Rusya’nın, Ukrayna’ya başlattığı askeri operasyonlar 4. ayını doldururdu. Sanılanın aksine kısa sürede bir müzakere ile bu savaşın biteceğine olan inancım kalmadı. İki baz senaryodan birisi elenmiş oldu. Amerika, İngiltere ve Avrupa Birliği’nin açıklamalarına ve eylemlerine baktığımızda savaşın sonuçlanmasına değil olabildiğince uzamasına yönelik bir pozisyon aldıkları açıkça belli oluyor.
Sanırım Rusya’yı olabildiğince sahada oyalayıp yıpratmak üzerine bir kurgu var ki yakılıp yıkılan şehirler, göç etmek zorunda kalan insanlar ve yitip giden masum canlar kimseyi ilgilendirmiyor. Herkes, “Rusya sahada ne yapabilir, elindeki kartlar nelerdir?” sorularının cevabını bekliyor. Şubat ayından bu yana sayısız ambargolar, yaptırımlar ve açıklamalar Rusya cephesinde istenen karşılığı verdi mi bilmiyorum ancak Rusya, 104 yıl sonra temerrüde düştü haberleri küresel ekonomi ekranlarında epeyce bir dolaştı.
Borç kimeydi, ne kadardı ya da Rusya’nın bunu ödeme kabiliyeti var mı kimse ilgilenmedi. Çünkü “Lenin’den sonra Rusya’yı temerrüde düşüren lider Putin” başlığını batı medyası daha çok sevdi. Oysa Rusya’nın borcu ödeme kabiliyeti ve imkânı olmasına rağmen sistemin dışına çıkarılması sonucu borç ödenemedi.
Bütün bu gündem içerisinde G7 liderleri Almanya’da bir araya gelerek enerji, gıda, iklim, Çin ve İran konularını görüştü. Görüşmelerin ana başlıkları bunlar olarak kamuoyu ile paylaşılmış olsa da perde arkasında eminim Rusya’nın bunca yaptırıma rağmen hala nasıl nefes aldığı konusu daha çok konuşuldu. Rusya elindeki enerji kartının ona nasıl bir avantaj sağlayacağını çok iyi hesap etmiş olmalı ki bunca yaptırımı umursamadı. Üstelik enerjiye alternatif arayışları bitmeden özellikle gıdada Rusya’nın ve Ukrayna’nın ne kadar önemli olduğunun farkına vardık.
Bir Fransız yıllar sonra markette ilk defa ayçiçek yağını sadece bir adet alabileceğini gördü. Sebebini sorduğunda Ukrayna’daki savaş gerekçe gösterildi. Sizce Covid sonrası normalleşmeye çalışan küresel ekonomi, Rusya - Ukrayna çatışmasının oluşturacağı sonuçları bilmiyor olabilir miydi? Evet, halklar yaşayarak öğrendi ama onları yönetenler eminim biliyorlardı. Başkan Biden hızla oy kaybederken artan enflasyonun sorumlusu olarak Putin’i gösterdi. Oysa Amerika içerisindeki kaynaklar Amerikan halkının petrol ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilir ve artan ham petrol fiyatlarına rağmen Amerikan halkı bunu hissetmeyebilirdi.
Buna rağmen G7 bildirgesinde Rus petrolünün taşınmasına yasak getirilmesi gözden geçirilecektir denilip Rus petrolü almaya devam eden ülkeler G7 ile beraber hareket etmeye davet edildi. Enerji arzını güvence altına almak adına OPEC (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) üretimi artırmaya davet edilirken artan fiyatlar için tavan fiyat uygulaması fikrinden bahsedildi. Gıda konusunda ise küresel gıda güvenliği kriziyle mücadele için 4,5 milyar dolar ayrılacağı, ayrıca gıda ve tarım konusunda pazarlarını açık tutacakları belirtildi.
Büyük gıda stoklarına sahip ülkeler ve şirketlere piyasayı bozmadan küresel gıda kıtlığını gidermeye yardımcı olmaları çağrısında bulunuldu. Dikkat edin G7 liderleri gıda güvenliği konusunda sadece 4,5 milyar dolar ayırmayı bir lütuf görürken bazı şirketlere piyasayı bozmadan yardımcı olmaları ricasında bulunuyorlar. Demek ki koskoca dünyanın gıda güvenliği birkaç ülke ve şirkete emanet.
Çin ve İran’da bildirgeden nasiplenirken bildirge boş kalmasın diye iklim konusu da işlenmiş. Kimsenin anlamadığı mevzu küresel ekonomik sistem kendisini kurtarmak adına karşılıksız basıp dağıttığı banknotların bedelini farklı coğrafyalarda farklı senaryolarla masumlara ödetmeye çalışıyor. Bunu Ukraynalı evini terk ederek, Fransız un bulamayarak, Amerikalı da benzine hayatında vermediği parayı vererek ödüyor.
Davos’ta Hindistanlı bir CEO olan Behar’ın haykırdığı gibi bu sistem zengini daha zengin ederken vergi sistemi sayesinde koruyor. Üstelik bunu da fakir insanlar üzerinden yapıyor. Sayın Behar diyor ki, “Bu eşitsizliğin önlenmesi için ekonomik sistem yeniden yapılandırılmalı. Herkesin gerçek geliri üzerinden vergilerini ödenmesi sağlanmalı ve bu yapılırken sistem dışı paralarla mücadele edilmeli. Hükümetler bu konularda somut adımlar atmalı. Çocuk bakımından, sağlık ve eğitime kadar çok ciddi yatırımlar yapılmalı ve herkes yaşayabileceği kadar maaş almalı.“