Bu sefer son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Bu koşullarda, bu ekonomi politikaları ile ne enflasyon düşer, ne kiralar makul düzeye gelir, ne de her birimiz 5 yıl önce sahip olduğu satın alma gücüne sahip olabiliriz. Birçok mesai arkadaşımdan işittiğim, “Asgari ücret 2.000’lerde iken bundan iyiydi” lafıdır.
Bugün yaşanan yüksek enflasyonu oluşturan sebepleri emeklilerde, depremde veya pandemi etkisinde aramak ise hedef değiştirmekten başka bir şey değildir. Çünkü enflasyon 2020 yılından bu yana artmakta olup çözüm odaklı yaklaşılmadığı gibi seçimler uğruna artması için ne gerekiyorsa yapılmıştır. Maalesef hastaya en başta doğru teşhis koymadık. Bizim basit bir mevsim gribi zannettiğimiz hasta aslında zatürre olmuştu.
Enflasyon artık resmi olarak %50, gayriresmi olarak belki yüzde 100 seviyesinde ama bir önemi kaldı mı derseniz bence kalmadı. Çünkü fiyat algısı bozulduğu için ne pahalı ne ucuz kimse bilmediği gibi markette pazarda kim ne isterse çıkartıp verir hale geldik. 3 yıl önce bir karpuz için bizden 50 lira isteseler sorardık ama şimdi 150 lira deseler çıkartıp veriyoruz. Talep odaklı mı, maliyet odaklı mı? Bu saatten sonra bence onunda bir anlamı kalmadı.
2017 yılında çift hane dahi olmayan tüketici enflasyonu bu gün TÜİK’e göre dahi yüzde 50’lerde ise lütfen artık neyi yanlış yaptığımızı oturup düşünelim. Sorunu faiz artırmakla, kredi kısıtlamakla veya maaşlara yılda birkaç kez zam yapmakla filan çözebilecek safhaları çoktan geçmiş durumdayız. Çok daha kapsamlı planlar programlar yapmalı yapısal reformları hayata geçirmeliyiz. Bazı basın yayın organlarında konut kredisi düşecek, ilk defa ev alanlara destek verilecek haberleri görüyorum. Bu tür yaklaşım ve haberleri arşive baktığınızda son 5 yılda defalarca görmeniz mümkün. Hatta 2 yıl ödemesiz konut kampanyaları yapıldı. 0,69 oranlarla konut kredileri verildi. Bunlar Türkiye’de konut sahiplik oranının iyileşmesine veya kiraların düşmesine filan sebep olmadığı gibi tam tersi etkiler oluşturdu. Borçlanarak servet kazanıldığını bu ülkenin insanları 3 yıl içerisinde keşfetmiş oldu. 2018 yılında keşfettiğimiz KGF kefaletli ucuz kredilerden beri kredi dağıtıyoruz ama hâlâ kredi isteyen iş dünyası var. Zam üstüne zam alan ama hâlâ zam isteyen işgücüyle ödemediği vergiye af üstüne af talep eden işadamlarımızla hangi menzile ilerleriz bilemiyorum.
Önümüz sonbahar. Okullar açıldığında toplumun büyük kısmı bir kez daha enflasyon şoku yaşayacak. Kira kontratı biten her vatandaşımız ev sahibi ile problem yaşamaya devam edecek. Çünkü krediyle ev alma döneminden krediyle kira ödeme dönemine geçmiş bulunmaktayız.
Kamu tarafı tasarruf tedbirleri yayınlamaya devam edecek ancak gözümüzle görmemiz pek mümkün olamayacak. Kafeler, AVM’ler, lokantalar ve turistik oteller dolup taşarken bir taraf “Ne krizi şu hale bakın” diyecek, diğer taraf ise Gabar Dağı’ndan çıkan petrolün pompa fiyatlarına yansımasını dört gözle bekleyecek. Seçim sonrası TÜSİAD toplantısında Sayın Mehmet Şimşek beyin “Keşke şu yerel seçimlerde bir an evvel yapılsa bitseydi” dediği rivayet olunur ki eğer söylemişse kendisine yürekten katılıyorum.
Nasreddin Hoca masrafları kısayım derken eşeğin yemini azaltırmış. Bakmış eşek iyi ertesi gün yemini biraz daha azaltmış. Günler günleri takip edip giderken bir sabah bakmış ki eşek ölmüş. Başlamış kendi kendine dövünmeye, “Ah benim kara gözlüm tam da açlığa alışmak üzereydin” diye. Enflasyon toplumun ahlakı değerleri dahil olmak üzere tüm dinamiklerini bozan bir olgudur. İvedilikle ele alınması ve çözüm üretilmesi gerekmektedir. Bizim yıllardır konuşmaktan bıktığımız kur, faiz, enflasyon gibi kavramların artık bu ülke gündeminden düşmesi gerekmektedir. Türkiye büyüme, verimlilik, tarım, nitelikli insan gücü, yüksek katma değerli ürünler, küresel iklim değişikliklerine karşı eylem planları, vergi adaleti, yargının iş yükü, beyin göçü, düzensiz göçün etkileri, kamu harcamalarının şeffaflığıyla, yabancı vatandaşların entegrasyonu veya gönderilmesi gibi daha önemli konuları gündemine almak zorundadır.
Seçimler uğruna lütfen birkaç yılımızı daha feda etmeyelim. İnanın kaybedecek zamanımız yoktur. Zira bugünden itibaren eylem planımızı hayata geçirmemiz halinde dahi olumlu sonuçlar almamız bir yıldan uzun sürecektir.