2008 krizinin dünya ekonomisine bıraktığı en büyük miras gelir dağılımını tamamen bozmuş olmasıdır. Dünya zaten bu konuda hiçbir zaman adil olmadı ancak 2008 sonrası izlenen para politikaları bu dengenin tamamen raydan çıkmasına sebep oldu.
Warren Buffet ve George Soros gibi sermayeyi temsil eden simaların bile zenginlerin vergilendirilmesinin zamanının geldiğini söylemeleri tesadüf değildir. Küresel ekonomide daha adil bir vergilendirmenin zamanının çoktan gelip geçtiği apaçık ortadadır. Pek çok insan zenginlerin, bir servet vergisi aracılığıyla vergilendirilmesi ile vergilemede adaletin sağlanabileceğine inanıyor.
2022 yılında yapılan Davos zirvesinde İngiliz milyarder açıkça şunu söylemişti;
“- Dünyanın geri kalanı ekonomik krizin ağırlığı altında ezilirken milyarderler ve dünya liderleri bu kapalı tesiste tarihin dönüm noktalarını tartışmaya geliyor. Siyasi liderlerimizin, en varlıklı, krizin ekonomik etkisini en az hisseden ve birçoğunun çok az vergi verdiği bilinen bu insanları dinlemeye gelmesi inanılmaz bir şey" dedi ve ekledi, “- Bu konferanstan çıkacak en makul karar zenginlerin vergilendirilmesi olur.”
Küresel tarafta hal böyleyken bizde nasıl derseniz 2023 yılı ilk 4 ayına ait Maliye’nin rakamları tüm çıplaklığı ile durumumuzu özetliyor. Devletimiz 4 ayda toplamda 863 milyar TL vergi geliri elde etmiş. Bu rakamın içerisinde şirket kârları, mülkiyetten alınan vergiler gibi doğrudan vergilerde tahsilat düşerek 207 milyar TL olurken dolaylı vergilerden 650 milyar TL lira gelir elde edilmiş. Dolaylı vergilerin geçen yılın ilk 4 ayında toplam gelirlere oranı %64 iken bu yıl aynı dönemde %75’e çıkmış.
Doğrudan vergi dilimi içerisinde yer alan gelir vergileri 4 ayda toplam 165 milyar TL olurken bunun %85’ini ücretliler ödemiş. Evet, yanlış okumadınız sabit gelirli insanlar koskoca ülkede tahsil olunan gelir vergisinin %85’ini maaşlarından ödemişler. Dolaylı vergiler kalemini incelediğimiz zaman özel tüketim vergisi kalemi altında akaryakıt, motorlu taşıtlar, alkollü içecekler, tütün mamulleri ve dayanıklı tüketim malları kalemlerinden alınan ilave vergiler, holdingler dâhil gelir ve kâr elde eden mükelleflerin ödediği verginin 3 katına çıkmış.
Üstelik bu rakamlar tahsilat oranlarını dikkate alacak olursak çok daha düşük. Zira tahakkuk eden kurumlar vergisi 125 milyar TL iken devlet ancak 25 milyar TL tahsil edebilmiş. Tahsilatın tahakkuka oranı %20’lere gerilemiş düşünebiliyor musunuz. Bu oran neden bu kadar düşük derseniz durmadan af çıkan, özellikle de enflasyonun çok yukarılarda olduğu ülkede kaçınılmaz sonuç bu olur. Her seçime bir af sığdırıp, her affa bu defa son bakın diye demeç verirseniz, üstelik çıkardığınız af için dahi tekrar af çıkartırsanız herhalde başka türlü bir sonuç beklemek yanlış olur.
Sıfır araç alanlar devletin kasasına toplam vergi gelirlerinin %12’si kadar katkıda bulunmuşlar. Hele bir de dış ticaretten alınan vergiler kalemi var ki dolaylı vergiler içerisinde en büyük gelir kaynağı haline dönüşmüş. İthalde alınan katma değer vergisi neredeyse ana gelir kaynağı haline dönüşmüş.
Onlarca organize sanayi bölgemiz, binlerce ihracatçımız eğer bu ülkede noter, tapu harcı, pasaport, trafik ve diğer harçlardan elde edilen 36 milyarlık gelir kadar devletimizin kasasına vergi ödemiyor ise herkes otusun düşünsün bu vergi sisteminin neresi adildir diye.
Devletin tek gelir kalemi olan vergilerde 2023 yılının ilk 4 ayının tablosu budur. Seçim döneminde verilen vaatler dikkate alındığında ülkemiz bu gelir gider dengesizliğini sürdüremez. Vergide bırakın adaleti sağlamayı olan ayarları da bozmuş durumdayız. Vergilendirmenin böylesi çarpık bir hal almasının toplum katmanları üzerinde ne gibi bozulmalara sebep olacağını sanırım biliyoruz. Seçim sonrası aklımıza yine dolaylı vergi yükünü artırarak oluşan açığı kapatmak ilk seçenek olarak gelirse vay halimize.
Enflasyon altında refah düzeyi ve satın alma gücü kaybolan sabit gelirli insanlarımız İnşallah birde vergi yükü altına girip ezilmezler. Seçim sonrası tek temennim budur.