Acele Ettirilen Çocuklar
Modern çağın hayatımızda yaptığı değişikliklerin sonucunda maalesef koşturan anne babalar ve yetişmeye çalışan çocuklar çıkıyor karşımıza. Çevremizdeki anne babalara bir göz atalım ya da çaktırmadan kendimizi inceleyelim isterseniz, hep bir telaş içerisindeyiz. Yetişmeye çalıştığımız kurslar, gitmeye çalıştığımız okullar, hızlandırmaya çalıştığımız çocuklar. En iyi futbolu benim çocuğum oynasın, en iyi ingilizceyi benim çocuğum konuşsun, en iyi dansı benim çocuğum yapsın diye mi yapıyoruz tüm bunları? Ya da şehir hayatının sıkıcılığından kurtaralım biraz nefes alsınlar, rahatlasınlar ve dinlensinler keyif alıp eğlensinler diye mi yapıyoruz? Önce bu sorunun cevabını bulmalıyız sevgili ebeveynler.
Günlük hayatta bir işi acele ile yapmak pek çok aksaklığı da beraberinde getirir. Şöyle ki, ev hanımları için çok kolay olmasına rağmen en basit bir yemeği pişirmek bile belli bir zaman gerektirir. Çok hızlı veya yavaş pişmesi yemeğin lezzetini azaltacaktır. Çocuklar da aynen böyle, yapacakları işlerde zamana ihtiyaç duyarlar. Yaşlarının üstünde hız beklemek çocukların kimliğini ve kişiliğini olumsuz etkiler. Fakat bu kadar hızlı yaşadığımız bir çağda çocukları beklemek ebeveynler için sanki zaman kaybı gibidir. Bu sebeple pek çok evde “Hadi artık, ne kadar yavaşsın, kaç defa söyledim beni duymuyor musun?, seni evde bırakayım da gör bakalım nasıl hızlanırsın...” şeklinde hız arttırıcı olduğu düşünülen cümleler kurulur.
Bir işi yaparken acele ettirilen çocuklar, kimliğini kabul ettirebilmek için asilik geliştirir veya huysuz olur. Çocuklarımızı hızlandırmayı amaçlarız fakat yaptığımız yanlış davranışlarla çocuklarımızı hızlandıramadığımız gibi asi ve huysuz çocuklar haline getirmemiz muhtemeldir.
Peki ne yapalım?
Öncelikle söylenmeyi ve sızlanmayı bir kenara bırakalım isterseniz. Söylenerek, sızlanarak, konu komşuya çocuklarımızın ne kadar yavaş olduğunu anlatarak onları hızlandıramayız buna bir kere inanalım. Üç çocuk annesiyim çocukları okula hazırlarken, dışarı çıkarırken çok zorlandığım anlarım oldu. Evimizde bir ‘’hadi sayar’’ olsa sanırım rekoru ben kırardım. Ama baktım işler bu şekilde yürümüyor. Çocuklar genellikle annelerinin sözlerinden çok gözlerine bakıyor. Gözleri her zaman sevgi dolu bakan bir annenin kızdığı veya acele ettiği anı çocuklar rahatlıkla ayırt edebiliyor. Eğer evdeki genel halimiz veya dışarı çıkarken ki durumumuz gergin, asık suratlı ve panik halinde ise çocuklarda doğal olarak annemin her zamanki hali deyip acele ettiğimizin pek farkına varamıyorlar.
Çocuklara cam bardağı tuttuğundaki tepkimiz ile camdan sarktığındaki tepkimiz aynı ise çocuklar da acil olan durumla, olmayan durumu ayırt edemeyebilir. O zaman öncelikle hız gerektiren dışarı çıkışlar ile eğlenmek için dışarı çıkışlar arasındaki tepkilerimizi gözden geçirerek işe başlayalım. Eğer biz tepkilerimizi ayarlayabilirsek eminim çocuklarda hızlarını ayarlayacaktır.
Evet gelelim çocukların giyinmesine. Bazılarımız bu süreci kolay atlatırken bazılarımız ciddi manada zorlanmaktadır. Öncelikle çocuklar kıyafetlerini giyip hazırlanırken bizimle inatlaşmak için yavaştan almıyorlar buna inanalım lütfen. Dikkatleri çok çabuk dağıldığı için asıl yapacakları işi bırakıp başka bir işe yönelebiliyorlar. Bu durum aslında bazen bizde de olur mutfağa diye çıkıp kendimizi banyoda bulduğumuz vakidir. Lakin bizi denetleyen biri olmadığı için bu durum bizim tarafımızda pek sorun teşkil etmez.
Bir diğer nokta çocuklar kendi başına giyinme işini 4-5 yaşında gerçekleştirmeye başlar fakat giyinme işini organize edip baştan sona kadar sorunsuz götüremeyebilir. Yani ‘’önce gömleğimi giyeyim, sonra pantolonumu, çorabımı da giyersem tamamdır’’ diye plan yapamazlar. Fakat birinin yönlendirmesiyle sıra ile giyebilir. Eğer onlara yardım etmek istiyorsak ‘’küçük adımlar kuralı’’nı uygulayabiliriz. ‘’Ama bizim ki 8 yaşında hala 4-5 yaşında gibi davranıyor’’ diyorsanız ben de size ‘’4-5 yaşında öğrenmesi gereken beceriyi atlayarak 8 yaşına gelmiş olma ihtimaliniz var mı?’’ diye sormak isterim. Eğer ‘’çok yavaşsın, sen yapacağına ben yaparım’’ deyip atladığımız yaş dönemi özellikleri varsa onları başa alıyoruz demektir.
Hani bir de giyinirken istemediği kıyafeti zorla giydirmeye çalışıyoruz ya, o zamanda seçme özgürlüğünü engellediğimiz çocuğumuz bize karşı direnç gösterecektir. Kabul etmedikleri içselleştiremedikleri kıyafeti giymek tıpkı bizde olduğu gibi, onlarda da sorun çıkaracaktır. Bırakalım renklere, desenlere, çizgilere onlar karar versin. Bu onlarda hem seçme hem de karar verme becerisini geliştirecektir.
Bir de hazırlanırken zaman ayarlamasına dikkat edebiliriz. Çıkış saatimiz hakkında çocuklara bilgi verebilir kalan zamanı hatırlatabiliriz. Çocukları sınırlandırmak, bilgilendirmek ve açıklamak zorlamaktan daha etkilidir.
Ve son olarak da eksiklikleri gidermek. Bu aşamada en önemli husus yapmadıklarına değil yaptıklarına odaklanmak olmalıdır. ‘’Bu mu yani, bir saattir sadece çorabını mı giydin?’’ demekle, ‘’harika çorabını giymişsin pantolonunla tişörtün kalmış’’ arasında emin olun çok fark vardır. Çocuklar da bazı büyükler gibi dıştan motorludur ve takdir edilmeye ihtiyaç duyarlar. Eee ne diyelim hepimize kalay gelsin o zaman.