Şimdi Ne Olacak?

Erdal Küçükşehir

Birkaç haftadır en çok işittiğim soru olunca başlığı böyle kullanmaya karar verdim. İş dünyasından tanıdığım birçok kişi gibi açıkçası bende merak ediyorum şimdi ne olacak? Oysa hafızamızı tazelesek biraz geçmiş yıllara dair satır aralarına baksak yaşadıklarımız ilk değil.

Ocak 2014’de 5 baz puan Eylül 2018 de 6,25 baz puan artan faizleri görmedik mi? Bunun sonrasında piyasalar ne tepki gösterdi unuttuk mu? Bu gün tartışmakta olduğumuz birçok meseleyi o günlerde de tartışmadık mı? Bugün Covid’e bağlı olarak sıraladığımız gerekçeleri 2018’de Brunson’a 2014 de ise Gezi Olayları ile açıklamaya çalışmadık mı?

Evet, siyasi ya da sosyolojik gelişmelerin ekonomik etkilerini görmezden gelemeyiz ancak aradan geçen bunca yıla rağmen kendi irademizle çözebileceğimiz sorunları ortadan kaldırabilmek için ne yaptık? Ocak 2014 e gelirken Amerika’nın parasal genişlemeyi bitireceğini bildiğimiz halde tarihin en düşük faiz oranları ile dağıttığımız kredilerin nasıl kullanıldığına neden bakmadık? Büyümeyi tercih ettik cari açık oluştu. Cari açığı düşürelim dedik kur ve enflasyon oluştu. Kurla mücadele ederken faiz yükseldi. Faiz yüksek olunca büyüme duraksadı işsizlik yükseldi.

Birleşik kaplar gibi değil mi? Siz biriyle mücadele ederken diğerleri kendi başına takılmaya başlayıp sistemi tekrar aksatıyor. Şimdi Merkez Bankamız uluslararası piyasalara güven telkin etmek ve yükselen kuru baskı altına almak için faizleri bir kez daha yükseltme yoluna gitti. Bu sefer sonuç değişecek mi açıkçası bilmiyorum. Geçmişten ders alsaydık aynı şeyi tekrar tekrar yaşamazdık diye düşünüyorum. Ülkemizin faiz kur enflasyon sarmalında geçen yıllarına üzülüyor inşallah bu sefer farklı sonuç elde ederiz diye dua ediyorum.

Aslında geçen 6 yıl içerisinde hükümet tarafından programa alınan ve yasalaşması beklenen çok olumlu adımlar vardı. Seçimler uğruna bunlar meclisin raflarında kalırken kısa vadeli çözümlerle bu noktaya gelindi. Şimdi ne olacak derseniz artan faiz kuru bir süre baskılarken finansman sorunu yaşayan işletmelerin ayakta kalmaları daha da zorlaşacak. Enflasyon düşecek mi bilemiyorum çünkü Türkiye de enflasyon hem maliyet açısından hem talep açısından değerlendirilmeli. Evet, talebi düşürerek enflasyon üzerinde baskı oluşturmak mümkün ama artan finansman maliyetleri ürün maliyetini artıracağı için enflasyon toplamda ne yöne seyredecek bilmek mümkün değil. Mesela Ocak 2014 faiz artırımının enflasyon üzerindeki etkisi olumsuz olmuştu.

Diğer taraftan yurtiçinde mevcut olan dövize talebi frenlemek mümkün hatta döviz hesaplarının bir kısmı Türk lirası vadeli mevduata geçebilir bu bizim en azından kısa vade döviz ihtiyacımıza olumlu katkı yapar. Dünyada yaşanan pandemi nedeniyle turizm kaynaklı döviz gelirlerimizde ciddi bir azalma yaşandı. Buna Merkez Bankasının dövizi tutmak adına yaptığı müdahalelerde ilave olunca ciddi bir rezerv kaybı yaşadık. Bu bakımdan yerli yatırımcının Türk lirasına dönmesi ülkemiz adına önemli bir adım olacaktır.

Sonrasında ne olur derseniz bu siyasi iradenin alacağı kararlara bağlıdır. Zira bu süreçlerin tekrar yaşanmaması için öncelikle yapısal reformlar meclisin raflarından inip gündemin ilk maddesi olmalıdır. Ne zaman hızlı büyüme rakamları yakalasak büyük cari açıklarla yüzleşmek zorunda kaldık. Açık vermeden büyümek için iki yol var önümüzde. Hep konuştuğumuz iç tasarrufları büyüteceğiz ya da üretimin ithale dayalı yapısını yerli girdilere yönlendireceğiz. Bunlar zaman alıp can acıtacak tedbirler olunca biz yavaş büyümeye razı olduk. Yavaş büyüme ise beraberinde işsizlik gibi diğer sorunları ortaya çıkardı. Öte taraftan kurlar vasıtasıyla ithali pahalı hale getirdik ancak üretim ona bağlı olduğu için enflasyonun yükselmesini önleyemedik. Oysa bizler ithal mallarını burada üretecek müteşebbislere geçici süreyle bile olsa destek vermemiz maliyet, satış, vergi rakamlarını sıralayarak bunları dünya fiyatları ile kıyaslayarak teşvik politikaları üretmemiz gerekirdi.

Vergide bir adalet oluşturamadık. Hala vergi sistemimiz dolaylı vergiler üzerine işlemekte. Dolaylı vergiler düşük gelirli insanlardan oransal olarak daha çok vergi almaktır ve bu vergide adaletin sağlanması önünde en büyük engel olarak durmaktadır.

Hukuk, eğitim, sosyal güvenlik sistemi gibi alanlarda da ciddi hamleler yapabilirsek Türkiye bu girdiği faiz döviz enflasyon sarmalından kurtularak ciddi bir başarı hikâyesi yazabilir.

İlk yorum yazan siz olun