Hesapta Yanıldık
Evet, açık sözlü olmak gerekirse 2018 yılının özellikle ilk yarısı için yaptığım öngörülerde yanıldım. Esasen birçok ekonomistte bizimle beraber yanıldı. Özellikle kur tarafında yaptığımız hesaplamalar deyim yerindeyse hayal oldu. 2018 yılına girerken bu sayfalarda faiz, kur ve enflasyona dair bir takım hedef tahminlerinde bulunmuş ve sözü bunların olup olmaması için birçok etken faktör var diye bağlamıştık.
Türk halkının ekonominin genel durumuna dair algısını belirleyen en temel gösterge şüphesiz kur seviyesi, bu yüzden lirada yaşanan gelişmeler herkes için önem taşımakta. Üstelik reel ekonomi aktörlerinin bu denli yüksek döviz borçları varken bu kısa sürede yaşanan kur fiyatlarının tüm göstergelere etki yapacağını söyleyebilirim. Üstüne üstlük herkesin düşündüğü ama dillendirmediği erken seçimde ülke gündemine girince tabiri caiz ise çarşı karışmış oldu.
Bugün itibariyle faiz de, enflasyon da, kur da beklenen tahmin edilen bütçede öngörülen rakamlardan giderek uzaklaşmakta. Bu rakamların sadece Türkiye’nin dinamiklerinden kaynaklandığı söylemek ise Türk ekonomisine haksızlık olur zira küresel bir bozulma söz konusu. Amerikan tahvil faizleri yıl sonuna göre yüzde 22 artarak 3 seviyelerine gelmiş. Alman tahvillerinde yıl sonuna göre artış yüzde 26’yı bulmuş. Öte taraftan borsalar geri çekilirken global büyümeye bağlı olarak tüm dünyada enflasyon seviyeleri bir miktar yükselmiş.
Brezilya, Hindistan ve Rusya gibi ülkelerin yerel para birimleri yılbaşına göre değer kaybederken ticaret savaşları söylentileri ile emtia da ralli yaşanmış. Ham petrol için bütçede öngörülen rakam ile şu anki fiyat arasında 10 dolara yakın fark var. Genel tablo içerisinde bu gelişmelerin bizi etkilemesi gayet normal ancak hala devam eden jeopolitik problemlerimiz yüksek büyüme sonucu oluşan cari açığımız özel sektör borçlarının dövize endeksli ve kısa vadeli oluşu gibi özel sorunlarımız var.
Üstelik Sayın Mehmet Şimşek’in tabiriyle güneşli havalarda tamir etmemiz gereken çatıyı tamir edip etmediğimiz de belli değil. Çok iyi hatırlıyorum 2015 genel seçimlerinde taahhüt edilen yapısal reformların bir kısmını dahi aradan geçen süreçte hayata geçirmek mümkün olmadı. Vergi sistemimizi düzeltmek yerine son 3 yılda 2 kez af çıkarttık. Biliyorum yaşadığımız coğrafyada yaşanan kirli savaş enerjimizin ve mesaimizin büyük kısmını meşgul etti lakin, dünya ekonomisinde değişen koşulların bize mutlaka yansıyacağını unutmamalıydık. Amerikan Merkez Bankası faiz artırma kararını alıp bilanço küçültmeye karar verdiğinde sürecin nasıl işleyeceğine dair bir yol haritamız olmalıydı.
Şu anda biz reel aktörler yüksek faiz, yüksek kur, yüksek enflasyon ortamında üretmeye satmaya ve ürünümüzün karşılığını tahsil etmeye çalışıyoruz. Döviz kurunun buralarda kalacağını en azından buna müsaade edileceğini düşünmüyorum fakat bunun maliyeti daha yüksek faiz seviyelerini görmemiz olacaktır. Zira mevcut cari açığımız ve borç vademiz faiz seçeneğinden başka bir imkân tanımıyor. Yılın son çeyreğinde tek haneli rakamlara düşmesini beklediğim enflasyonsa bu kur seviyelerinde mevcut durumunu korursa başarıdır.
Hem küresel ekonomiyi hem de bizleri zor bir dönem bekliyor. Dünyada faizler ve gösterge enflasyon seviyeleri artıyor. Avrupa Merkez Bankası’nın hâlâ devam ettirdiği genişleme politikalarına son vereceğine dair en ufak bir söylenti bir şok dalgasına daha sebep olacaktır. Alınması gereken tedbirler ekonomiyi soğutacak ve düşük büyüme rakamlarına sebep olacak ama bir sonraki atağa daha dirençli olmak istiyorsak geç kaldığımız reformları seçim sonrasında vakit kaybetmeden hayata geçirmek zorundayız.