Emrullah BİLGİN - Değişim

Emrullah BİLGİN - Değişim

Türkiye-İran’da Stratejik Değişim-2

İsrail ve İran’ın füzelerle birbirlerine dünya kamuoyu tarafından göstermelik olarak değerlendirilen saldırıları, Hamas’ın İsrail’e Mursi'lerin Yemen ve Kızıldeniz’de İran destekli saldırıları, Hizbullah'ın İsrail sınırına yakın saldırıları, ABD’yi tehditleri ve İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopter kazasında ölümüyle birlikte tüm bunlar Reisi’nin komplo teorileri kapsamında kaza süsü verilerek öldürülmesinin zamanlaması da çeşitli soruları akıllara getiriyor.

Bu kazanın arkasında ki sır perdesi henüz çözülmüş değildir. Helikopterlerin İran'a satışının ardından ambargo nedeniyle yedek parçalarını vermeyen ABD’den başlamak üzere arızalanmasında veya kurtarma çalışmaların da bir ihmal var mıdır netlik kazanmamıştır. Tüm bunlar bir planın parçaları da olabilir düşüncesi yok sayılamaz.

mesud-pezeskiyan.jpg

Diğer taraftan İran’da yapılan seçimin ikinci turunda reformcu Mesud Pezeşkiyan, muhafazakar rakibi Said Celili'yi geride bırakarak cumhurbaşkanı seçilmiştir. Pezeşkiyan, 30 milyondan fazla oyun yüzde 53,3'ünü alırken Celili'nin oy oranı ise yüzde 44,3'de kalmıştır.

İran'ın bölgedeki politikalarının en önemli unsurlarından biri Kudüs Gücü'nün (Devrim Muhafızları'nın dış kolu) yaptıkları. Cumhurbaşkanının bu güçler üzerinde doğrudan bir kontrolü yok ve rejim gereği bir çok konuda olduğu gibi karar verme yetkisi dini lidere aittir. Hamaney, seçimin ilk turundan üç gün öncesine kadar defalarca Kudüs Gücü'nün ülkenin güvenlik doktrini için elzem olduğunu ifade etmişti. Dolayısıyla Pezeşkiyan Batı'ya daha dostane yaklaşan farklı bir dış politikadan söz etse de, İran'ın Lübnan, Suriye ve Yemen gibi ülkelerdeki faaliyetlerinde değişiklik olması ihtimali zayıf görünüyor.

turkiye-iran-mesud-pezeskiyan.jpeg

Türkiye politikalarında ise değişiklik olacağa benzer çünkü Türkiye Ortadoğu, Suriye, Filistin ve Türk Cumhuriyetleri ile AB ülkeleri, ABD ile coğrafi konumu ve politikaları gereği farklı değerlendirilmesi gereken bir ülke konumundadır. Pezeşkiyan’da bunun farkındadır ve Türk asıllıdır. Dahası, yönetimin ülkedeki kamusal söylemi önemli ölçüde etkilemesi ve Hamaney'in duruşuyla tam olarak örtüşmeyen politikaları teşvik etmesi mümkündür. Bu tür eylemler, reformcuların söz verdikleri şeyleri yapmak ve Pezeşkiyan'ın deyimiyle "sertlik yanlıları tarafından ülkenin etrafına örülen duvarları" yıkmak için tek umududur.

Öte yandan NATO'nun kritik Washington zirvesinin sonuç bildirgesi yayımlandı. Bildirgeye göre NATO'nun 2026 liderler zirvesi Türkiye'de yapılacak. Zirvenin sonuç bildirgesinde Ukrayna'ya destek açıklanırken, Çin’e de, Rusya’nın Ukrayna’yla savaşına verdiği desteği sonlandırma çağrısı yapıldı. Sonuç Bildirgesi'nde, 2025'te Hollanda'da gerçekleşecek zirvenin ardından bir sonraki liderler zirves'nin Türkiye'de yapılacağı duyuruldu.

nato-toplantisi.jpg

NATO Dışişleri Bakanları toplantısı da, 2025'te Türkiye'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek. Türkiye'de son NATO zirvesi 2004 yılında, dışişleri bakanları toplantısı da 2015'te yapılmıştı. Zirvede, Rusya ve Çin ile ilgili kritik kararlar da alındı. Ukrayna'ya gelecek yıl en az 40 milyar $ fon sağlanması kararlaştırıldı. NATO üyeleri Çin’e de, Rusya’nın Ukrayna’yla savaşına verdiği desteği sonlandırma çağrısı yaptı. NATO Çin'i, Rusya'nın Ukrayna savaşına kararlı şekilde katkı sağlamakla suçladı.

Zirvede nükleer caydırıcılık, siber güvenlik gibi konularda da kollektif savunmanın artırılması yönündeki çalışmaların devamına karar verildi. Suriye, Filistin konularının detaylıca üstünde durulmadan yüzeysel geçiştirilmiştir.

Birçok ülkeyi ilgilendiren ve Suriye’nin kuzeyinde yapılmak istenen yerel seçimler, ABD’nin karanlık adamı McGurk tarafından Türkiye’ye kurulmuş bir tuzaktır. Bu, PKK’nın özerklik adı altında bir bölgeye sahip olması demektir ve Suriye şekillendirilirken PKK’ya önce özerk bir yönetim, sonra ise bir devlet armağan etme projesidir. Bu durum Türkiye’nin beka meselesidir. Bunun iktidarı ve muhalefeti olmaz açıklamaları da doğrudur.

Türkiye gelişmiş SİHA teknolojisiyle Azerbaycan’a, topraklarını yeniden ele geçirmesi noktasında olağanüstü bir yardım yaparken İran bir dizi nedenden dolayı örtük olarak Ermenistan’dan yana tavır almaktadır. Türkiye’nin bölgede artan rolünü önlemek bu nedenlerden biriydi ancak Azerbaycan savaştan galip çıktı ve Türkiye bölgedeki varlığını genişletti. Fransa’da bulunan ve adının gizli kalmasını isteyen yazarla görüşen bir İran siyaset uzmanına göre İkinci Karabağ savaşı İran’ın Türk genişlemesinden duyduğu korkuyu oldukça derinleştirdi ki bu da İran medyasında çokça yeriliyor.

zengezur-koridoru.jpg

İran Karabağ Savaşı’ndan önce de Irak ve Suriye gibi diğer bölgelerde Türkiye’yle sorun yaşasa da İranlı yetkililer ve medyanın söylemi, kendilerini bu iki sahnede rakipleri Türkiye karşısında muzaffer gördükleri için, bu kadar yoğun düşmanlık içermiyordu. Yine de Türkiye Karabağ savaşında galip çıkmış görünüyor ki bu da İran tarafından tepkilere neden oldu. Türkiye’nin Ermenistan ile siyasi normalleşmesi bağlamında öne çıkan Güney Ermenistan’daki Zengezur koridorunun açılma ihtimali ise İran’ın rahatsızlığını daha da arttırdı. Zengezur koridoru açılırsa Türkiye Orta Asya’daki Türk devletlere Azerbaycan ve Rusya üzerinden ulaşabilecek.

Yani bu proje hayata geçerse İran’ın jeopolitik konumu darbe almış olacaktır. Bu yüzden İran tarafı koridorun açılma ihtimalinden duyduğu rahatsızlığı sürekli dile getiriyor. İran’ın rahatsızlığının son örneği ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in Türkiye Cumhurbaşkanının Tahran ziyareti sırasında yaptığı İran’ın Ermenistan-İran sınırının kapatılmasına yönelik her türlü girişime karşı çıkacağı açıklamasında bulunmuştu.

Türkiye aynı zamanda, “Avrupa’ya enerji arzındaki İran ve Rus kontrolünü dengeleyecek bir denklem kurma yönündeki stratejik hedefine ulaşmak amacıyla topraklarını batıya doğru Avrupa’ya uzanan enerji taşıma boru hatları için bir merkez hâline getirerek kendi gücünü ve küresel konumunu geliştirmeyi amaçlıyor.”

Türkiye bu amaçla Azerbaycan doğal gazına önem atfediyor. Azerbaycan Hazar Denizi’ni Avrupa’ya bağlayan Güney Gaz Koridoru üzerinden Avrupa’ya ilk doğal gaz sevkiyatını yaptı bile. Yine de Zengezur koridoru hayata geçirilirse bu durum Türkiye’nin enerji transit merkezi olma amacına kısa vadede olmasa da uzun vadede hizmet edebilir. İran’ın özellikle Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP) canlandırılması konusunda Batı ile bir anlaşmaya varması ve Tahran üzerindeki yaptırımların kaldırılması halinde Avrupa’nın doğal gaz tedarikçisi olma hevesi de cabası. Böylelikle Türkiye’nin Azerbaycan’la yakın iş birliği İran’ın çıkarlarıyla doğrudan çatışmış oluyor. Doğal gaz dosyası gelecek dönemde Türkiye-İran ilişkilerinin seyrini şekillendirebileceği için iki taraf için de hayati önem arz ediyor.

iran-dogalgazi.jpg

Yukarıda belirtildiği gibi İran Türkiye’ye en çok doğal gaz ihraç eden ikinci ülke. Bu gerçekliğe rağmen İran gazı Rusya’dan ithal edilen gazdan daha pahalı ve Türkiye’nin İran ile olan doğal gaz anlaşması 2026’da sona eriyor. Fakat şimdiye kadar, “Ankara Tahran ile 25 yıllık anlaşmayı yenileme olasılığı hakkında müzakerelerde bulunmakta ayak diretti.” Bu resme bakıldığında Türkiye’nin alternatif doğal gaz kaynakları arama veya Tahran’ı gelecek yıllardaki yeni gaz ithalatında ciddi indirimler yapmaya zorlamak için elinden geleni yapma ihtimalinin yüksek olduğunu güvenle varsayabiliriz. Bu doğrultuda Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) doğal gazı gündeme geliyor. Hem Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesut Barzani hem de IKB Başkanı Neçirvan Barzani Türkiye’ye yönelik muhtemel doğal gaz projeleri konusunda istekli olduklarını gösterdi. Öngörülebileceği üzere İran, bu gelişmelere şiddetle karşı çıktı ve Erbil’in Türkiye veya Avrupa için alternatif bir doğal gaz merkezi olmasını istemiyor.

Buna paralel olarak Erbil 2021’den bu yana birçok kez İran destekli milislerin hedefi oldu. Daha da kötüsü, İDMO KAR grubunun IKB’nin doğal gaz projeleriyle ilgisi olduğuna inanılan CEO’su Kerim Berzenci’nin mülklerini füzelerle hedef aldı. İDMO Erbil’de ‘Siyonistlerin’ stratejik bir merkezini vurduğunu açıklasa da saldırıların IKB ve Türkiye’ye muhtemel doğal gaz ihracatı konusunda bir mesaj niteliğinde olduğunu varsayabiliriz.

turkiye-iran-iliskileri.jpg

Üstelik Joe Biden’ın ABD’de seçimlerden sonra kalıcı olup olmayacağından bağımsız olarak bölgede, bölgesel güçler arasında bir gerilimi azaltma dönemi başlatabilir. Türkiye’de bu dönemden faydalanarak Suudi Arabistan’dan İsrail’e kadar İran’la sorunları olan farklı ülkelerle bağlarını onarıyor. Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri Hamas-Gazze saldırısı ve sonrası soykırım devam ettiği sürece düzelmesi zor görünmektedir. Son günlerde Ankara tarafından İsrail’e uygulanan ticaret kısıtlaması İsrail’de etkilerini göstermeye başladığı süreçte, İsrail yönetiminde bir esneme olur mu bu gelecekte görülecektir. Bu anlamda iki taraf ilişkilerini büyükelçilik düzeyine yükselteceği açıklanmıştı. Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanın İran ziyaretini 19 Temmuz’da Tahran’a gidişine kadar birkaç kez ertelediğini de belirtmek gerekir. Bazıları bunu kasıtlı bir hamle olarak değerlendirip Ankara’nın Tahran’a bir mesaj göndermek amacıyla Tahran ziyaretini Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Ankara’yı ziyaret edene kadar ertelemiş olabileceğini belirtmektedirler.

Bu durum Türkiye’nin KOEP müzakereleri başarısız olursa ABD destekli Körfez Devletleri ve İsrail’den oluşan muhtemel İran karşıtı kampa katılacağı anlamına gelmiyor çünkü Türkiye İran’dan Körfez Devletlerinin algıladığı düzeyde bir tehdit algısına sahip değil. Bölgedeki gerilimi azaltma süreci Katar ablukasının da sonuna işaret ederek Tahran ile Ankara’yı bir araya getirmiş olan bir faktörü daha ortadan kaldırdı. Benzer şekilde IKB referandumu tehdidi de IKB’nin hâlihazırda Türkiye veya İran’a ciddi bir tehdit oluşturmaması nedeniyle silinmiş oldu.

turk-islam-dunyasi.jpeg

Son olarak Türkiye’nin Türk dünyasıyla artan ilişkileri İran için endişe konusu. Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı aracılığıyla Orta Asya’daki Türk devletleriyle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor. Azerbaycan burada özel bir yere sahip. 2020 sonlarında Türkiye Cumhurbaşkanı Bakü’de Azerbaycan’ın Rusya ile İran arasında bölündüğüne gönderme yapan bir Azeri şiirini okudu ki bu da milyonlarca Azeri’nin yaşadığı İran’da itirazlara neden olmuştu. İranlı yetkililer Türkiye’yi ağır bir şekilde eleştirirken Türkiye ise İran tarafının ithamlarını kınadı. Türkiye’nin genel anlamda Orta Asya’daki Türk devletleri ile özelde ise Azerbaycan ile artan ilişkileri Tahran için endişe kaynağı olmaya devam edecek gibi görünüyor..

Türk İslam dünyasının dünyaya hakim olduğu bir gelecek ümidiyle.

Sağlıkla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
Emrullah BİLGİN - Değişim Arşivi