Seçim tamam ya sonrası
Mart ayı içerisinde Resmi Gazete’de ilan edildiği üzere 14 Mayıs’ta ülke olarak sandıklara gidiyoruz. Cumhurbaşkanlığı ve meclis için oy kullanacağız. Yaşı uygun olup geçmişi hatırlayanlar için seçim dönemleri siyasi partilerin vaatlerinin havada uçuştuğu dönemleri hatırlatır. Her mahalleye çamaşır makinesi kurmak için söz verilen yılları hatırlarım. Ofsaytı kaldırma sözü veren siyasetçi vardı bu ülkede hatta hızını alamayıp, “Kim ne verirse 5 fazlasını veririm” diyen bile çıkmıştı.
Zaten niçin yıllardır bu ülke orta gelir tuzağına takılıp kaldı diye aklımıza gelirse inanın en büyük sebebi seçimler uğruna uygulamaktan vaz geçtiğimiz ekonomi politikalarıdır. Seçimlere 40 gün kalmışken iş dünyasından sade vatandaşa, yabancıdan yerli yatırımcıya herkesin ortak sorusu seçimlerden sonra ekonomi ne olur?
Bu konuda sizlerde yerli ve yabancı basında birçok senaryo okumuş olmalısınız. Her ne kadar ekonomi ve siyasetin birbiriyle çok sıkı bir veri alışverişi olduğunu kabul etsem de seçimin siyasi sonucu anketçilerin ve siyasetçilerin meselesi. Biz ekonomik görünüm nasıl bir yöne evrilir ona cevap arayalım. Esasen 2021 yılında birden bire ortaya çıkan bir ekonomik modelimiz var. Bazı yönlerini desteklediğim ancak hiçbir yol haritası oluşmadan uygulamaya koyduğumuz bu model ülkeye ne kazandırdı derseniz bilmiyorum.
Ne makro göstergeler ne mikro göstergeler yeni modelin ülke ekonomisine katkı sağladığını teyit etmiyor. Bunu Ukrayna’da yaşanan savaşa bağlayabilirsiniz ancak biz enflasyonu patlattığımızda henüz Ukrayna savaşı çıkmamıştı. Cari açığımızı kapatamadığımız gibi ihracat artış hızımızı da kaybettik. Oysa yeni modelin temel dayanakları bu iki unsurdu. 31 Aralık 2022’ye kadar olmak kaydı şartıyla icat ettiğimiz Kur Korumalı Mevduat’ta (KKM) süre durmadan uzatıldığı gibi tavan faiz uygulaması filan kalmadı.
Parasını korumak için tüm mevduatı yabancı paraya endekslemiş başka bir ülke var mı bilmiyorum ama geçen yıl bu icadın faturası kamuya 100 milyar dolardan fazla oldu. Merkez Bankası’na olan faturasını ise merak edenler Merkez Bankası bilançosuna bakıp bulabilir. Dövize olan talebi ve fiyat oynaklıklarını önlemek adına 100’den fazla uygulama hayata geçirdik. Bu vesile ile neredeyse kontrollü bir kur rejimine geçmiş olsak dahi talebi önleyemedik. Faiz tarafı deseniz apayrı bir garabet içerisinde. Politika faizimiz 8,5 lakin selam verip bir bankaya girseniz 1 aylık vadeli mevduat için oran alsanız 25’i rahatlıkla verirler size.
Büyük işletmelere kredi muslukları kapatılırken ihracat şartına bağlı olarak verilmekte olan reeskont kredileri için hala erişim mümkün. Bunu Eximbank kanalıyla da desteklemeye çalışıyor kamu tarafı ancak bankalar bunca belirsizlik içerisinde özellikle ellerinde çok düşük faizli devlet tahvilleri varken kredi dağıtarak risk almak istemiyorlar. Reeskont kredisi kullanan şirketler ise gelen ihracat gelirlerini mecburen satıyor sonra hammadde ithali için döviz talep ettiğinde onlarca soruya muhatap olurken birçok farklı kur düzeyi ile karşı karşıya kalıyor.
6 Şubatta yaşadığımız büyük afetin ekonomik etkilerini yeni yeni hissederken ekonomik maliyeti seçimler nedeniyle halı altına süpürülmüş durumda. Yasalaşan EYT, emekliye taban aylıklara yapılan zamlar, elektrik ve doğalgazda yapılan indirimler bir birini takip ediyor. İktidar neredeyse her gün yeni müjdeler açıklarken asgari ücretin temmuz ayında tekrar artacağı bile söylendi. Saha çalışmaları ışığında temmuz beklenmeden seçime kadar asgari ücrete yapılacak bir düzenleme de sürpriz olmasın.
Pekâlâ, bütün bunların kamu maliyesine getireceği ilave yükün kimse farkında mı? Tek geliri toplanan vergiler olan kamumuz bu yükün altından nasıl kalkacak. Hangi para politikası yada hangi vergi sistemi ile bu açıklar kapatılacak. Bir devlet vergi yükünde adil olmakla mükelleftir. Büyük bir kısmı gelirden bağımsız dolaylı yollardan tahsil edilen vergi sistemimiz yüzünden faturayı ödeyen daima sabit gelirli insanlarımız olmaktadır. Üstelik bu vergi adaletsizliği ve mücadele edilmeyen kayıt dışılık yüzünden inanılmaz derecede bozulan bir gelir dağılımı tablosu ile yaşamak zorunda kaldık. Son söz şunu bilelim seçimi kim kazanırsa kazansın kaybeden sabit gelirli ve alt gelir grubuna dahil olanlar olacak.