Depremin Ardından…

Doç.Dr. Mustafa Turgut YILDIZGÖREN

Kahramanmaraş - Hatay depremlerinin üzerinden 1 ay geçti. Deprem felaketi nedeniyle ülke olarak büyük bir yasa büründük. Bu felaket nedeniyle gerek depremi yaşayanlar gerekse uzaktan şahit olanlar olarak bizler hem fiziksel hem de ruhsal anlamda derinden sarsıldık. Afet sonrası yaralar günden güne sarılmaya başlansa da depremi yaşayanlar ve tanık olanlar için depremin olumsuz etkileri görülmeye devam etmektedir.

Türkiye’de her büyük felaketin ardından çıkarılması gereken dersler listesini çok iyi yapmayı biliyoruz, fakat iş uygulamaya gelince her şeyi unutup bir süre sonra, yine aynı laubalilikte hayatımıza devam ediyoruz. Başımıza büyük bir felaket geldikten sonra toplumsal toparlanma kolay olmuyor. Popülistik, günübirlik ve alelacele kararlar almak yerine, Türklerin genetiğine işlemiş olan bize bir şey olmaz düşünce tarzımızı gözden geçirip bilimin doğrularına ve bilim insanlarına yatırım yapmamız gerektiğini düşünüyorum.

Depremin ardından görülen ruhsal ve fiziksel sorunlar nelerdir?

Ruhsal Sorunlar
Büyük depremler aniden meydana gelir ve herkesi derinden sarsar. Deprem felaketine maruz kalan bazı kişilerde fiziksel bir yaralanma gelişmese bile, duygusal sorunlar ortaya çıkabilir. Doğal afetler karşısında her insanın tepkisi farklıdır. Depremden sonra şok tepkisi içine girilebilir. Olaydan hiç etkilenmemiş gibi bir donukluk hali vardır. Korku, endişe, kaygı, suçluluk, pişmanlık, kızgınlık, karamsarlık, panik, çaresizlik ve utanç gibi duygular çok derin ve yoğun olarak yaşanır. Bu tepkilerin olması tamamen normaldir. Bu süreçte yaşanabilecekleri bilmeniz, olayın psikolojik etkilerinden daha kolay kurtulmaya yardımı olacaktır.

  • Akut Stres Tepkisi:

İlk 48 saat içinde stres belirtilerinin olması çok normaldir. Belirtilerin en az 2 gün, en fazla 4 hafta sürmesi akut stres tepkisidir ve anormal bir olaya verilen normal tepkiler olarak değerlendirilir. Depremin istemsiz bir biçimde sıkıntı veren anılarının akla gelmesi, tekrarlayan düşler, deprem oluyormuş hissi, sürekli olumsuz duygusal durum, çevre ve dünyaya karşı olumsuz düşünceler, kişinin kendini yabancı gibi hissetmesi, zamanın hızlanması, yavaşlaması, deprem anını hatırlatan içsel olarak anı, duygu ve düşüncelerden ve dışsal olarak durum ve faaliyetlerden kaçınılması, uyku bozuklukları, kızgın davranışlar, her an tetikte olma, irkilme tepkisi ve odaklanma güçlüğü gibi durumlar bu dönemde görülen belirtiler arasında yer alır.

  • Post travmatik stres bozukluğu:

Yukarıdaki belirtiler 1 ayın üzerinde devam ettiği zaman post travmatik stres bozukluğundan bahsedilir. İlerleyen dönemde depresif semptomlar tabloya eşlik edebilir. Özellikle tedavi edilmemiş post travmatik stres reaksiyonuna depresif semptomlar eşlik edebilmektedir. Post travmatik stres reaksiyonunda panik düzeyde kaygı belirtileri ya da tam tersi dissosiyatif belirtiler görülebilir.

  • Depresyon ve Anksiyete:

Depremi yaşayan birinin kaygı ve/veya depresyon belirtileri göstermesi son derece normaldir. Bu iki hastalık anksiyete ve depresyon; Yorgunluk, uykusuzluk, günlük aktivitelere karşı ilgide azalma, sinirlilik ve konsantre olamama gibi benzer semptomlar gösterir. Bu semptomlar zamanla gelip gidebilir, ancak semptomlar kalıcı olmaya başlarsa tedavi gerekmektedir.

Fiziksel Sorunlar
Depremlerde en sık görülen yaralanmalar basit yumuşak doku yaralanmaları, açık ve kapalı kırıklar, sinir yaralanmaları, crush yaralanmaları, kompartman sendromu ve omurga yaralanmalarıdır. Uzuvların yıkılan binaların enkazı altında kalarak ezilmesi sonucu, büyük kas kitlelerinin nekroze gitmesiyle oluşan miyoglobinüriye ve hiperkalemiye bağlı akut böbrek yetmezliği ile kardiak aritmiler gelişebilmektedir. Bu hastalarda, ezilme sonucu beslenmesi bozulan ya da nekroz gelişen bu dokular enfeksiyona zemin oluşturmaktadır ve sepsis gelişmesi sonucu, enkaz altından canlı olarak kurtarılan hasta ileriki süreçte kaybedilebilmektedir. Depremle birlikte karşılaşılan en büyük iki sorundan bahsedelim.

  • Kompartman Sendromu

Kas ve sinir dokularının bulunduğu alanda basıcın artmasıyla ortaya çıkan ve o boşlukta kalan dokuda kan akışının bozulmasıyla görülür. Özellikle hareket limiti az olan bölgede basıncın artmasıyla dokunun fonksiyonel olarak bozulması olarak da tanımlayabiliriz. Kaslarda şişlik ve gerginlik, iğnelenme, uyuşma hissi, şiddetli kas ağrıları, eklem hareketinde ağrı hissedilmesi ile kendini gösterir. Depremde enkaz altında kalmaya bağlı kompartman sendromu gelişirse ve kompartman basıncı çok yüksekse cerrahi müdahale gerekir. Fasya ameliyatı (fasyotomi) adı verilen işlemde, etkilenen kas grubunu kaplayan bağ dokusu kılıfı kesilerek açılır ve kompartmandaki basınç hemen düşürülür. Kompartman sendromu rahatladıktan sonra uzuvlar güçsüz veya sert haldedir. Yapılacak egzersizlerle kaslar yeniden güçlendirilmeli ve gevşetilmelidir. Birkaç hafta içinde kaslar genellikle tekrar ağrısız olarak hareket ettirilebilir.

  • Crush Sendromu

Crush’ın kelime olarak ‘ezilme’ anlamına gelmektedir. Kişide ezilme biçiminde yaralanma, uzun süreli sıkışma ve hareketsizlik sonucunda oluşan doku zedelenmesi ve kas nekrozu “crush sendromu” olarak tanımlanır. Deprem yaralanmalarının %2-3’ünü oluşturur. Enkaz altında kalan bedenin üzerine büyük miktarda ağırlık oluşur. Depremzede enkazdan çıkarıldığında basınçlı bölgeler rahatlar ve o bölgelere tekrar kan akımı başlar. Normalde kasta bulunan potasyum, miyoglobin, fosfat, kreatin kinaz, laktat dehidrogenaz, AST, ALT ve ürik asit hasarlı kas dokusundan kan dolaşımına geçmeye başlar. Kanda seviyeleri yükselen bu maddeler toksik ve ölümcül komplikasyonlara neden olabilir. Bu komplikasyonlar; akut böbrek yetmezliği, kalp yetmezliği, hiperpotasemi, hipovolemik şok, solunum yetmezliği, enfeksiyonlar, kompartman sendromu, kanama gibi dahili ve cerrahi komplikasyonları içerir. Crush sendromunun belirtileri arasında ağrılı ve şiş uzuvlar, tansiyon düşüklüğü, halsizlik, kalpte ritim bozukluğu, solunum yetmezliği, idrar miktarında azalma ve koyu renkli idrar yapma sayılabilir.

İlk yorum yazan siz olun