Yaygın vücut ağrıları ve bedensel yakınmaları nedeniyle doktor doktor gezen hastaları günlük poliklinik pratiğimizde sıkça görmekteyiz. Bu hastalardan çoğunluğu, tanısı konulup uygun tedaviyle sağlığına kavuşurken, bir kısmı ise birçok tetkik ve tedavilere rağmen yeterince iyileşememektedirler. Konya aktüel dergisinin bu sayısında, tutarsız semptomlarla kendini gösteren, elle tutulur bulguları olmayan bir hastalık olan somatizasyon bozukluğundan fizik tedavi bakışıyla bahsetmek istedim.
Somatizasyon bozukluğu, kişilerin ruhsal ve psikolojik sorunlarını fiziksel hastalık belirtileri olarak yaşamasıdır. Genellikle stres ve anksiyete gibi duygusal problemlerin bedensel semptomlarla ifade edilmesi şeklinde görülmektedir. Bu durum, gerçek fiziksel hastalıkların varlığını taklit edebilir ve tıbbi testlerle açıklanamaz. Ayrıca, hem hekimi hem hastayı yorar ve tespit etmek zaman alabilir.
Hastalar ayrıntılı, ancak niteliği belirsiz, kesinlikler taşımayan, tutarsız ve karmakarışık bir tıbbi öykü verirler. Yakınmalarını genellikle renkli ve abartılı terimlerle dile getirirler. Ağrı en çok dile getirilen belirtidir. En sık baş, bel, göğüs, karın, eklem ve kalça ağrısı görülür.
Ayrıca bulantı, kramp tarzı karın ağrıları, hazımsızlık, nefes alamama ya da nefesin yetmediği şeklinde yakınmalar, denge ve koordinasyon kusuru, baş dönmesi, güçsüzlük hissi, ses kısıklığı, idrar yapma güçlüğü, algı bozuklukları, işitme azlığı, unutkanlık sık rastlanan belirtilerdir.
Bu yakınmaları olan kişilerin başvurduğu ilk adres tüm toplumun ağrı yükünü çeken Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon poliklinikleri başta olmak üzere, Nöroloji ve Dahiliye poliklinikleridir. Hastalar bu polikliniklerde şifa arayışına girerler, yakınmaları tedavilerle geçer gibi olsa da zamanla sorunlar çözülmedikçe ilgili hekim tarafından psikiyatriye yönlendirilmektedirler. Hastalar, hasta olduklarını düşünürler ama psikiyatrik tedaviye başvurmaya isteksizdirler. Birçok iyi doktordan tedavi almıştırlar ancak ilerleme gösteren belirtileri dile getirme konusunda isteksizdirler ya da iyileşen belirtinin yerini başka bir belirti almıştır. Dizdeki ağrılar yerini bel ağrılarına bırakmıştır, koldaki uyuşma tamamen geçmiştir fakat bu kez de bacaklarda kramp başlamıştır. Genel olarak tıpta sevilmeyen hastalar grubunda yer alır. Davranış bozuklukları, evlilik sorunları ve intihar düşünceleri bu hastalarda sık görülen sorunlardır. Bu hastaların yanlış tedavi, gereksiz ameliyat, uygunsuz tetkiklere maruz kalma gibi durumlarla karşılaşma olasılığı yüksektir.
Genel olarak toplumda %1 gibi bir sıklıkta görülse de, tahmini prevalans daha yüksektir. Kadınlarda daha yüksek oranda görülmektedir. Aile hekimliği başvurularında ilk tanı oranlarının %20’lerde olduğu düşünülmektedir. Hastalık 20’li yaşlarda başlamakta, eğitim düzeyi düşük ve düşük gelir seviyesinde daha sık görülmektedir.
Somatizasyon Bozukluğu tanısı nasıl konulur?
Tanının en önemli aşaması, bedensel hastalıkların dışlanmasıdır. Bu durum biraz zaman alabilmektedir. Hastalığın başlangıcında hiçbir fiziksel ya da laboratuvar bulgu yoktur. Hastada hiçbir anormal laboratuvar veya fiziksel bulguya rastlanmadıkça hastanın rahatlaması beklenir, ancak somatizasyon bozukluğu olan bireyler rahatlayacakları yerde, başka doktorlara gitme konusunda heveslenmekte, daha fazla tetkiklere boğularak giderek daha sıkıntılı bir hale gelmeye başlamaktadırlar. Somatizasyon bozukluğunun tanısını koymak zordur, psikiyatri görüşü önemlidir. Bu hastalık kronik gidişli bir hastalıktır ve tam olarak iyileşme beklenilmemelidir. Ataklar halinde sürüp, arada birkaç aylık iyilik halleri olabilmektedir. Hastanın semptomları yanında eşlik eden duygu durum bozuklukları ve anksiyete bozuklukları için gerektiğinde ilaç verilebilirse de, somatizasyon bozukluğu olan hastaların ilaçları kendi bildikleri gibi kullanma eğilimi göstermelerinden dolayı yakın izlem gerekir.
Hasta ve Hekimlere yol gösterecek basit sorular
- Birçok sistemi etkileyen, birden fazla bedensel yakınmanız var mı?
Örneğin; 52 yaşında kadın hasta, ayaklarda üşüme, kabızlık, baş dönmesi, yorgun kalkma, sol dizde ağrı, kollarda uyuşma ve belinde ağrıları olan bir hasta. Verilen tedavilerle tam olarak iyileşmeme.
- Bu şikâyetler araştırıldığı halde, elle tutulur bedensel bir hastalıkla ilişkilendirilmiş midir?
Yukarıda bahsedilen hastadan yola çıkacak olursak; hastanın ayaklardaki üşümesi, yorgunluğu için ilk aşamada genel bir kan tetkikiyle kansızlık, demir deposundaki düşüklük (ferritin), B12 ve D vitamini eksiklikleri araştırırız. Ola ki bazı bazı değerler düşük çıkarsa hemen ilaç tedavilerine başlarız. Ayrıca bacak yakınmaları için dolaşım bozukluğu araştırabiliriz. Bel ağrısı da olduğundan değerlendirmemizi EMAR ile süsleriz. Ellerdeki uyuşma için, muayenemize tutarlı cevaplar veremese de sinir sıkışması testleri (EMG) isteriz. Bu tetkikleri istememizde, sonuçlara göre tedaviler vermemizde, mevcut sağlık sistemi içerisinde yanlış bir durum yok. Tedaviye yanıtı değerlendirmek için hastayı kontrollere de çağırabiliriz. Hastanın yakınmaları kısmen rahatlayabilir, hiç fayda görmeyebilir. 15 yıllık hekimlik hayatımda bel EMAR’ı normal olarak raporlanan bir hasta görmedim. Kan tetkiklerinde ferritin, B12 ve D vitamini normal gelen hasta neredeyse yok gibi.
- Mevcut şikâyet bu hastalığı açıklıyor mu?
52 yaşında bir kadın hastadan diz ağrıları için grafi istediğinizde, “Sende kireçlenme başlangıcı var, kıkırdak kayıpları başlamış, kıkırdaklarda yumuşama var” gibi klasik cümleler kurarız. Dizi üzerine oturmakta zorlanıyorsa, dizinden ses gelme durumu varsa menisküs ve bağ yaralanmalarına yorarız. Eğer muayene esnasında hastanın ağrısını provoke edemiyorsanız, bu durum ya yansıyan bir ağrıdır ya da somatizasyondur.
Ağrı ve fonksiyonel kısıtlılıklarla ilgilenen bir hekim olarak, olaya kendi günlük poliklinik tecrübelerimden yola çıkarak yaklaşmak istedim. Bu örnekleri bir nöroloji, bir gastroenteroloji, bir kardiyoloji ve bir aile hekiminden ya da abartısız şekilde tüm polikliniklerden duyabilirsiniz. Bu aşamada hastayla iletişimi kuvvetli bir hekimseniz, onu bir psikiyatri hekimine yönlendirmeye ikna edebilirsiniz. Hastalar psikiyatriye yönlendirildiklerinde genellikle yakınmalarının ciddiye alınmadığını düşünmektedirler. Psikiyatrinin geniş bakış açısıyla uygun terapi yaklaşımlarıyla hastalık kontrol altına alınabilir.
Hastayı etkili bir iletişimle ikna ederseniz, aynı şikâyetlerle sıradaki aynı branş hekimine gitmesinin önüne geçmiş olursunuz. Böylece hasta “doktor doktor gezen hasta” damgasını almamış olur. Gereksiz tetkik ve uygunsuz tedavilerle ülkenin sağlık sistemine de bir katkımız olmuş olur.