İnsanın en büyük düşmanı şeytan değildir!

İrem PEKÇAK

Hepimiz şeytanın insan ve ailesine karşı düşmanlığını duyduk ve bu düşmanlık, Hz. Adem'in yaratılışından bu yana devam ediyor. Allah'ın rahmetinden mahrum kalan şeytan, kıyamete kadar insanlara zarar vereceğine yemin etti ancak, insanın ana düşmanı hala Allah’ın başka bir yarattığı olan nefistir.

Şüphe yok ki insan nefsi ilahi bir gizemdir ve tam olarak anlaşılmazı imkânsızdır. İnsan vücuduna nüfuz edene kadar nefse ruh denir. Ruh, Yüce Allah'ın emriyle bedene bağlandığında, dünyayı bilir ve böylece Rabbinden uzaklaşır. Sonra Yüce Allah ile nefis arasında bir perde belirir ve nefis, yaratanına yaklaşmasına izin vermez. Ruh bedene bağlandıktan sonra inanılmaz bir yaratılış oluşur ve insan yaratılır.

Yüce Yaratıcımız insanı yeryüzünde halefi olarak yarattı ki Allah'ın kanunlarına göre yaşayabilsin. Allah, insan nefsine özen göstererek şeriatı indirmiştir çünkü bilgi ve akıl insanın mükemmelliğinin temel dayanağıdır. İnsanların doğruluğunu veya ahlaksızlığını belirleyen nefsinin nitelikleridir. İşte bu ilahi kitapların, peygamberlerin, elçilerin indirilmesinin ve yasaların oluşturulmasının asıl amacıdır.

Bir kişi nefsiyle savaşmayı bırakıp tutkulara bağımlı hale geldiğinde, her iki dünyada da mutluluğun kapıları onun için kapatılır. Birçoğu tutkularını takip ederek bu dünyada mutluluk yarattıklarına inanırlar. İşte bu, eğitimsizliğin ve ahlakın bozulmasıdır.

Son zamanlarda yaygınlaşan alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, evlilik dışı gayrimeşru ilişkiler, çok para ve malı illegal yollarla elde etme arzusu insan nefsinin ne denli önemli olduğunun bir göstergesidir. Bütün bu olumsuzluklar ve suça teşvik, çoğumuzdaki nefis ile mücadelenin yokluğunun veya yetersizliğinin de bir sonucudur.

Alkol ve tütün üretimi ve satışı adeta toplumumuzun hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Uyuşturucu bağımlılığı tehdit edici zirvelere ulaşmış, birçok yerde genelev gibi kullanılan saunalar, çeşitli mekanlar, eğlence merkezleri, tüm hizmetlerin sunulduğu kulüpler bizleri dibe indirmek için ortaya çıkmıştır. Neden, çünkü nefsine hâkim olamayan insanımız bu tür mekânları ve sağlanan hizmetleri aktif olarak kullandığı için.

Bütün bunlara rağmen çoğumuz İslam yerine laik hayatı tercih ediyoruz. Yani, ölümlü dünyanın sevgisi sonsuz dünyanın unutulmasına yol açıyor. İşte bu yüzden Peygamber Efendimiz (S.A.V), dünyevi sevginin her şeyin kısırlığının temeli olduğunu söylemiştir. Dünya sevgisi, Müslümanları Yüce Yaratıcıdan uzaklaştırmakta, sonsuz dünyanın unutulmasına da vesile kılmaktadır.

Maalesef nefsimizle savaşmıyoruz ve Kuranı Kerim’den, Peygamber Efendimizin hadislerinden yardım almıyoruz! Nefis ile cihadın ne denli önemli olduğu şu Hadis-i Şerifte anlatılmaktadır; "Gerçek mücahid, nefsiyle cihad edendir." (Tirmizî, cihad:2)

Kim Allah'ın hidayetine ermek isterse, nefsiyle cihad etmesi gerekir. Kur'an'da şöyle denilir: «Benim için cihad edenlere mutlaka onları benim yoluma yönlendireceğim». (Sure 19, ayet 69). Bu ayette adı geçen cihad, nefsinin yanında cihaddır. Çünkü bu ayet, cihad'ın izin verilmesinden önce Mekke'de indirilmiştir. Kim ebedi dünyada mutluluğa kavuşmak isterse, mutlaka nefsiyle cihad etmesi gerekir.

Rabbimiz Kur'an-ı Kerimde Naziat ve Haşr Surelerinde şöyle buyurmuştur;

Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır. ﴾37-39﴿ Kim de, Rabbinin huzurunda duracağından korkar ve nefsini arzularından alıkoyarsa, şüphesiz, cennet onun sığınağıdır. ﴾40-41﴿

Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. ﴾9﴿

Allah’ın nefsimizle ilgili kanunları apaçık ortadayken maalesef modern dünyada nefsimize karşı cihat çağrımızı eleştirenler var. Aslında bu, insanların Kuran'a ve Peygamber sünnetine karşı gelmeleridir ve bu dünyalık olmalarının neticesidir. Gelin bu dünyalık olmayalım ve nefislerimize hâkim olalım.

İlk yorum yazan siz olun