Ekonominin tüm aktörleri geçtiğimiz hafta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısından çıkacak kararı bekledi. 25 Nisan tarihli toplantı kararları bir metin halinde kamuoyu ile paylaşıldı. Önümüzdeki günlerde ise bu toplantıya ait toplantı özeti paylaşılacak. Reel sektörün kendi dertleri arasında pek umursamadığı bu toplantılar ekonominin aktörleri tarafından neredeyse satır satır, kelime kelime incelenmekte.
Her sözcüğün neyi ifade etmek istediğini uzun uzun tartışan ekonomistler ve yurtdışı yatırımcılar bizim göremediğimiz bir şeyler görmüş olmalılar ki döviz ve borsa cephesinde olumsuz tepki oluştu. Son toplantıya ait özetle Merkez Bankamızın ne paylaştığını ben de sizlere aktarmış olayım;
Her kesimi yakından ilgilendiren faiz cephesinde Merkez Bankamız oranı değiştirmeyerek % 24 olan haftalık repo faiz seviyesini sabit bıraktı. Son dönem açıklanan ekonomik verilerin dengeleme eğilimini devam ettirdiği ihracatta görülen olumlu seyre rağmen daralan kredi kaynaklarının da etkisiyle iç talepte küçülmenin görüldüğünden bahsediliyor. İç talep daralmasının enflasyona olumlu etkileri olmakla beraber ithal girdi maliyetlerinin etkisinin enflasyon da istenen iyileşme için risk oluşturduğu bunun da enflasyon beklentilerine olumsuz yansıdığı anlatılıyor.
Son olarak enflasyonda bir iyileşme sağlanana kadar sıkı parasal duruşun devam edeceği ve Merkez Bankamızın istikrar için elindeki tüm araçları kullanmaktan çekinmeyeceği belirtiliyor. Şimdi metinde ilave sıkılaştırma ifadesi yer almadı diye ekonomi çevreleri Merkez Bankası’nın, Haziran toplantısında faizi düşürebileceği anlamı çıkardılar. Bu ifade yüzünden döviz ve borsa tepki verdi. Aynı zamanda bir önceki toplantıda ithal girdi maliyetlerinin ve iç talebin enflasyona olumlu katkı yaptığını söyleyen kurul bu ay ithal girdilerin olumsuz etkisinden bahsediyor.
Yerel sorunlarımızın çözümü bu sefer zaman alacak ve radikal kararlar gerektirecek. Küresel olarak ise arkamızdan esen bir rüzgâr yok. Rezerv tartışmaları artan ham petrol fiyatları Amerika ile yaşanan siyasi gerilimler gibi sorunların arasında işi gerçekten zor olan Merkez Bankamızın bir de her karar sonrası yıpratılmasını doğru bulmuyorum. Yıllardır sözde kalıp bir türlü hayata geçiremediğimiz yapısal reformlar konusunda 4 yıllık seçimsiz ortamı değerlendirme imkânı bulabilirsek Merkez Bankamıza büyük bir fırsat sunmuş oluruz.
Merkez Bankası’nı faizleri düşürmediği için eleştirmek kolay ancak düşük faizin etkisine karşı alınmış bir önlem yok. Faizler düşünce bankalar size kredi vermek için sıraya girecek diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bankacılık sektörü şu anda hasar tespit çalışması yapmakla meşgul. Enflasyon uzun yıllar sonra % 20’lerin üzerinde seyrediyor ve toplumdaki algı çok daha yüksek olduğu yönünde. Bu algıyı kırmak ve kalıcı şekilde enflasyonda iyileşme sağlamak hemen olmayacak. İç talep daralması sebebiyle üretim düşüşü yaşanırken işsizlik seviyemiz ciddi sinyaller veriyor. Vatandaşımız bütün söylemlere rağmen hâlâ tasarruf amaçlı döviz talep etmeye devam ettiği için kurda istenen seviyelere bir türlü gelemiyoruz. Ağustos ayında ilk şok sonrası yeter ki çarklar susmasın temennisinde bulunmuştum ancak üretim gücümüz büyük yara almış durumda.
Biz bu süreci de atlatacak bilgi ve birikime sahibiz ama gerçeklerle yüzleşip sorunları tam olarak kavrayabildiğimizi düşünmüyorum. Bu bakımdan tekrar söyleyeyim önümüzdeki 4 yıl seçimsiz süreci iyi değerlendirip radikal kararlar alabilirsek ülkemiz yoluna kaldığı yerden devam edecektir.