Fedakâr Olanlar Neden Hep Hayal Kırıklığı Yaşarlar?
Fedakârlık yaparak daha çok sevileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Daha çok fedakârlık yapmak, daha çok sevileceğiniz anlamına gelmez. Daha çok “işe yarayacağınız” anlamına gelir. Fedakârlığı yaptığınız kişi aslında sizin ona sunduğunuz hizmeti ve imkânları sevmektedir.
Peki, nedir bu aşırı fedakârlık? Fedakâr olmak kendi nazarımızda olumlu bir davranış iken, nasıl oluyor da bir sorun hâline gelebiliyor? Neden aşırı fedakârlık yapanlar hayal kırıklığını en çok yaşayanlar oluyor? Nedir bu fedakârlık?
Fedakârlık; Elde edilmek istenen bir şey uğruna ya da gerçekleşmesini istediği bir amaç uğruna kişinin kendi ihtiyaç ve isteklerinden vazgeçmesidir.
Şimdi belki bazılarınız şöyle bir soru soracaksınız;
Peki, fedakârlık kötü bir şey midir? Elbette ki hayır. Hele ki günümüzde benmerkezcilik anlayışının hâkim olduğu, her geçen gün narsistleşen insanların arttığı düşünülürse fedakârlık kıymetli bir değerdir aslında. Fakat her şeyde “azı karar çoğu zarar” olduğu gibi fedakârlığın da aşırısı iyi bir şey değildir.
Hayatınız boyunca mutlaka rastlamışsınızdır böyle insanlara. Hayatını sanki ailesine, akrabalarına arkadaşlarına adamıştır bu kişiler. Onlar ne dilerse ne isterse yapmak için çırpınır dururlar. “Etrafımdaki insanları mutlu ettikçe mutlu oluyorum.” derler. Sanki etrafındaki insanlara her zaman fedakârlık yapmak zorundaymış gibi hissederler hep. Diğer taraftan çevresindeki insanlar da bu durumdan oldukça memnundurlar. Onlar için çırpınıp duran, her istediklerini yapmaya çalışan biri vardır hayatlarında ne de olsa...
Alan razı veren razı şeklinde hayat akıp gider. Fakat bir gün bir bakarlar ki hep veren, iyilik yapan kendileridir sadece. Fedakârlık yaptıkları kişilerden ona gelen elle tutulur bir şey yok. Sonrasında hayal kırıklığı ve mutsuzluk... Belki siz de onlardan birisinizdir! Belki de çevrenizdeki tanıdık biridir bu kişi. Anneniz, babanız, arkadaşınız olabilir belki de...
Sosyal çevremde ya da bana danışan olarak gelen kişilerde sıklıkla karşılaştığım bir durumdur bu. Bazıları aşırı fedakâr olduğunu, bu davranışını kontrol edemediğini ve bundan kurtulmak istediği için geldiğini söyler. Kimisi de ilişkilerinde sık sık hayal kırıklığı yaşadığını ve bu durumun onu çok mutsuz ettiğini söyler. Ama bunun neden hep böyle olduğuna bir anlam veremez. Diğer çoğunluk ise depresyon, panik atak, kaygı bozukluğu gibi sorunlarla gelirler. Yakınlarıyla kurdukları ilişkilerini sorguladığımda da aşırı fedakâr olduklarını görürüm.
Fedakârlık elbette güzel bir değerdir ve sevdiğimiz, önemsediğimiz insanlara gerekli olduğu durumlarda fedakârlık yapabilmek büyük bir erdemdir. Fakat içimizdeki bu enerjiyi, hep bol keseden dağıtıp sonrasında etrafımızdaki insanlardan bizim onlara yaptığımız gibi bir fedakârlık göremezsek bir süre sonra bu enerjimiz tükenmeye başlar. Hep başkalarını değerli görerek, önemseyerek ruhumuzdaki iyiliklerin, güzelliklerin, gücün nerdeyse tamamını onlara verirsek, bir süre sonra bu bizi depresyona ya da diğer ruhsal bozukluklara sürükler. Bir taraftan da umduğunuzu bulamayıp, hayal kırıklıkları ve ihanetle karşılaşırsınız.
“Ben onca yıl onun için nelere katlandım; bana bunu nasıl yapar? İnanamıyorum!
“Saçımı süpürge yaptım ama o bana ihanet etti? Bu nasıl olur? Ben bunu hak etmedim!”
Fedakâr insanlar her şeyi hemen yapıverirler; karşı tarafa pek iş bırakmazlar. Bu tutumlarını da övünerek anlatırlar. Her zaman planlı ve programlıdırlar. Kendileri dışındaki insanların hayatlarıyla son derece ilgilidirler. Hiçbir zaman kendilerine sıra gelmez. Düşünceleri hep karşı tarafın istekleridir. “Onun benden beklentisi ne?, daha ne yapabilirim onun için?, oysa ki sürekli bu şekilde davranmak, karşı tarafa çok fazla önem ve değer yüklediği için kişi kendini, değerini düşürür ve bir süre sonra önemsenmemeye başlar. Fakat çoğu kişi fedakârlığının böyle bir sonucu olduğunun farkında bile değildir. Fedakâr insanlar ilişkide bulundukları kişiye yardımcı olduklarını sanırlar ama bunu öyle bir yaparlar ki hem kendilerini unuturlar hem de karşı tarafa hiç fırsat vermeden bütün yükü üstlenirler. Oysaki karşı tarafın böyle bir talebi yoktur. Sonuç olarak da kaybedenler, hayal kırıklığı yaşayanlar genelde kendini feda eden fedakâr insanlar olurlar. Yardım sever olmakla fedakâr olmayı karıştırırlar.
Sosyal çevrenizi bir düşünün. Genelde insanlar kendilerinden söz ederlerken çoğunlukla şunu söylerler; “Hep fedakârlığımdan kaybediyorum! Fedakâr olduğum için bunlar başıma geliyor!”
Gelin görün ki, kendilerine zarar verdiklerini bile bile yine de bu davranışlarından kendilerini alıkoyamazlar. Çoğunuz buna bir anlam veremezsiniz. Bir insan neden bu şekilde davranır? Çünkü bu insanlar çocukken yeterince değer ve sevgi görmemişlerdir. Bilinçaltlarında “Ancak aşırı fedakârlık yaparsam değer ve sevgi görebilirim” şeklinde olumsuz inançları vardır. Küçükken ancak fedakârlık yaptığında değer görmüştür ya da değer görmeyi umarak çırpınıp durmuştur çoğu. Oysaki aşırı fedakârlık karşı taraf için değersizleşir. Amaç değer ve sevgi görmek iken durum tam tersi olur.
Aranızda fedakâr olanlarınız vardır. Onlara şunu söylemek istiyorum. Fedakâr olmak iyi bir şey değildir. Yardım etmek iyi bir şeydir. Karşı taraf sizden yardım isterse ve yardıma ihtiyacı olduğuna inanıyorsanız yardım edin. Ama onun yapması gerekenleri siz yapmayın. Onu hayatınızın merkezine alıp kendinizi görmezden gelmeyin. Fedakârlık yaparak ilişkinizde kendinizi önemsiz ve değersiz kılarsanız; emin olun karşı tarafın ilk değersizleştireceği kişi siz olursunuz. Çünkü karşı tarafa bu hakkı siz vermiş olursunuz…