Türkiye-İran’da Stratejik Değişim
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazasında hayatını kaybetmesi dünya basınında geniş yankı buldu. Reisi'nin yanı sıra aralarında Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Doğu Azerbaycan Valisi Malik Rahmeti ve Tebriz Cuma İmamı Muhammed Ali Al Haşim'in yer aldığı toplamda 9 kişi hayatını kaybetti. İran-Azerbaycan sınırında bir barajın açılış törenine katıldı. Reisi ve yanındaki kişileri taşıyan helikopter, İran'a dönüşte irtifa kaybederek düştü.
Tahran yönetiminin talebi üzerine Türkiye, arama kurtarma faaliyetlerinde Akıncı insansız hava aracını (İHA) görevlendirdi. İHA'nın tespit ettiği helikopter enkazının koordinatları İran makamlarıyla paylaşıldı. İranlı ekipler, kaza bölgesinde yaptıkları incelemelerde olaydan sağ kurtulan olmadığı açıklandı.
Analizde, İran dini lideri Ali Hamaney'in 85 yaşında geldiğine işaret edilerek, Reisi'nin ölüm haberinin "Tahran'ın rejim değişikliğine hazırlandığı bir dönemde" geldiği belirtildi. Aynı kazada Dışişleri Bakanı Abdullahiyan'ın yaşamını yitirmesine dair de "kontrol ve öngörülebilirlikle övünen bir ülke için istikrarsızlık hissi daha da arttı" yorumu yapıldı. Haberde, nisanda İsrail ve İran arasında karşılıklı saldırılar düzenlendiği de hatırlatıldı. Sonuç itibariyle İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölümü resmî makamlarca bir kaza olarak açıklanmıştır ancak dünya kamu oyunun çokta inandığı söylenemez..
Türkiye’de iç politika gelişmelerinde; bir önceki dönemde ana muhalefetin ekseninin kaydığı yorumlar arasında yer almıştı. Irak-Suriye ve Libya tezkerelerinde ret oyu veren anlayış ana muhalefetin misyonuna yakışmadığı belirtilmişti. Muhalefet tarafından ülke menfaatlerinin ön planda tutulduğu, parti menfaatlerinin ise daha sonra geldiğinin belirtilmesi üzerine bu düşüncelerinde samimi olduğunu göstermesi açısından önüne çıkan fırsatın olumlu değerlendirilmesi gerektiği öngörüler arasındadır. Bununla PKK’nın Ağustosa ertelenen Suriye’de yapmayı planladığı yerel seçimi kast edilmektedir.
Öte yandan Türkiye ile İran politikalarında bölge hakimiyeti planlarında stratejik çatışmaların varlığı devam ederken, İslam inanışında ve Türklük anlamında tabanda yakınlaşmalar olmasına rağmen Sünni-Şii ayrışmaları Osmanlı imparatorluğu döneminde Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail’den bu yana ikili politikalarda hep etkili olmuştur. İran, “vadedilen topraklar” planından kaynaklandığı bilinen ve yıllar öncesine dayanan, İsrail’e olan husumeti ve son dönemde İsrail karşıtlığını Filistin-Hamas’a yardımı ile gündeme oturmuştur.
Yakın geçmişte ilk defa İran İsrail’i füzelerle bombalamış, İsrail de buna küçük çapta cevap vererek sanki akitlerini karşılıklı yerine getirdiklerini tüm dünyaya göstermişlerdir. Bunun ne Filistin’e ne de dünya barışına bir katkısı olmamıştır.
Türkiye-İran ilişkileri konusunda Al Sharq Stratejik Düşünce Kuruluşu, demokratik katılım, bilinçli vatandaşlık, çok taraflı diyalog ve sosyal adalet ideallerini teşvik etmek amacıyla, tarafsız ve titiz bir yaklaşımla araştırma yapmayı taahhüt eden bir düşünce kuruluşunun; Türkiye-İran ilişkileri ile ilgili yaptığı son araştırma sonuçlarını yayınlamıştır.
Al Sharq Stratejik Düşünce Kuruluşu açıklamasında; Tahran ile Ankara arasındaki ihtilaf başlıkları artıyor. Dahası, jeopolitik rekabetlerinin coğrafi kapsamı da genişledi. Bugün Suriye’ye ek olarak Irak ve Güney Kafkasya’da iki taraf arasındaki rekabet alanları arasına girdi. 2020 ve 2023’de yaşanan İkinci Karabağ savaşı bölgedeki dinamikleri Türkiye’nin lehine değiştirip Tahran’ın korkularını arttırdığı belirtilmektedir. İran, Ermenistan-Azerbaycan savaşına rağmen Ermenistan’dan yana politikalar paylaşması tereddütleri artırmıştır. İran yönetiminin bu gelişmeleri nüfusunda bulunan İslami eğilimler ve Türk boylarının mevcut olmasından destekleyip, birliktelik göstermesi gerekirken ayrıştırıcı, farklılaştırıcı bir politika sergilemeye devam etmektedir, açıklamasında bulunmuştur.
Diğer taraftan Suriye’nin kuzeyinde yapılmak istenen yerel seçimler, hem bölgesel hem de uluslararası çapta tartışma yarattı. Ülkenin bu bölümünün önemli bir kısmında yönetimi elinde bulunduran Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin (KDSÖY) düzenlemek istediği seçimlere Ankara sert tepki gösteriyor. Bu fiili yönetimi desteklemesine karşın, ABD de seçimler için şartların uygun olmadığını savunuyor. Bölgedeki siyasi partilerinse seçimlere yönelik yaklaşımları farklı.
Merkezi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde bulunan Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi'nin (KDP) siyasi çizgisinde Suriye’de faaliyet gösteren partiler, seçimleri boykot ediyor. Önce 30 Mayıs daha sonra ise 11 Haziran'da yapılacağı belirtilen seçimlerin tarihi, 6 Haziran'da yapılan açıklamayla bu kez Ağustos ayına ertelendi.
Suriye’nin kuzeyindeki seçimlerle ilgili merak edilenlere bakılırsa; 2011’de Suriye’de başlayan iç savaşın ilk yıllarında ülkenin kuzeyindeki bölümler, önemli oranda Suriyeli Kürt örgütlerin denetimine geçti. Ana gövdesini Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) oluşturduğu, sol eğilimli bir çatı örgütü olan Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM), birçok bölgede siyasi kontrol kurdu. Bu yapının askeri gücü ise Halk Koruma Birlikleri (YPG) oldu.
Cezire, Afrin ve Kobani'de "kanton sistemiyle" başlayan fiili özerk yapılanma, Irak-Şam İslam Devleti'nden (IŞİD) alınan topraklarla Arap bölgelerine doğru genişlerken Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi adını aldı. Bu bölgede geçtiğimiz yıllarda da çeşitli seçimler yapıldı. KDSÖY’ün yasama organı Suriye Demokratik Konseyi Nisan ayında yeni bir seçim yasasını onayladı ve Yüksek Seçim Komiserliğini belirledi.
Bunun ardından yerel seçimler için önce 30 Mayıs tarihi öngörüldü, ardından bir ertelemeyle bu tarih 11 Haziran olarak güncellendi. Son olarak 6 Haziran'da yapılan açıklamayla seçim tarihi bir kez daha ertelendi. Kanton olarak tanımlanan yedi ayrı bölgede yapılacağı biliniyor. Bunlar Cezire, Deyr Ez Zor, Rakka, Fırat, Menbic, Afrin-Şehba ve Tabka. Bu bölgelerdeki altı büyükşehir, 40 şehir ve 105 beldede sandıklar kurulacaktır. Türkiye’ye yakın silahlı muhalif grupların kontrolündeki alanlarda ise seçim yapılmayacağı açıklandı. Seçime, bazıları aralarında ittifak kuran 30 kadar siyasi partinin katılacağı bildirildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel, Suriye'de yapılacak herhangi bir seçimin ancak belli koşullar sağlandıktan sonra sağlıklı bir şekilde yapılabileceğine işaret ederek, ülkede serbest, adil ve şeffaf seçim koşullarının oluşturulması gerektiğine dikkati çekti. Bu durum o bölgenin haritasını değiştirme politikalarının bir adımı olarak kurulmaya çalışılan terör devletine uluslar arası ve tarihe meşruiyet kazandırma çabalarıdır.
Yahudilerin MÖ 586 döneminde Yehuda’nın varlığı Nebukadnezar önderliğindeki yahudi krallığı Babil Imparatorluğu’na yenik düşünce son buldu, kurdukları yahudi krallığı ve bugünkü İsrail devleti gibi tarihte yerini alacaktır. Türkiye’nin bölgenin lideri olduğu günlere kavuşmak dileğiyle.
Türk ve İslam Aleminin ve Siz Değerli Okurlarımı Kurban Bayramını içtenlikle kutluyorum.