Dünya Bankası, ülkeleri, sahip oldukları kişi başı gelire göre belli bir sınıflandırmaya tabi tutmaktadır.
1989’dan beri kullanılan metodolojiye göre ülkeler düşük gelirli, orta gelirli ve yüksek gelirli olmak üzere üç ana kategoride sınıflandırılmaktadır. Ancak orta gelir grubundaki ülkeler için kullanılan gelir bandı geniş olduğu için orta gelir grubu, alt orta gelirli ülkeler ve üst orta gelirli ülkeler olmak üzere kendi içerisinde de ikiye ayırmaktadır. Sınıflandırmalar dolar cinsinden kişi başına düşen milli gelir hesabına dayalı olarak her yıl 1 Temmuz'da güncellemektedir. En son kabul görmüş haliyle 1036 doların altı milli gelire sahip olmak düşük gelir grubuna, 12.535 doların üstünde milli gelire sahip olmak ise yüksek gelir grubuna işaret etmektedir. Arada kalan orta gelir grubu ise kendi içerisinde düşük orta (1.036-4.045 dolar) ve yüksek orta (4.045-12.535 dolar) olarak ikiye ayrılmış durumdadır.
Türkiye 1955 yılından bu yana orta gelir seviyesinde yer alan bir ülkedir. Bunlardan bahsetmemim sebebi orta gelir seviyesinde uzun yıllar takılıp kalmış tüm ülkelerde ciddiye alınması gereken bir orta sınıf kavramının varlığıdır. Orta sınıf kavramını bir gelir kategorisi olarak kullananlar kadar davranış kategorisi olarak değerlendirenler de bulunmakta. Hane halkı gelirlerinin artması ve tabana yaygınlaşması, yaşam biçimlerini, tasarruf alışkanlıklarını, yatırım iştahlarını ve yaşam tarzlarını yönlendiriyor. Bu sınıf toplumun gelir düzeyinden beslenen ancak toplumun yaşam biçimi ve sosyal yapısında yeni algıların, arayışların, tepkilerin merkezini oluşturan önemli bir katman. Bugün küresel bazda en büyük şirketler gelecek planlamaları içerisine mutlaka şehirleşme ve endüstrileşme neticesinde orta sınıfa dahil olacak büyük kitlelerin yaşam tarzları ve alışkanlıklarını hesaba katıyorlar. Neden bu kadar uzunca orta gelir grubundan bahsettiğimi merak ettiniz değil mi? Türkiye son bir yıldır uygulamaya çalıştığı ekonomi reçeteleri sonucunda büyük bir enflasyonist baskıyla yüzleşmek zorunda kaldı. Artık ne açıklandığının ya da ne açıklanacağının bir önemi kalmadı. Zira sokağın hissettiği enflasyon % 48’in çok üzerinde. Zaten üretici tarafına baktığınızda % 100’ü geçen bir enflasyon rakamı söz konusu. Bu durumda ya üreten şirketlerimiz büyük bir fedakarlık yaparak zararına mal satıyorlar ya da öyle büyük kârlar söz konusu ki aradaki % 50’lik farkı karşılayabiliyorlar. Bu sürdürülebilir olmadığına göre enflasyon rakamlarımız kısa vadede yükselmeye devam edecek. Piyasada temel kural dengedir. Enflasyonun 50, mevduat faizinin 17, kredi faizinin ise 22-25 bandında olması dengesizliktir. Tüm Merkez Bankaları piyasada denge kurmak için faiz silahını kullanırken biz onu devreden çıkarma yolunu seçtik. Bir tercih olarak saygı duyarım ancak kur seviyesinde öngördüğümüz rakamların çok ötesine geçince elimizde enflasyon gibi bir sonuçla kaldık. Arada tartışma programlarına bakıyorum herkes elinde fatura birbirine gösteriyor. Toplum elektrik faturalarından akaryakıt faturalarına, doğalgazdan sebze fiyatlarına kadar hep bir tartışma içerisinde. Muhalefeti dinliyorum fiyatlardan şikâyetçi lakin nasıl düşürecekler bir fikirleri yok. İktidar kanadını dinlersek onlarda sorunu kabul etmişler ancak gözle görülür bir somut çözüm önerileri olmadığı gibi yaz aylarına umut bağlamış durumdalar. Oysa birkaç ay evvel enflasyon geçici diyen FED dahil herkes enflasyonun kalıcı olacağını o bakımdan ne tedbirler alacaklarını kamuoyu ile paylaşıyor. İktidar 20 yıllık siyasi başarısını Türkiye’nin orta sınıfına borçlu olduğunu umarım bilmektedir. 2001 krizi sonrası değişen siyasi tablo mevcut iktidarın siyasi ve ekonomik istikrarı sonucunda uzun yıllar boyunca orta gelir sınıfının yaşam biçimini olumlu etkilemiştir. Rekorlar kıran otomobil, beyaz eşya, konut, mobilya v.b. rakamlar tesadüf sonucu ortaya çıkmamış bilakis harcanabilir geliri artan orta sınıfın oluşan talebiyle oluşmuştur.
Etgar Keret’in gözlemi ve tarifi ile “Orta sınıf sistemi besleyecek ekonomik güçten yoksun fakat elindekini kaybetmekten korkacak kadar bir şeye sahip.” Bugün orta sınıf yıllardır ilk defa yüksek enflasyon nedeniyle elindeki şeyi kaybetmekten korkuyor ve bu siyaset kurumu tarafından ciddiye alınmalı.