1 Ocak 2019 tarihi itibarı ile ülkemizde plastik alışveriş poşetleri ücret karşılığı satılmaya başlandı. İlk günlerde kamuoyunu epeyce meşgul eden uygulama aradan geçen sürede genel kabul görse bile arka planda tartışmalar devam etmekte.
Tartışmalar dünya genelinde uygulanan mevzuatla ülkemizde yürürlüğe giren mevzuat arasındaki farklar ve yürürlüğe geçiş için belli bir zaman aralığı bırakılmaması noktasında yoğunlaşıyor. Bu konuda Avrupa’da uygulanan mevzuat temel alınmış olduğu halde birçok değişiklik yapılarak yürürlüğe girmesi ülkemizdeki plastik üreticilerinde birçok mağduriyet oluşmasına sebep oldu.
Yasanın çevreye katkısını ya da dünyada birçok ülkede yürürlükte olmasını görmezden gelecek değilim. Çevre duyarlılığı açısından bu uygulamanın doğru olduğuna inancım tam. Ben geçiş sürecinde bu yasadan direk etkilenen üreticilerde oluşan mağduriyetlerin nasıl telafi edilebileceğini tartışmaktan yanayım. Çünkü Türkiye’de şu anda alışveriş poşeti üreten 2 bine yakın firma ve burada 20 bine yakın çalışan söz konusu.
Sektör olarak 6 maddelik bir değişim talepleri var. Bunun mücadelesini veriyorlar. Bunlardan ilki meyve sebze şarküteri ve eczanelerde verilen ücretsiz poşetlerin çift kat 15 mikron yerine Avrupa Birliği’nde olduğu gibi tek kat 15 mikron olması. Çünkü çift kat 15 mikron bir poşetin dayanım gücünün olmadığını içerisine konulacak 1 kg. malzemenin bile taşınamayacağını iddia ediyorlar. İkinci olarak Avrupa Birliği’nde olduğu gibi 50 mikron üstü poşetlerin ücretsiz olması. Çünkü bu poşetler tek kullanımlık olmayıp çok kullanıma uygun ve hazır giyim, elektronik gibi sektörler tarafından tercih ediliyorlar. Bunun ücrete tabi olması mağazaları kâğıt poşete yönlendireceği için sektörlerinin haksız rekabete uğrayacağını iddia ediyorlar.
Üçüncü istekleri yürürlükte olan mevzuatın biyobozunur (doğada kendiliğinden kaybolan) poşetlerle ilgili bir hüküm içermemesi. Bu poşetler mısır nişastası ve kenevir gibi doğal malzemelerden üretilmekte ve doğada kendiliğinden kaybolmaktadır. Avrupa ülkeleri bu malzemeleri teşvik ederken ülkemizde paralı olması üreticilerin bu alanlara yatırım yapmalarını engelleyecektir. Şahsen benim de önemsediğim husus çevreye hiçbir zararı olmayan bu poşetlerinde ücrete tabi olmaması gerektiğidir. Dördüncü olarak satış alanı 200 metrekare altındaki yerler bu kapsamdan çıkartılmalı böylece hem üretici hem küçük esnaf korunmalıdır. Mevzuatın amacı tüketimi azaltmaktır. Bu kapsamda bakkal büfe pastane gibi yerlerde poşet satış görevlisi tarafından ihtiyaç kadar verilmekte olup tüketicinin fazlaca alması imkânı yoktur.
Beşinci talepleri üreticiler ve elinde stok olan satış noktaları için bir geçiş süreci modeli kurgulanmalıdır. Şu an itibarı ile perakendeciye satılmış poşetlerin son kullanım tarihleri dolarsa geri üreticiye iade edilmeleri söz konusudur. Sebze meyve reyonunda kullanılan poşetlerinde yeni mevzuata uygun olmaması sebebiyle bunlarda iade edilirse zaten satışları düşmüş olan üreticiler bu iade yükünün altından kalkamayacaktır. Bu yüzden üreticiler 2019 yılı sonuna kadar geçiş süreci talep etmektedirler. Altıncı ve son talepleri ise poşetlerin satışa tabi olacağı konusu 2018 yılından itibaren konuşulsa da kalınlık ve baskı detayları 9 Ocak 2019 tarihinde yayınlanan yönetmelikle belirlenmiştir. Sıfır atık logosu 7 renkli olup sektörde poşet üreten firmaların altyapısı tek renge uygundur. Zaten satışları düşmüş üreticilerin bir de baskı makinesi yatırımı yapmaları imkânsızdır.
Tekrar edeyim 2 bine yakın firma, 20 bine yakın çalışanı olan yıllık 300 bin ton üretim gerçekleştiren bir sektörden bahsediyoruz. Uygulamanın başlamasından bu güne kadar bazı firmaların kapandığı çoğunun da işçilerini ücretsiz izine çıkarmak zorunda kaldığını sektör temsilcileri söylüyor. Sektör temsilcileri ile Çevre Şehircilik Bakanlığı arasında mevzuatta usul ve esas açısından değişiklik görüşmeleri sürüyor. İnsan sormadan edemiyor yürürlüğe girmeden bu görüşmeler yapılıp bir yol haritası çıkartılamaz mıydı? Ülkemizin üretime ve istihdama en çok ihtiyaç duyduğu şu günlerde keşke bu mağduriyetler yaşanmasaydı.