Evlilikte çiftlerin birbirine davranış şekilleri nasıl oluşur?
Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi ülkemizde de kutlanan 14 Şubat Sevgililer Günü nedeniyle bu ay ki yazımda romantik ilişkiler ve evlilik ile ilgili önemli bir konuya değinmek istedim. Evlilik ilişkilerinde ve romantik ilişkilerde çiftlerin birbirine bağlanması nasıl oluşur?
Hayatınız boyunca kimisi evli, kimisi sevgili, nişanlı pek çok çift görmüşsünüzdür. Bu çiftlerin ilişkilerine baktığınız zaman neler fark ettiniz? Bazıları gerçekten birbirini seviyor dersiniz, mutlu oldukları her hallerinden bellidir değil mi? Birbirlerine değer verirler, saygı gösterirler. Bazıları hiç geçinemez, tartışır dururlar; sanki ayrı dünyaların insanları gibi dersiniz. Kiminin kocası ihmal eder, kimisinin karısı... Bazı ilişkilerde de çok kıskanç olanlar vardır değil mi? Nerdeyse nefes aldırmaz diğerine. Kimi ilişkilerde de biri diğerini ezer, aşağılar; buna rağmen diğeri onu çok sevdiğini, asla vazgeçemeyeceğini söyler... Bunlar gibi pek çok ilişki örnekleri verilebilir.
Çiftler arasında kurulan ilişkilerin nasıl oluştuğuna bir bakalım;
Geçmişte yani çocukken anne veya babanızla nasıl bir ilişkiniz olduysa, yetişkinlikte de sevgilinizle, eşinizle hatta çocuğunuzla kuracağınız ilişki buna göre şekillenir. Gelin buna daha ayrıntılı bakalım;
Günümüzde neredeyse hepimiz anne ile çocuk arasındaki ilişkinin önemini biliyoruz. Doğumdan itibaren annesi ile bağlanan çocuğun ruhsal gelişimi de başlamış oluyor. Anne ile fiziksel ilişkisi başlayan çocuğun aynı zamanda ruhu da annesi ile bağlanma sürecine giriyor. Annesi çocuğun ihtiyaçlarını karşıladıkça, çocuğun ruhu anneye bağlanmaya başlıyor. Bağlanmayla beraber aslında çocuk bir duyguyu ve davranışı da öğreniyor. Eğer bir anne çocuğunun ihtiyaçlarını zamanında, yeterli düzeyde ve koşulsuz karşıladıysa bu durum çocukta güvende hissi oluşturmaya başlar ve rahatça kendini annesinin kucağına bırakır. Annesi ona reddedici davranmamıştır. Böylece ruhunu güven içinde annesine bırakabilir. Annesinin sevgisine, sıcaklığına, şefkatine ve ilgisine bırakır ruhunu. Çocukta böylece bu bağlanmayla beraber güven duygusu oluşur ve bu davranışı öğrenir. Ruhunda güven duygusu oluşmuş bir çocuk da ileride yetişkin olduğunda romantik ilişkilerinde ya da evliliğinde ruhunu rahatça eşine bırakabilir; onunla güvenli bir bağlanma oluşturabilir. Geçmişte öğrenilen bu davranış aslında kişinin bütün hayatına yön verir. Bütün ilişkilerini etkiler.
Bunun yanında eğer bir kadın veya erkek eşine kendini ve duygularını rahatça bırakamıyorsa, aslında çocukluğunda annesine de ruhunu ve duygularını güven içinde bırakamamış demektir. Annesi çocukken ihtiyaçlarını zamanında, yeterince ve koşulsuz karşılayamamıştır. Reddedici ve ihmal eden bir annelik yapmıştır. Güven duygusu içinde annesine bağlanamamıştır çocuk.
Bu kişiler aynı zamanda çocuklarıyla da aynı sorunu yaşarlar. Çocuklarına da kendilerini bırakamaz, anın tadını çıkaramazlar. Onlarla oyun oynayamazlar, birlikte sohbet edemezler, yeterince ilgilenemezler. Bunları yapsalar da bütün bu paylaşımlarında çoğu zaman tahammülsüz, öfkeli, gergin veya sıkılgan olurlar.
Bazen durum daha farklı oluşur. Kişi kendini eşine bırakır ama çocuğuna bırakamaz. Eşine bağlanmıştır; ama aslında bu güvenli bir bağlanma değildir bu. Patolojik bir bağlanmadır. Eşine ya da sevgilisine delirmişçesine, körü körüne, psikopatça bağlanır. Sen olmadan yaşayamam der, hayatında sadece ben olayım der, arkadaşlarıyla görüşmesini istemez, aşırı kıskanç davranabilir, ölümüne seni seviyorum der, şiddet bile uygulayabilir. Özellikle sevgiliyken bu tip davranışlar karşı taraf tarafından coşkuyla karşılanır. Zanneder ki sevgilisi onu çok seviyordur. O ne isterse onu yapar. Onun gözdesi olmuştur ne de olsa. O neyi seviyorsa o da onu sever. Alttan alır, hoş görür. Nasılsa ben onu değiştiririm der ya da düzelir gözüyle bakar. Daha da kötüsü bütün bunların farkında bile olmaz bazıları. Kendi benliğinin farkında bile değildir çünkü. Onun kölesi haline gelmiştir... Başlarda sevildiğine, değer verildiğine inanır; oysaki bu sevilmek değildir haberi yok.
Sevgilinin bu davranışları aslında geçmişte annesiyle ve ya babasıyla sevgi ilişkisi kuramadığındandır. Aşırı derecede sevdiğine inanılan bu kişi aslında çocukluğunda annesi ile güvenli bir bağlanma kuramamıştır. Duygusal ihtiyaçları zamanında, yeterince ve koşulsuz karşılanmadığı için ruhunda büyük bir boşluk vardır. Sevilen, değerli hisseden bir çocuk olamamıştır aslında. Çocukluğunda giderilmeyen ihtiyaçları ruhunda büyük bir boşluk oluşturmuştur. Delicesine seviyorum derken aslında delicesine bu ihtiyaçlarımı senden karşılayacağım demek istiyordur.
Sevgiliniz ya da eşinizle nasıl bir ilişkiniz olduğunu bir de bu açıdan değerlendirin...