Terapi Odası: Çocuklukta Yaşanılan Cinsel İstismar
Bu yazımda, terapi odasında ne yazık ki çok sık karşılaştığım, çocukken yaşanılan cinsel istismar konusunu ele almak istedim. Üzülerek söyleyebilirim ki; yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle benden psikolojik destek almaya gelen kişilerin neredeyse yarısı çocukluk döneminde cinsel istismara maruz kalmışlar.
Ülkemizde cinsel istismar olayları tabulaşmış bir haldedir. Toplumsal algımız bu gibi olaylarda üzeri örtülmeli, konuşulmamalı, gizlenmelidir şeklindedir. Ne yazık ki bu algıdan ötürü pek çok insan yaşadığı bu durumu yıllarca kimseye anlatamaz. Kendisine inanılmamasından, suçlanmaktan, dışlanmaktan, zarar görmekten, utandırılmaktan korkarak yaşamını sürdürür. İstismarı yapan kişi çoğunlukla da çocuğun en yakınları olduğu için de dile getirilmesi ve açığa çıkarılması en zor olan travmalardır.
Hangi çocuğun başına gelirse gelsin, ruhunu paramparça eder. Bir ömür boyu kendi kendine kapanmayan derin yaralar açar kişide. Harward Üniversitesi’nde bu konuda yapılan bir araştırmanın sonucu da çocukken yaşanılan cinsel istismarın çocuğa verdiği zararın boyutunun ne kadar da ağır olduğunu gösteriyor. Araştırmaya göre; çocukken maruz kalınan cinsel istismarın etkisinin sadece psikolojik travmayla sınırlı kalmadığını, aynı zamanda bazı kişilerin DNA’larında kimsayal bozulmalara, moleküler yaralanmalara da neden olduğu tespit edilmiş. Bu durum çocukken istismara uğramış kişilerin DNA kodlarında oluşan bozulmaların, kendi çocuklarına ve sonraki nesillere de aktarılabileceği ve onlarda da travmanın oluşturduğu olumsuz etkilerin görülebileceği anlamına geliyor.
İnsanın DNA kodlarını bile hasara uğratan, bir çocuğun başına gelebilecek en kötü travmaların başında gelen cinsel istismar, travmatik etkileri en ağır olan çocukluk çağı travmalarındadır. Yaşanılan bu olayın olumsuz etkileri kişinin istismara hangi yaşta maruz kaldığına, istismarı uygulayan kişinin çocuğa yakınlık derecesine, çocukla kurduğu ilişkiye, istismarın hangi sıklıkta ne kadar sürdüğüne, çocuğu ne şekilde istismar ettiğine göre değişir.
Kimi çocuk kandırılarak, kimi çocuk oyun oynadığını zannederek, bazıları korkutularak istismara uğrar. Ailesi tarafından ihmal edilen çocuk da bu şekilde sevildiğine, değerli olduğuna inanarak yaşar bunu. Sesini çıkaramaz, donakalır adeta. Ne şekilde davranmış olursa olsun durumu nasıl algılamış olursa olsun hiç bir çocuk; istismarı bilinçli bir şekilde isteyemez, asla suçlanamaz. Durum böyle olmasına rağmen ne yazık ki bazı durumlarda cinsel istismar olayı açığa çıktığı zaman ailesi tarafından inanılmayan, suçlanan, dışlanan çocuklar ve yetişkinler de var.
“ Uğradığım istismardan daha da acı vereni annemin bana inanmamasıydı...”
“ Annem bilmesine rağmen bana hiç yardım etmedi, beni korumadı."
“ Yıllar sonra durumu anlattığımda ailem beni suçladı, dışlandım.”
“ Ben ....tarafından istismara uğrarken ailem bu durumu hiç fark etmedi bile. Oysa düşünüyorum da beni gerçekten önemseselerdi bendeki değişikliklerden anlayabilirlerdi.”
Yaşadıkları travmanın üstüne en yakınlarının duruma müdahale etmemesiyle travma üstüne travma yaşayan insanlar. Çaresizce içinde bulundukları durumdan kurtulmak için yıllar sonra destek almaya gelirler. Artık bedenleri de ruhları da yaşadıkları olayın ağır etkileriyle baş edemez hale gelmiştir. Pek çoğu yakınları, tanıdıkları tarafından istismara uğradıkları için bu kişiler zaten hayatlarının parçasıdır. Babası, amcası, abisi, kuzeni, dayısı, teyzesi, halası veya ablasıdır zaten istismarcısı. Yıllardır ilişki içerisinde olmak zorunda olduğu aile üyeleridir. Onlarla ilişkilerine devam ettikleri için de geçmişte yaşadıkları acıları katmerlenerek büyümüştür yıllar içinde.
Bazıları yaşadıkları ruhsal sorunların geçmişlerindeki cinsel istismardan kaynaklandığının farkında olarak gelirler. Geçmişte yaşadıkları istismar görüntüleriyle beraber, acı veren duygular yıllardır tekrar tekrar zihinlerine geldiği için, yaşadıkları bu travmanın yükü artık dayanılmaz bir hal almıştır. Suçluluk, utanç, güvensizlik, öfke, değersizlik, çaresizlik, korku, aşırı kaygı gibi olumsuz ve karmakarışık duygularla beraber ruhsal ve fiziksel sorunları olduğunu ifade ederler. Bazıları da çocukluklarında yaşadıkları bu olayı bilinçaltının en derinliklerine gömmüştür. Hiç hatırlamak istemez, yok sayar, unutmuş gibi yapar zihni... Fakat ne kadar bilincin derinliklerinde olursa olsun, çocukluğunda yaşadığı istismarın olumsuz etkilerini ruhu ve bedeni bir şekilde gösteriyordur aslında. Her iki durumda da pek çok ruhsal, fiziksel, sosyal veya cinsel sorunlar ortaya çıkar. Kimileri alkol bağımlısı kimileri de uyuşturucu bağımlısı olmuştur. Öfke patlamaları, uyku sorunları, kabuslar, panik atak, depresyon, migren, kaygı bozuklukları, psikosomatik ağrılar, cinsel isteksizlik, vajinismus, aşırı cinsel istek, saplantılı davranışlar, ilişkilerinde bağlanma sorunları, takıntılı davranışlar, ani ve yoğun duygusal değişimler, kişilik bozuklukları, cinsel kimlik karmaşası gibi sorunlar yaşarlar. Çocuklarıyla kurdukları ilişkilerinde zorlanırlar. Yaşamları boyunca neredeyse kimseye güvenemedikleri için her an zarara uğramaktan korkarak yaşamlarını güvensizlik içinde sürdürmeye çalışırlar.
Çocuklukta maruz kalınan her türlü cinsel istismar kişinin ruhuna büyük zararlar verir. Travmanın olumsuz etkileri hem çocuklukta, hem ergenlik döneminde, hem de yetişkinlikte devam eder. Uygun psikolojik destek ve terapi almadan da kendi kendine asla iyileşmez. Geçmişinde cinsel istismar yaşamış ve hala bunun acı veren yüküyle yaşamaya devam eden pek çok kişi var biliyorum. Geçmişte yaşanılanlar yaşandı bunu asla değiştiremeyiz. Ama geçmişte yaşanılan travmaların açtığı yaraları psikolojik destekle ve psikoterapiyle iyileştirebilirsiniz. Geçmişte çocukken kimse size yardım etmemiş, yaşadığınız durumu fark etmemiş olabilir. Ama bundan sonrası için siz kendinize yardım edebilirsiniz.
Keşke hiç bir çocuk bunları yaşamasa...