacak diye baktığımız düşük petrol fiyatlarının nasıl da sistemik bir etki yaratarak ihracata olumsuz katkı yarattığını gördük. Bedava para verirsek yatırım ve talep canlanır diyen kitaplara rağmen trilyonlarca dolar para dağıtıp sonucun hiç de öyle gelişmediğini gördük. Bu gidişle ekonominin tek doğrusu olmadığı gerçeğini hepimiz kabulleneceğiz galiba.

Geride bıraktığımız 6 aylık süreçte ekonomik göstergelere bakacak olursak kamu maliyesi açısından gayet başarılı bir 6 ay geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Hükümet ve Genel Başkan değişikliğine rağmen Türkiye, ekonomik olarak 2015 yılının ilk dönemine göre daha iyi durumda gözükmektedir. Kalem kalem detaylara girecek olur isek Gayri safi yurtiçi hasıla büyüme oranımız 2015 yılının aynı döneminin neredeyse iki katı olarak % 4,8 gerçekleşmiş durumda ilk çeyrek itibarı ile. Bu büyüme her ne kadar tüketim harcamalarından kaynaklansa bile bu bize asgari ücret düzeyindeki artışın olumlu etkilerinden biri olarak görünmektedir.

Bir diğer kalem olan işsizlik oranı da 2015 yılının ilk çeyrek sonuçlarına göre düşmektedir. Bütçe dengesi 5 aylık süre sonucunda ciddi bir fazla vermiş durumdadır. Hep problem olarak görünen cari açığımız ise neredeyse son yılların en düşük rakamlarına gerilemiş durumda. Ortalama enflasyon oranlarımız düşüş gösteriyor bu Merkez Bankası’nın elinin rahatlattığı için faizin üst bandı 9’a kadar gerilemiş durumda. Buna bağlı kamunun borçlanma faizleri de düşmüş durumda.

Borsamız iç dinamiklerden daha çok dünyada yaşanan gelişmeler doğrultusunda hareket ediyor ve gelişmekte olan ülke borsalarına baktığınızda çok olumsuz bir tablodan bahsetmek mümkün değil. Döviz fiyatlarında da yine dünyadaki gelişmelere bağlı belirli bir aralıkta dalgalanmalar yaşanmakta ancak reel sektörü ya da bankacılık sistemini olumsuz etkileyecek bir durum şimdilik söz konusu değil.

Yani özetle söylemek gerekirse Türk Ekonomisi 2016 yılında geride bıraktığımız süreçte küresel krize, tıkanan ihracata ve bitmeyen jeopolitik sorunlara rağmen başarılı. Son dönemde düşük bir oranla bile olsa artmaya devam eden tüketici güven endeksi de bunu doğrular gibi.

Ancak Fed’in ne yapacağının netleşmemesi hala düşük seyreden emtia fiyatları ve Çin tarafından gelen olumsuz haberler birer tehdit gibi masada yerlerini koruyorlar. Ayrıca sonuçlanmayan terör hadiseleri ve yeni anayasa konusunda siyasilerin uzlaşmaz tavırları da bizim iç problemlerimiz olarak görünüyor. Yaşadığımız coğrafyanın bitip tükenmeyen problemleri ise ayrı bir tehdit. Bu yıl turizmde yaşadığımız keskin düşüşün yılsonu cari açık rakamlarına belki bir miktar olumsuz etkisi olacaktır ancak bunun dışında mevcut rakamları değerlendirdiğimizde Türk Ekonomisi 2016 yılında ciddi bir performans göstermeye aday durumdadır.

Buraya kadar ekonomistlerin görsel ya da yazılı medyada Türk Ekonomisi’ne dair görüşlerini paylaşmaya çalıştım. Reel Sektör tarafından 2016 yılını değerlendirmeyi başka zamana bırakalım. Zira çarşının, pazarın, esnafın, sanayicinin anlattıkları çok daha farklı. Reel Sektör 2016 yılında zorlaşan tahsilat imkanları, düşen satışlar, yetersiz talebe bağlı düşük üretim, tıkanan ihracat kaynakları, her geçen gün zorlaşan finansmana erişim ve pahalı işgücü nedeniyle yapamadığı rekabet gibi problemlerle uğraştığı için Türk Ekonomisi’nin bu başarılı rakamlarına hayretle bakıyor.

İlk yorum yazan siz olun