2019 Yılı Beklentileri
2018 yılına dair ekonomik olarak ne söylenebilir bilmiyorum. Büyük umutlarla başladığımız yılı çoğumuz hayal kırıklıkları ile tamamladık. Çarşıya pazara baktığımız zaman ya da iş insanları ile konuştuğumuzda 2019 yılına dair bir karamsarlık olduğunu da söylemeliyim. Çok sevdiğim bir hikayeyi tekrar sizlerle paylaşayım;
Yolcular uçağın yanında otobüsten inmişler. Bavullarını gösteriyorlar. Bir bakmışlar uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş. İçinden kaptan pilotla, yardımcı pilot inmişler. Yolcular fena halde şaşırmışlar. Nasıl şaşırmasınlar. Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston. Kolunda üç noktalı bant. Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması. Tasmanın ucunda bir köpek. Sağa sola çarparak öyle ilerliyorlar uçağa. Günlerden 1 Nisan değil ama, "Şaka herhalde" demiş yolcular, doluşmuşlar uçağa. Uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış. Yolcuların gözleri camda. Uçak hızlanmış. Yolcular endişelenmeye başlamışlar. Uçak daha hızlanmış. Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış. Uçak iyice hızlanmış. Bazı yolcular paniklemiş, dua etmeye başlamışlar. Uçak son hıza ulaşmış. Bu arada pistin sonuna da ulaşmış. 10 metre sonra betonun bitip çimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde çığlığı basmışlar. Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiş.. Uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden kesmiş, havalanmış. Kaptan pilot arkasına yaslanmış; derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş: “- Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta gecikecekler ve hep birlikte öleceğiz!”
Çok sevdiğim bu hikâyeyi çalışma arkadaşlarımla da sık sık paylaşırım. Biz yöneticiler çoğu zaman iş körlüğü denilen bir hastalığa tutulur çok basit meselelerin içerisinde boğulur gideriz. Öyle basit hatalar yaparız ki kendimiz dahi bunu nasıl yaptık diye düşünür dururuz. Aykırı sesler veya atılan çığlıklar bu bakımdan önemlidir en azından geç kalmadan bir hesap muhasebesi yapabilme imkânı sunar size.
2019 yılı beklentileri ile ilgili birçok yazı okuma fırsatım oldu ve üzülerek söylemeliyim olumlu olanına rastlamadım. Bize özel problemlerimizden ziyade global tarafın karışacağını düşünenlerin sayısı oldukça fazla. Bütün dünyada ilgiyle takip edilen ve tahminlerinde yanılmayan The Economist dergisinin 2019 özel yayını birçok ihtimallere yer veriyor. Amerika’nın fitilini ateşlediği ticaret savaşlarının asıl etkilerinin 2019 yılında görüleceği, küresel borç sarmalında ticaretin yavaşlaması durumunda hangi etkilerin oluşacağı ana konular.
Yönetilemeyen borçlar Türkiye’nin olduğu kadar küresel ekonominin de temel sorunu haline gelmiş durumda. Dünya ekonomisinin 3 katı büyüklüğe ulaşan borçlar özellikle gelişmekte olan ülkelerin kâbusu haline gelmiş durumda. Türkiye 2018 yılında yaşadığı kur ve faiz şokunun etkilerini hala üzerinden atamamışken global tarafta olup biteni takip etmek son derece önemli. Çünkü iç içe geçen dünya ekonomisinde özellikle dış finansman ihtiyacı olan ülkelerin olup bitenden etkilenmeme şansları yok.
İşgücü verilerimiz bize 4 milyona yakın insanımızın işsiz olduğunu söylüyor. Sanayi üretim rakamlarımız düşüyor. Finansman ihtiyacı olan küçük işletmeler % 30 faize razı olsalar dahi kullanacak kredi bulamıyor. Konkordatolar yüzünden ticarette güven mekanizması çalışmaz hale gelmiş. Güven endeksleri düşüyor. Üstelik enflasyon yıllar sonra tahminlerin çok üzerine çıkmış. 2019 yılının ilk yarısı için ekonomik küçülme bekleniyor üstelik bir de seçim yapacağız.
2018 yılı için olumlu beklentiler aktarmıştım ama yanıldık. 2019 yılına dair genel beklentiler ise olumsuz inşallah yine yanılırız. Fakat hikâyede olduğu gibi biz uyarı görevimizi yapalım ki tüm zorluklara rağmen hazırlıklı olalım. Sıfır riskin olmadığı bir dünyada yaşadığımızı unutmayalım. Ne kadar erken algılarsak o kadar hızlı tepki veririz. Şirketlerin böyle dönemlerde hiyerarşi ve bürokrasiyi bir kenara bırakıp hızlı kararlar alabilmesi son derece önemli. Riskleri inkâr ederek ya da ben risk almam diyerek daha çok risk aldığınızı unutmayın. İşinizle ilgili riskleri belirler ve bir yol haritası çıkarırsanız hava açtığında bir adım önde olursunuz.
Hep savunduğum ve söylediğim gibi Türkiye bunları atlatacak bir altyapıya ve üretim gücüne sahip. Yapmamız gereken sorunları kabul etmek, hazırlıklı olmak ve daha fazla üretmek.