İstanbul Sanayi Odasının açıkladığı ilk 500 ve ikinci 500 listesini diğer listelerden ayıran en önemli fark sadece sanayici şirketlerin bu listede yer almasıdır. Ülkemizin üreten gücünü en iyi analiz edebileceğimiz liste olması bu yüzden önemlidir. Yaklaşık 50 yıldır yapılmakta olan bu çalışma her yıl kamuoyu ile paylaşılır.
Ülkemizde sanayiciliğin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından incelendiğinde son 20 yıllık süreçte Anadolu’nun ülkenin üretim gücüne yaptığı katkıyı açıkça görmek mutluluk vericidir. 2007 yılında listenin neredeyse yarısını İstanbul firmaları oluştururken, bu gün 650 ye yakın Anadolu firması listede yer almaktadır. Bursa, Gaziantep, Kayseri, Konya, Denizli gibi şehirlerimizin bu listede ağırlığının olması Türk Sanayisi’nin doğru yolda olduğunu göstermektedir.
Bununla beraber sanayicimizin karşılaştığı sorunları görmemiz ve bunlarla alakalı çözüm önerileri getirebilmemiz açısından gerek siyasilere gerekse STK’lara bu raporlar birçok bilgi vermektedir. Kısa kısa önemli gördüğüm bilgileri sizlerle paylaşayım:
İlk 500 şirketimiz 2015 yılında satış cirolarını % 7,5 artırmayı başarırken ikinci 500 şirketimiz % 6,6 artırabilmiş yani 2015 yılında sanayimizin büyümesi sınırlı kalmış. Ancak yaşanan gelişmelere rağmen satışları artırmak önemli. Faaliyet karlılığı noktasında ilk 500 şirketimiz 2014 yılına göre % 40 artış göstermişken ikinci 500 şirketimizde bu oran %20 seviyesinde gerçekleşmiş. İlk 1000 şirketimizin aktif toplamları 2015 yılında % 12’ye yakın bir artış göstermiş.
Tablonun diğer kısımları incelendiği zaman Türk Sanayicisi’nin yaşadığı temel problemler bütün çıplaklığı ile ortaya çıkıyor. İlk 500 şirketimizin 2015 yılında ihracat kaybı % 13 iken bu oran ikinci 500’de %17. Finansman giderleri ise ilk 500’de %70’ler seviyesinde, ikinci 500’de ise % 40’ları geçen oranda artmış. Başka bir deyişle sanayicimiz artırdığı karının çok daha fazlasını finansman bulmak için harcamış. Yine AR-GE harcamalarında yaşanan büyüme beklentinin altında kalırken istihdam artışı 2015 yılında sanayi tarafında sınırlı kalmış. Hep dile getirdiğimiz ileri teknoloji yoğunluklu sanayi grubunun payı 2015 yılında % 3,2 ile 2014 seviyesiyle aynı kalmış. Rekabetin çok daha yoğun yaşandığı orta-düşük teknoloji yoğunluklu sanayilerin payının ise % 40’lara yaklaştığı görülmekte.
Çalışan başına düşen karlılık oranı ilk 500 şirketimizde % 3 artarken ikinci 500 şirketimizde % 1’e yakın düşmüş durumda. 2012 yılında beri düşüş eğilimi gösteren imalat sanayinin GSYH içerisindeki oranına rağmen Sanayicimiz üretmiş satışını faaliyet karını artırmış. Coğrafyamızda yaşanan jeopolitik sorunlar ile ihracat kanalları daralırken sanayicimiz yeni pazar bulmak için koşturmuş. Fed’in faiz şantajı sonucu uluslararası ekonomiler gel gitler yaşarken sanayici ayakta kalmayı başarmış. Günümüzde paradan para kazanmak bu kadar kolay ve cazip olduğu halde bir çok sanayici inşaatçı olmayı tercih etmiş iken hala üretmeye ürettiğini müşteri bulup satmaya sattığını tahsil etmeye markasını yaşatmaya çalışan sanayicimize hepimizin teşekkür borcu var diye düşünüyorum. Büyük Türkiye hedefini yakalamak için daha çok üretmek daha çok pazara satmak zorundayız. Tekrar ediyorum bu raporlar gerek STK’lar gerekse siyasiler tarafından kapsamlı olarak incelenmeli ve Türk Sanayicisi’nin önü açılmalıdır.AR-GE yaparak yatırım yapıp istihdam sağlayan bu insanlar aldıkları riske rağmen kazandıklarının yarısını finansmana harcıyorlarsa bu tablonun sürdürülebilir olmadığı gayet açıktır.
Bu veriler ışığında şu çok net olarak söylenebilir sanayicimizin yeni bir şoku kaldıracak hali yoktur. Bunun için Türkiye’nin üretim gücüne sahip çıkalım seslerine kulak verelim.