Ekonomide Yeni Normal
Finansal piyasalar ve kurumlar esas amaç itibarı ile oluşan fon fazlalarını toplayıp buna ihtiyaç duyan birimlere dağıtmak amacı ile ortaya çıkmıştır. Bu fon aktarım işlevi ile tasarruflar yatırımlara yönlendirilerek sermaye stokunun büyümesi hedeflenmiştir. Büyüyen sermaye, artan refah düzeyi, finansal gelişme, bilgi ve işlem maliyetlerinin düşmesinin yanı sıra sosyal getiride sağlamaktadır. Özellikle gelişmekte olan ekonomilerin tasarruf eksikliği gibi sorunları ortaya çıktığında bu eksikliğin kapatılması yoluyla reel sektörün rekabet edebilmesi amaçlanır.
Buraya kadar teoride her şey güzel! Şimdi bir grafik koyalım buraya.
Bu tablo 1960’lı yıllardan bu yana Amerika’da paranın dolaşım hızını gösteren bir grafik. Dikkat edersek 2000 sonrası para dolaşım hızı hep düşme eğilimi göstermiş. 2008 sonrası parasal genişlemeler virüs sebebiyle uygulanan para politikaları paranın dolaşım hızındaki dramatik düşüşün önüne geçememiş.
Evet başta FED olmak üzere tüm finansal kurumlar para vermeye devam etmiş ama kime vermiş? Sorunun cevabı çok basit. Verilen para varlıklıya verilmiş. Piyasada bir türlü dolaşamayan para sorunun yaratıcılarının bilançolarını düzeltmeye yaramış. Para politikalarının çalışmadığını bundan daha iyi anlatan bir grafik herhalde yoktur. Sadece günü kurtarmaya yarayan bu parasal genişleme edebiyatı sonucu reel kesim ile finans kesimi tamamen ayrışmış.
Tüm dünya şalteri kapatalı neredeyse 3 ay oldu ve yine aynı oyun devam ediyor. Devamlı pompalanan olumlu hava borsalara ralli yaptırıyor. Birçok endeks neredeyse Covid-19 öncesine gelmiş halde. Finansal piyasaları bir tarafa bırakıp üretime dair verilere baktığımızda ortada ki tablo çok daha farklı şeyler söylüyor. Bir grafikte buna dair paylaşayım;
Bu grafikte OECD ve Oxford Economics’in dünya ekonomisine dair çalışmasını gösteriyor. Baktığımızda 2008 krizini 2 ye katlamış bir küresel daralma söz konusu.
Bütün dünyanın söylemiyle yeni normal hayatta ekonomistler arasında dünya ekonomisinin 2022 yılından önce toparlanabileceğini söyleyen pek kalmadı. Buna rağmen reel sektör yerine finansal piyasaları ayakta tutmayı amaçlayan para politikalarının küresel ekonomiye ne getireceğini açıkça ben de merakla izlemekteyim.
Ülkemizde genel tablodan ayrı değil. Bir tarafta 90 gündür açık olmayan işletmeler diğer tarafta büyük bir kredi büyümesi. Ötelenen ödemeler, giderler her şey işlerin hemen toparlanacağına dair yapılıyor. Ancak en büyük ihraç pazarımız Avrupa Birliği ve diğer ülkelerden gelen veriler bunu desteklemiyor. Üstelik bizim için son derece önemli olan turizm gelirlerimiz kaleminde de işler vahim. Krizin en büyük etkiyi bıraktığı hizmetler sektörünün toparlanması bence zaman alacak. İstihdama katkısı sebebiyle hizmetler sektöründeki daralmanın işsizlik verilerine etkisini söylemek bile istemiyorum. Virüs ortada yokken bizim işsizlik rakamımız %13’ün üzerindeydi zaten.
Piyasalarla zıt yönde gitmekte olan reel sektörü zor bir dönem bekliyor. Satın alma endeksleri, deniz ticareti endeksleri, emtia fiyatları henüz toparlanmadan çok uzak olduğumuzu teyit ediyor. Hükümetlerin para politikalarının tabana ulaşmadığını belirli bir imtiyazlı gruba hizmet ettiğini artık dünyada daha çok insan dile getiriyor. Salgının seyri ne yönde gelişir bilemem ama toparlanmanın V şeklinde mi yoksa W şeklinde mi olacağını ya da uzun süren bir durgunluk dönemine girileceğini ancak ilerde göreceğiz.
Eskilerden bir söz var hani derler ya: “Şu toz duman dağılsın da bineğin at mı eşek mi anlarsın.”
Bizlerde ne olup bittiğini bu sürecin sonunda ancak anlayacağız.