Hissedilen Enflasyon
Ekonomik bir konuyu anlayabilmek yorumlayabilmek için derin bir bilgiye çoğu zaman gerek yoktur. Neden sonuç ilişkisinden yola çıkarak içerisine biraz davranış psikolojisi biraz sosyolojik yorum katıp birçok ekonomik olayı yorumlayabilirsiniz. Her şeyi rakamlardan veya istatistiksel verilerden beklemek çoğu zaman sizi yanılgıya götürür. Yeter ki önyargılardan uzak gerçeği öğrenmeye meraklı verilerden faydalanarak analiz yapabilelim.
Ülkemizin 1950’li yıllarda tanıştığı uzun sürede beraber yaşamak zorunda kaldığı bir sorun enflasyon. Her yıl hedef konulan ama hedefin hiç tutmadığı tam düşüyor galiba derken tekrar yükselen cebinizde ki birikimi ya da elinize geçen maaşınızı sizinle beraber tüketen şeyin adı. Neden sebep ilişkisi açısından itilaf olsa dahi benim ilgilendiğim taraf TÜİK tarafından açıklanan rakamların güvenirliği.
Türkiye de enflasyona dair TÜİK ve İstanbul Ticaret Odası düzenli veri topluyor ve bunu kamuoyu ile paylaşıyor. Bazen birbirine çok yakın bazen ise uzak çıkabiliyorlar. Ekonomi ile ilgili tüm çevrelerce TÜİK rakamları baz alındığı ve asgari ücret belirlemeden kira zamlarına kadar bir çok alanda bu değer kabul gördüğü için biz TÜİK rakamlarının daha güvenilir olmasını bekleriz.
Rakamın belirlenme yöntemi ve oluşturulan sepetle ilgili birçok eleştiri olabilir ancak biz bu verileri kabul etmek zorundayız. Enflasyon için açıklanan rakam istatistiksel olarak doğru olabilir ancak vatandaş bunu ne kadar hissediyor buna bakalım.
Özellikle son aylarda işimiz gereği veya evimizin ihtiyaçlarını temin etmek için yaptığımız alışverişlerde karşılaştığımız tablo ile açıklanan rakamlar arasında bir orantısızlık olduğunu gözlemliyorum. Bu durumu Sebep-sonuç ilişkisinden değerlendirmeye çalışalım:
Faizler epeyce düşük seviyelere gerilemiş. Pandemi nedeniyle talep tarafında da çok ciddi bir artış yok. Yani ortada talebe dayalı bir enflasyondan bahsetmek için elimizde delil yok. Geriye maliyet tarafı kalıyor ki orada kur artışından kaynaklanan bir yükselme söz konusu. Üretimde bu kadar ithal girdi varken bu yükselişi açıklamak sanki daha kolay. Kısaca son dönem yaşanan fiyat artışları maliyet sonuçlu oluşan bir enflasyona işaret etmekte.
Ben kendi cephemden baktığım zaman bu yılın Ocak ayında sahip olduğum satın alma gücüne şu an sahip değilim ve kendi oluşturduğum sepete göre enflasyon %25’in üzerinde. TÜİK ise enflasyonun %11 civarında olduğunu açıklıyor. Sizin enflasyonunuz bunun altında ya da üzerinde şüphesiz daha iyi bilirsiniz ancak açıklanan ile hissedilen arasında bir tutarsızlık olduğu aşikâr. Tıpkı gölgede oluşan sıcaklık değeri ile bağıl nemin size hissettirdiği sıcaklık arasındaki fark gibi.
Küçük bir hikâye ile son verelim:
Kral dondurucu bir kış gecesinde nöbet tutan muhafıza sorar:
— Üşümüyor musun muhafız?
— Ben alışığım majesteleri der muhafız. Kral:
— Olsun sana sıcak tutacak elbiseler getirmelerini emredeceğim der ve gider. Ancak emir vermeyi unutur. Ertesi sabah duvarın yanında muhafızın donmuş cesedini bulurlar. Donmadan önce duvara bir şeyler karaladığını fark ederler.
— Majesteleri ben soğuğa alışıktım majestelerinin sıcak elbise vaadi beni öldürdü.
Türlü vaatlerle ve algılarla insanları bekleterek bir umuda bağlayarak imtihan etmenin riski insanın bekledikçe değişeceğini ve bunun telafisi imkânsız sonuçlar ortaya çıkaracağını unutmayalım.
Umudu öldürürseniz ardından sevgi, saygı, güven ölür. Dostluk ölür muhabbet ölür.